“Bunlar
benim tanklarım birliklerim, köprü üzerinde ne arıyorlar..” Yavuz
Türkgenci, Tümen komutanı, evinde, bizler gibi ekranda köprüler üzerinde trafiğin
kesildiğini seyrederken askerlerini görüyor. Hey ne oluyor orada diye ayağa fırlıyor, birden farkediyor ki
tümeni neredeyse elinden gitmiş, bazı birlikleri harekete geçmiş... “askerlerimin ne işi var köprüde yol
kesmelerinde!” Belli ki bir kalkışma yaşanıyor, hemen silahını kuşanıyor,
telefona sarılıyor ve Balmumcudaki lojmanından koşarak köprüye iniyor..
Ki Ordu komutanı ise çoktan Köprü’de olay
yerinde. Acil telefon konuşmalarından anlaşılıyor ki Tümen’ine ait iki tugay
elden gitmiş. Tulum halinde darbe harekatına katılmışlar. Cemaatçi bir kalkışma
ile karşı karşıya oldukları üzerinde fikir birliğindeler.
"Güvendiğin
komutanları ara"
O sırada Sapanca’da bir kurmay albay. Nedim Ulusan. 66. Mekanize Tugayda
komutan yardımcısı. O sırada görevli değil. Yurtdışına görevlendirilmiş ama
henüz gitmemiş. Balyoz’da yargılanıp orduya dönen subaylardan. Tugayı darbe
halinde. Tümen komutanı Türkgenci’yi arıyor, Cemaatçiler darbe yapıyor komutanım diyor. Kalkıp İstanbul’a gelmek
için izin istiyor. Ama zaman yok. Komutan, orada
kal ve güvendiğin kim varsa ara, emirlerimi bekle. İki tugay geri alınmalı, bunun örgütlenmesinde çalış, diyor.
Birinci Ordu’nun komutanı Ümit Dündar, Türkgenci, Vali ve Emniyet Müdürü ile birlikte. İsyancıları ikna etmeye çalışıyorlar.
Sait
Ertürk Albay vuruluyor
Nedim
Ulusan ise güvendiği arkadaşlarını arıyor. Herkes, tüm darbe karşıtı cemaatçi
olmayan subaylar ilişki içinde müdahale içih harekete geçiyorlar.
İki kurmay albay, Sait
Ertürk ve Davut Ala. Emniyetten aldıkları
araba ile 66. Mekanize Tugay’a yollanıyorlar. O sırada bir otobüs dolu silahlı
asker kışlaya girlmek istiyorlar. Üstleriyle konuşuyorlar “sokmayın içeri, vurun gerekeni yapın” talimatı alıyorlar. Daha
sonra oradan bir zırhlı araçla esas isyan merkezi Topkule Kışlası’na gidiyorlar. Nizamiyedekileri de yanlarına alıp
içeri girmeye çalışıyorlar.
Bakıyorlar ki Kışla’ya konan bir helikopterden
silahlı akademi öğrencileri iniyor. Bekliyorlar, kuvvet istiyorlar. Daha önce
gittikleri Tugay’dan gelen çevik kuvvet polisleriyle birlikte içeri giriyorlar
ve çatışma başlıyor. Önce bir polis memuru vurulup şehit oluyor. Arkasından Sait Ertürk Albay vurulup düşüyor ve orada
şehit oluyor.
“Vuruldum
Nedim!
Ama çatışa çatışa tugay komutanlığına
giriyorlar. Saat geçe 02’i geçiyor. Komutanlık boş, Davut Albay, Nedim Albay’a
“bu
hain kaçmış, burada yok” diye sesleniyor telefonda. Cemaatçi komutan,
darbenin başarısızlığını görünce, bu iş bitti diyerek, çocuklarını da
alıp arabasıyla kayıplara karışmış, halen aranıyor.
Ama içeride çatışma sürüyor. Davut Albay ateş altında kalıyor. Bir
kurşun karnına, bir kurşun koluna giriyor, biri de parmağını uçuruyor. Düştüğü
yerden Nedim Albay’a telefonla “Vuruldum Nedim, ölüyorum, kan kaybediyorum,
çocuklarım sana emanet..” diye sesleniyor.
“Tutuklayın
haini”
Bu arada
diğer isyancı tugayda da çatışma var. Tümen
komutanı Kurmay Başkanı Erkan Olgay ve Komutan yardımcısı Hançeri Sayat güvendikleri adamlarla ve
polis desteğiyle tugayı basıyorlar. Orada da omuz omuza savaşıyorlar ve bu
ikinci Tugay komutanını yakalıyorlar.
Komutanlarına telefon ediyorlar, aldıkları emir:
“tutuklayın
haini”.
***
Eşzamanlı olarak köprü üzerinde cemaatçi tank ve
birliklerin teslim olmaları için uğraşlar sürüyor. Tutuklanan komutanın
görüntülü resimlerini gösteriyorlar: “Tugay
komutanlarınız elimizde, artık teslim olun, yoksa hepinizi havaya uçururuz”
diye sesleniyorlar.
Gün ışımış köprü üzerinde, insanlar öldürülmüş.
Orayı işgal için gelmişler ama fare kapana sıkışıp kalmışlar. Darbe girişimi
bitmiş.
Başından itibaren darbeye karşı dimdik ayakta
duran Ordu Komutanı ve Tümen komutanının son teslim olun çağrısına uymaktan
başka çareleri kalmıyor.
***
Biz evde saat 22.15’ten itibaren birinci köprü
üzerinde trafiğin kapatılması üzerine görüntüleri izler ve haberlere kulak
verirken, kimimiz Ankara’daki bombalamaları seyrederken, İstanbul’daki girişim
de yurtsever subaylar tarafından inlerinde böyle bastırılıyordu. Tugaylar ele
geçirilmeseydi, İstanbul çok büyük olaylar yaşayacaktı
Balyoz’dan yargılanıp Orduya geri dönen subaylar,
jandarma albaylar ve generaller, bilinen 5’i de darbenin bastırılmasında fiilen
görev alıyor. Emekli olanlar da beylik tabancalarıyla isyan edenleri ikna için
gece yollara dökülüyor.
İstanbul
İsyanın bastırılmasında büyük katkısı olanlardan bazı isimler: Erkan Olgay,
Hançeri Sayar.. Yavuz Türkgenci.. Sait Ertürk,
şehit. Davut Ala, kahramanlardan, hastahanede durumu iyi gidiyor.
Ahmet
Yavuz,
Balyoz emeklisi tümgeneral, Anadolu yakasında sahilde darbeci birlikleri ikna
etmek için çabaladığını biliyordum. Öykünün kısasını ondan dinledim, ama
ayrıntılarını başkalarından.
Geride şehit Sait Ertürk’ün kızının “iki
gün önce babamı aldılar benden” diye başlayan yürekleri darmadağın eden
mektubu kalıyor, okuyunuz: www.ulusalkanal.com.tr/m/?id=112556
21 Temmuz 2016 / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder