“Cumhuriyet’i Türkiye’ye o anlattı”.
Ben bu başlığı nedense bir gazetenin yazdığı gibi değil de, yanlış okuyorum
durmadan, nasıl bir yanılgıdır anlayamadım, tekrar tekrar şöyle okuyorum:
“Cumhuriyeti bize o öğretti”.. Ne kadar doğru! Yazdıklarını ilk okuduğumda şunu
farkettim: Cumhuriyet üzerine yazılacak tonlarca makalenin anlatıp
öğreteceklerini, bir tek Çılgın Türk kitabı fazlasıyla başarabilir..
Dikkat edin, okulda öğrenip not alacağınız bir konudan bahsetmiyoruz,
kitapları okuyan 5-10 milyon insanın tarihini, Kurtuluş’unu, Kuruluş’unu gerçek
verilerle öğrenmesinden bahsediyoruz. Ki bu Kurtuluş ve Kuruluş süreci, 75
milyon insanın doğuşunu, evlenip çoluk çocuk sahibi oluşunu, işini, eğitimini,
kısaca her türlü varoluşunu borçlu olduğu süreçtir..
Bugünkü Türkiye’dir bahsettiğimiz..
Ama, Kazanılamamış bir savaş,
kurulamamış bir ülke, olunamamış bir millet, bugün hayatta olmayan 75 milyon
demektir!
***
Hepimiz, bu topraklar üzerinde raslantıların bir araya getirdiği insanların
ilişkilerinin çocuğuyuz... Dikkat: Bu topraklar üzerinde! Sınırları, ülkesi,
bayrağı, devleti ve varolan koşullarıyla... RTE, Gül ve bütün diğerleri herkes
dahil!
Hayat bir sürekliliktir, bir yere yerleşir ve orada bütün ilişkileriyle
kendini yeniden ve yeniden üretir..
Türkiye olamasaydı, büyük bir olasılıkla, bir arada yaşayan 5 nesil içinde
bu süreklilik olamazdı.. Parçalanmış insanlar çeşitli yerlerde varlıklarını
sürdürecekti, ama bambaşka ilişkilerden bambaşka insanlar doğacaktı..
***
Bu kadar basit bir gerçeği niye dile getiriyorum burada! Kafayı yedim de
ondan!
Tozu dumana katanların, Kurtuluş Savaşına ve Kuruluş’a veryansın edenlerin,
“O
da Kurtuluş savaşımıydı” diyen tarihçi kılığındaki ahmakların kol
gezdiği ve el üzerinde tutulduğu bir coğrafyada yaşamanın dayanılmaz ağırlığı..
Ve kendini inkârın..
İşte Turgut Özakman, adım adım, yavaş yavaş, olgunlaşa olgunlaşa, milletin
büyük tarih öğretmenliği rolüne soyundu!
İnsanların, oldun 67 hadi işin bitti
yürü git diye emekli edildiği ve toplumun onlara deneyimlerini aktaracağı
veya yeniden varedeceği yeni ortamlar yaratamadığı koşullarda, Özakman, 83
yaşında hâlâ belge topluyor ve Çanakkale destanını yazıyordu!
Özakman, Millete, kaybettirilen ve kurutulan köklerini gösterdi.. Büyük
olayların, olgulara dayanarak, içinde hiç bir gerçekdışı olmadan, ama masalsı
bir dille nasıl yazılması gerektiğini ondan öğrendik..
Özakman, Milletin, varoluşuyla
yeniden büyük kucaklaşmasının adıdır!
Bence hiç bir işi yarım kalmadı, Büyük Görev’ini tamamlayarak aramızdan
ayrıldı..
Destanlarının, nesilden nesile okunacağını, şüphesiz ki adı gibi bilerek...
Güle güle...
Gezi Soruşturması Avı
Ergenekon ve Balyoz davasının
polisi ve savcıları, mahküm ettirdikleri masum insanlara da benzer soruları
sormuşladı.. Neden o meydandaydın? Neden elinde su taşıyordun, neden bu tviti
başkalarına gönderdin, neden o yazarın cümlesini tvit ettin, neden gösterilerin
yapıldığı meydana gittiğini duyurdun... Neden beyanat verdin... neden neden..
engizisyon sorgucuları gibiler.. tabii baş sorgucuları en tepede oturuyor, bir
açıklama yapıyor memur sorgucuları derhal işe koyuluyorlar..
Feysbuk’unu kapatanlar var.. Herşeyi tarıyorlar, büyük bir terör
estiriyorlar tabanda, anayasal özgürlüklerini ve haklarını kullandıkları için
insanları korkutuyorlar: sus, otur evinde, karışma, siyaset yapma, konuşma,
gitme, gülme, bağırma. Buradan onlara ekmek çıkmayacaklarını bile bile.. Ama
amaç yıldırmak!
Tam bir kitlesel terör.. Biber gazı ve plastik merminin ardından, savcı
terörünü devreye soktular..
Yargıçlar Sendikası Başkanı yargıç Eminağaoğlu,
Ankara’da büyük bir çatışmanın önlenmesi için polise bir adım geri
atın, gerilimi düşürün dediği için, polisin görev yapmasını engellemek
suçlamasıyla soruşturma açılıyor iyi mi!..
Polisin görevi neymiş böylece öğreniyoruz: Saldırmak, biber gazıyla terör
estirmek, plastik mermi ve olmadı tabancasıyla insan öldürmek! Evet, polisin
yasal görev tanımında olmayan ama pratik uygulaması, böylece resmen soruşturma
dosyasına giriyor!
Tepedeki de demokrasi paketini açıklayacakmış.
Külahımı masanın önüne koyuyorum...
***
Bu iktidar, polisi ve savcıları Ergenekon’u, Odatv davasını ve Balyoz’u iyi
bilirler.. İlk deneyimlerini oralarda kazandılar ve şimdi de Gezi’de o tezgahı
zorluyorlar..
Hiç denemesinler, ne Türkiye bütün yargı ve hukuk düzenbazlıklarının
yapıldığı 2007- 2012’lerin Türkiyesi ne de bu millet o millet..
Nehirlerin altından çok su aktı..
----30 Eylül 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder