Şu sıralarda çok sık tartışılıyor,
özetliyeyim:
Türkiye muhafazakarlaştı, hatta bunun da
ötesinde Türkiye Dindar Cumhuriyet oldu. Laik Cumhuriyet de yok artık.
Türkiye’de artık bundan sonra dini referanslar olmadan siyaset yapmak
olanaksız. Yaparsınız da, öneminiz olmaz ve kalmaz. Bir yere ulaşamazsınız..
İslami siyaset artık ülkeye bundan sonra damgasını vuracak. Bundan sonra bütün
ana akım siyasetler dini referanslı olmak zorundadır. Tek meşru siyaset İslamı
referans alan siyasettir. Bundan sonra ülkeye damgasını vuracak olan müslüman
referanslı partiler arasındaki siyasettir. İyi müslüman kötü müslüman... Mesela
hırsız müslüman ile dürüst müslüman...
***
Bu bağlamda, tv
programlarında ve iktidar yazarlarının köşelerinde sık dile gelen bir bakış da,
CHP’ye yönelik şudur:
“Eğer dincileşmezsen, İslamı referans
almazsan, İslami siyasetçileri baştacı etmez ve önemli yerlere aday
göstermezsen, artık ne iktidar olabilirsin ne de yüzde 25’lerden
kurtulabilirsin... Hatta eriyip gidersin...
Şunu kastediyorlar da denebilir:
CHP köklerini bırakmalı.. Laikliği ve
laiklik siyasetini terketkeli.. Bunun zamanı geçti.. Halkta bir karşılığı yok..
Bunda israr edersen, İslamcı siyaset karşısında yok olacaksın..
Belki bir tehdit kokusu bile alabilirsiniz:
Türkiye’de millet İslamileşiyor
dincileşiyor. Laiklik borusu öttürmeyi sürdürürseniz, müslüman mahallede
salyangoz satanlara benzersiniz.. Eh, bunun sonuçlarına da katlanırsınız,
halkın elini tutamayız..
***
CHP binbin
türlü alavereye bulaşmı, rüşvet ve yolsuzluk batağında, ve üs tüne üstlük,
bakanlarını kurtarmak için Meclis’teki komisyona adam bile göntermeyen, AKP ve
İslamcıların dayattıkları bu “ideolojik oyun”u kabul mu etti? Bu oyunu mu oynuyor?
Ekmeleddin İhsanoğlu,
bu genel “kabul”ün dışavurumu mu? Yani, CHP artık bundan sonra tüm
politikalarını, politik tercihlerini bu dayatma ve kabule göre mi yapacak? Yani
bu kabul, CHP’nin ana politikası mı oldu?
Yoksa, şu
aşamada, Türkiye’yi bir diktatörlük-otoriterlik-tek adam demokrasisi
cenderesine sokana karşı, taktiksel bir
çıkış arayışı mı, ürünü mü? Çatı adayı kazanamazsa bile,
a) ilk turda
RTE’yi seçtirmemek de bir ileri adımdır,
b) ikinci turda
RTE’nin Kürtlerin desteğiyle seçilmesi, yeni bir durum ve RTE aleyhinedir,
c)
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkileyici olabilmenin şimdilik tek çıkış noktası
budur..
Veya çok daha
temel bir politika değişikliği mi var:
a) Çatı adayı
konusunda İslami bir tercih ile, bundan sonra ana politika, MHP ile bir iktidar
olasılığı üzerinde gerçekçi siyaset, gereği neyse yapılacaktır,
b) yıkılan
merkez sağı CHP’de toparlamaya öncelik verilecektir,
c) CHP artık bu
temelde dönüştürülecektir..
***
Bu köşe, analiz
ederek tavır almaya çalışır, okurlar bilir. Çatı adayına baştan, “ilkesel” bir
yaklaşım”dan çok, pratik ve taktik bir yaklaşım benimsedim, ama ana çizgim
doğrultusunda: RTE’nin oyun alanını sınırlandırmak, dahası bozmak ve Türkiye’yi
tek adamın cenderesine ne pahasına olursa olsun sokmayı engelleyici politikalar
benimsemek.. Bu açıdan, Ekmeleddin Bey’in kimliği yerine, bu politikaya hizmet
edip etmemesi önem kazandı.
Epey saldırıya
uğradım gerçi, ama vız gelir tırıs gider! Ben çözümleyici olacağım her zaman ve
buradan politika üretmeyi deneyeceğim... Ekmeleddin adaylığının da, çoğunlukla,
Kılıçdaroğlu’na zaten karşı olanlara yeni bir fırsat verdiğini de görüyorum...
Ben ne
Kılıçdaroğlucuyum ne başka bir şey! Ama baştan bazı kalıplara, önkabullere
dayalı politikalara saplanmak da istemiyorum. Politika yapma alanını daraltmak
değil genişletmek önemli kazanıyor pek çok durumda! Mesela bugün!
Ama şüphesiz,
çatı adayına karşı direniş var.. Her ne kadar CHP’ye destekçilerin çoğunluğu
oluşturacağını sanıyor olsam bile..
***
Yine de bugün
asıl tartışmak istediğim, “müslüman cumhuriyet” ekseni dayatmasıdır.
Hangi koşullar
bu varsayımı, sanıyı gerçek gibi algılatıyor? Söyleyeyim:
a) Bir
dikta kişiliğin varlığı ve dayatması..
b) Ve
çok önemli: Eskiden ANAP- Doğru Yol seçmenlerinin, merkez sağ çatı yerle bir
olduğu için, AKP çevresinde kenetlenmesi..
c) 2003
öncesine kıyasla göreceli olarak iyileştirilmiş ekonomik durumun bozulmasından
endişe eden milyonlarca seçmenin, tercihini değiştirmesi için bir neden
görmemesi, yeni AKP’yi iktidarda tutan ana nedenin varlığını sürdürüyor olması..
d) c
maddesinin hala iktidarın bütünlüğünü ve varlığını sürdürmede tayin edici role
sahip olması..
***
“Müslüman
Cumhuriyet”çiler.. dikkat edin.. zamansal gerçeklikler, sizi ebedi gerçeklikler
götürüyor..
Ama,
politikasını inanç üzerinde kuranların, bugünü
ebedi olarak algılaması da çok doğaldır..
Veya,
muhalefeti buna inandırarak ve moral bozarak, kendi iktidarlarına pay çıkarmak
düüncesi diyelim, en sıradanından..
***
CHP, dayatılan
“müslüman cumhuriyet ve politika”
yı, eğer gerçek kabul ettiyse, vay ki vay..
Bu politikanın,
bu iktidarın, ülkeyi götüreceği bir yer yok.. Bilgi Toplumu ve Çağı’nı
düşünürsek..
CHP, geleceği
biçimlendirecek kaçınılmaz olguların politikalarını inşa etmelidir..
-- 26 Haziran 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder