Bu hafta,
üniversite rektörlüğü yapan ve YÖK üyeliğinde bulunan 11 akademisyenin,
toplumsal ve akademik sorumluluk gereği hazırladıkları yeni bir YÖK yasa
tasarısı için ilkeleri üzerine yazmak için oturdum. Ki iktidarın Meclis’e
sevkettiği o ünlü torba yasalarından sonuncusunun içine, Vakıf
üniversitelerinin yönetimine müdahale veya hatta hükümete bağlama anlamına
gelecek madde sıkıştırdığını okudum, bu satırları yazarken...
Ama önce “Yüksek Öğretimin Yeniden
yapılandırılması Kapsamında Dikkate Alınması Gereken Temel İlkeler ve
Yaklaşımlar” (http://yuksekogretimdeyapilanma.org/rapor-2014-06-19.pdf)
üzerine bilgi:
Ömer Farık
Batırel, Mehmet Üstün, Mehmet Durman, Üstün Ergüder, Atilla Eriş, İsa Eşme,
Recep Öztürk, Ayşe Soysal, Burhan Şenatalar ve Aydın Uğur’un hazırladıkları
raporun sunumuna, fırtınalı ve gökgürültülü güne denk gelince katılamadım ve
tartışmalarda bulunamadım.
Rapor, dünyanın Bilgi Çağı ve bunun bilim, teknoloji ve ekonomik
alanlarda yol açtığı ve açacağı sonuçlara değinerek, üniversitelerin çok yönlü
üretkenliklerini gündeme getiriyor ve ülkemiz üniversitelerinin Bilgiu Çağı’na
ayak uyuduracak durumda olmadığını vurguluyor. Peki ülkemiz üniversiteleri ne
yapmalı ve nasıl örgütlenmeli? Bu soruya da ilkeler çerçevesinde 38 madde ile
önerilerde bulunuyorlar..
Ve bu öneriler ışığında da, bu sayfada verdiğimiz bir yüksek öğrentik üst
örgütlenmesi modelini tartışmaya açıyorlar. Göreceğiniz gibi, modelde YÖk
kalkıyor ve yerini “Yüksekögretim Koordinasyon ve Planlama Konseyi”
almış.. Bu, koordinasyon ve planlama görevi, zaten uzun süredir dile
getiriliyordu..
Geliştirdikleri yeni yönetim biçiminin şeması şöyle:
Geliştirdikleri yeni yönetim biçiminin şeması şöyle:
Size 38 maddeyi özetleyemem, yukarıdaki adresten raporun tümüne ulaşmanız
mümkün. Ama raporun ilk 5 maddesini özetlemek isterim:
1) Yükseköğretimde
bugünkü merkeziyetçi yaklaşım, üniversitelerin özerkliğine ve verimliliğine
ciddi bir engeldir. Bu merkezi yapılanma terk edilmeli, ve aşağıdaki ilkeler
vazgeçilmezdir:
• _Akademik özgürlük,
• _Kurumsal özerklik (çeşitlilik, mali esneklik,
tüzel kişilik, kurum içi akademik ve idari karar süreçlerinin güçlendirilmesi),
• _Hesap verebilirlik (saydamlık, performans
değerlendirme, kalite, akreditasyon).
2. Yükseköğretimde ve akademik yapılanmada bu temel
ilkeler çerçevesinde saydam, mali özerkliği de içeren hesap verebilir bir
yönetişim sistemi oluşturulmalı. Yapılanma, ideolojik ve siyasi önceliklere
değil; evrensel kabul edilen bilimsel ölçütlere göre gerçekleştirilmeli.
3. Yükseköğretimde ulusal nitelikte bir üst
“eşgüdüm” kurumu bulunmalı. Ancak, bu kurum üniversitelerin özerkliğini
zedelemeyecek şekilde “Koordinasyon ve Planlama” organı olarak görev
yapmalı. Akademik kalite değerlendirmesi için ise, ayrı ve tamamen özerk bir
kurum kurgulanmalı..
4. “Yükseköğretimde
Üst Yönetim” yapılanmasındaki kurullarda yükseköğretimle ilgili paydaşlara yer
verilmeli (Yükseköğretim Kurum temsilcilerinin yanında; öğrenci, işveren ve
işçi sendikalarından birer üye; Kalkınma, Milli Eğitim, Maliye Bakanlıklarından
birer üye).
5. Anayasa
kapsamında çok ayrıntıya girilmeden, sadece “planlama ve koordinasyon”
görevlerini yerine getirmek üzere, kurumsal özerklik ve akademik özgürlüğü esas
alacak şekilde üniversiteler ve yükseköğretim üst organlarının kanun ile
kurulması hususunun belirtilmesi uygun olacak. Anayasa’da “akademik özgürlük”
ve “üniversite özerkliği” vurgulanması gereken temel hususlar olarak
belirtilmeli...
***
Tabii, herşeyi merkezi olarak gütmeyi-yönetmeyi ilke edinmiş bir RTE ve
iktidarının, bu tür bir önerilere ne kadar kulağını açar, doğrusu yoğun şüphem
var. Bildiğiniz gibi AKP liderleri iktidara gelirken YÖK’ü ortadan
kaldıracaklarını ve üniversiteleri özgürleştireceklerini söylüyordu. Tabii, tam
tersini yaptılar!
Şimdi de Vakıf üniversitelerini siyasi denetim altına alabilmek için Meclis'te görüşülen 'Torba Yasa
Tasarısı” içine iki madde sokuşturdular.. Bu maddeler Vakıf üniversiteleri
mütevelli heyetlerinin belirlenmesinde YÖK’ü egemen kılıyor. Bir de YÖK'e, kötü mali durum gerekçesiyle üniversiteleri
kapatma yetkisi veriyor. Tepki çeken madde şöyle:
"Vakıf üniversitelerinin, vakıf yönetimi
dışında en az 7 kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet
üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından önerilir ve Yüksek Öğretim Genel
Kurulu tarafından, üye tam sayısının en az üçte ikisinin çoğunluğunun oyunu
alırsa dört yıl için seçilir."
Yani YÖK, kendisine önerilecek mütevelli heyetini, içine istediği adamlar
yerleştirilinceye kadar reddetme yetkisine sahip! Bu tam anlamıyla, para senin
ama düdük bende, utanmazlığı! Daha önce de, RTE Vakıf üniversitelerinin rektör
seçme hakkını hükümete- YÖK’e vermek istemişti! Tepkiler üzerine vazgeçmişti..
Demek Başbakanın ayranı kabardı yeniden...
Ama bunun bir gasp olduğunu belirtelim.. Bu işlerle uğraşacaklarına,
iktidar içinde aklı başında birileri, yukarıda önerilen ilkeleri, ülkenin
geleceğini gözönünde bulundurarak incelemeli ve tartımaya açmalı..
Belki de hayatlarında ilk kez, demokratik davranarak..
Gelecek Cuma yeniden buluşmak üzere..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder