“Çatı Adayı, Siyaset ve Taktik” yazıma
e-posta olarak destek, ama gece sosyal medyadaki tartışmalarımızda ise daha çok
“köstek” geldi.. Sert zılgıtlar da yedim! Acaba okurların büyük çoğunluğu ne
düşünüyor diye merak ettiğimde, şöyle bir ipucu bulduğumu sanıyorum: Yazımın
doğrudan okurlarca beğenilme ve twitter gibi sosyal medyada kullanıcılar
tarafından dolaşıma sokulma sıklığı ile, karşı görüş bildirenlerin sayısı arasındaki
ilişkiye baktığımda, büyük sessiz bir çoğunlukça destek gördüğünü söylemek
mümkün.
CHP dışındaki
sosyalist/sol ile CHP içindeki kesin görüşlüler, İhsanoğlu adının asla
desteklenecek bir isim olmadığını açıkladılar. Aktif ve eylemci. Şüphesiz herkesin
kendi oy vereceği adayı araması, istemesi normal.
Herkesin
Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir önceliği olmasına saygı duyarım.
Kiminin önceliği şu:
Sağlam Atatürkçü ve/veya solcu olsun.. Seçilip seçilmemesi önemli değil. Oy
vereceği kişinin kimliği öncelik taşıyor... Burada sorun, Cumhurbaşkanı seçim
yasasının bu çevreye bir aday gösterme olasılığını, 20 milletvekilinin
önerisine bağlı kılması. Bence haksızlık bu. İnsanlar ilk turda olsa da, kendi
iradelerini yansıtacakları bir adaya sahip olmaları gerekir.. belki mesela 100
bin imzayla desteklenmiş bir adayın seçime katılabilmesi... Bu kesim açıklanan
muhalefet adayına oy de verme yanlısı olmadığı için, kendi sağlam oyları görme
şansına sahip olabilirler ve oyları yükseltmenin siyasi olasılıkları üzerine kafa
yorabilirlerdi!
Kiminin ise şu:
Tamam, çatı adayı olsun, ama yine de Atatürkçü ve solcu olsun, eğer olmazsa,
Atatürk ve sola yakın olsun, en azından karşıt olmasın; veya muhafazakar
olacaksa bile siyasi bakımdan temiz olsun.. Ama İslami cephede yer almış bir
adam kesinlikle olmasın..
***
Benim tutumuma gelince,
daha net ortaya koyayım:
Önceliğim,
Cumhurbaşkanlığı seçimini birinci dereceden etkilemek.. ve iktidarın
çıkartacağı Cumhurbaşkanı adayının seçilmesini önlemek için sandıkta güçlü bir
olasılık yaratılması... Eğer böyle bir noktada iseniz, kendi gönlünüzün
arzuladığı bir aday aramazsınız.. İktidara karşı güçlü bir aday ortaya
çıkartılmasını desteklersiniz.
Peki neden
böyle bir tercih?
Çünkü, RTE’nin
Türkiye’nin bütün anayasal ve yasal kurumları içinde, ve tüm Türkiye’de
züccaciye dükkanına girmiş fil gibi hareketi, mutlak egemenliğe tırmanması,
Anayasal kurumları her an yıkıp geçme kararlığı, Anayasayı sıfırlama çabası,
ülkeyi bölmesi v e daha bir dizi ekonomik toplumsal ve siyasal nedenlerden dolayı,
kendisine dur denilmesini öncelikli siyasal tercih haline getirdi... Kendisine
bir çizgi atmanın en önemli aracı, sandık ve Cumhurbaşkanlığı seçimi...
İnsanların
yeniden ülkesine güvenini tazelemesi ve siyaset olarak bir şeylerin
değiştirilebileceğini görmesi gerekir.
Çatı Adaylığı
önerisi, böyle bir şansı yaratıyor.
Çatı adaylığının paylaşılması da, muhalefet arasında acil bir uzaşma
düşüncesinin ağırlık kazandığını ve ortak paydada birleştiğini gösteriyor.
Çatı adayı, çoğunluk oyunu alır mı bilemem, ama bir
olasılıktır ve bu olasılığı yüksek bir düzeye çıkarmak, muhalefetin
sorumluluğundadır.
Oy nedir?
Bir siyasal araçtır, öncelikle.. Onu siyasi, taktik, stratejik olarak
kullanırsınız, bir maniveladır. Bir durumu değiştirmek, onaylamak veya yepyeni
bir durum yaratmak için kullanırsınız.. Oyuma öyle kutsallık falan atfetmem!
Durmadan tercihimi de, siyasal ortama göre değiştiririm.. Bunun ötesinde bir
anlamı bulunmuyor, Oy’umun!
***
2010’da şu saptamayı yapmıştım: “Gülen, AKP ile giderek yol
ayrımına gelecektir! Kaderleri farklıdır ve herkes kendi kaderini kendi
çizmektedir..” (Neden
Şaşırıyorsunuz? 6 Haziran 2010). Bu gerçeği o an gördükten sonra, bütün
dikkatimle 4 yıl boyunca bu çatışmaya yoğunlaştım, olması gerekiyordu. Eğer o
zaman böyle bir seçim olabilseydi, oyumu, ikisini bir an önce çatıştıracak bir
siyasete –ne olursa olursa- yöneltirdim! Öncelikli konumdu.
Bugün de, önceliğim, RTE ve AKP iktidarının iktidar gücünün
sınırlandırılması, aşağı doğru gidişlerini net olarak ortaya koyacak yeni bir siyasal
drumun ortaya çıkması..
***
CHP ve MHP’nin
Çatı Adayı çıkartalım anlaşmasının
siyasi nedeni şudur: Cumhurbaşkanlığı seçimini etkileyecek ve AKP’nin oyun
alanını ve gücünü daraltacak bir siyasal
eylem ortaya koymak.
İkisi ayrı ayrı
aday çıkartsaydılar, şansları sıfırdı. Meydan, zaten tek başına bu olasılığı
elinde tutan AKP’ye kalacaktı.
Çatı Adayı
kararıyla, meydana ortak atlarını sürdüler. Sonraki adım, atlarına
bindirecekleri süvariydi.
Benim için
sürpriz oldu isim.. Ama dediğim gibi, önceliğim böyle bir adaylığın kararıydı.
Peki aday
önemli değil mi? Evet, ama ilk önceliğinizi baptadıktan sonra, adayın adı
ikinci derecede öneme düşer. Peki ikinci derece önem önemsiz mi? Değil tabii,
benim de bazı çekincelerim var. Ama insanı, ailesi ile vurmaya kalkışmak
yanlıştır. Siyasal ahlaka uymaz. Ekmeleddin
İhsanoğlu, Utku Çakırözer’e ilk demecini verdi. Söyledikleri uygun. Utku
başarılı bir gazetecilik yaptı.
Evet İslam
dünyasından.. Ama İhsanoğlu’nu iktidardakilerin kopyası olarak nitelendiren
yaklaşımları tamamen siyaset dışı görürüm. Gülen ile Erdoğan’ı, Erdoğan ile
Gül’ü yapışık ikiz kardeşler ve birbirinin karbon kopyası görmek gibi..
İnsanın kimle
hangi güçlerle birlikte hareket ettiği önemli bir karinedir aynı zamanda ve
insanı önemli ölçüde değiştiricidir, önünde yeni bir sayfa açmasıdır.
Önemli olan
Anayasa’ya işlerlik kazandırmak, herkesin, anayasanın kendisine verdiği yetki
ve sorumluluğa sahip çıkmasıdır.
Anaasa
Mahkemesi bu yolda.. Çankaya da bu yola girmelidir..
Oyumu verir
miyim? Neden acele ediyorsunuz?!
--- 19 Haziran 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset- Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder