SAYFALAR

4 Eylül 2013 Çarşamba

Feyzioğlu’nu Dinleme Azabı


İktidarın adli dönemin açılışlarını vb kaldırmak için hemen yasal girişimlere başlamasını bekliyorum! Nedir o öyle, hem gel otur hem de eleştirileri dinle!
Bir de 30 Ağustos Zafer Kutlamalarını.. nedir bu öyle.. her sene her sene..
Ama önce ilkine değinelim...
***
Fotoğraflara bakıyorum, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı.. Metin Feyzioğlu’nu dinliyorlar.. Feyzioğlu kim? Türkiye Barolar Birliği Başkanı.. Profesör Dr. Avukat Feyzioğlu, geçen seçimlerde çok başarılı bir birleştirici politikayla Başkan seçildi.
Baro Başkanı olarak, ülkemizde yaşadığımız hukuksuzlukları, tabii öncelikle avukatların uğradığı hukuksuzlukları, yasa çiğnemelerini anlattı da anlattı. Kimlere? Bu hukuksuzluklarda siyasal olarak sorumluluğu taşıyanlara.. Doğrusu bulunmaz bir fırsatmış..
Neler söyledi, gazetede göreceksiniz. Ama bir kaç satırının altını da ben çizeceğim, çünkü bu zalim hukuksuzluk döneminin en iyi tanıkları, sanıkların yanısıra avukatlardır ve onlar yiğitçe demokrasi ve hukuk mücadelesi veriyor:
*Avukatlar görevlerini yaparken, baskıya engellemelere tacize maruz kalıyorlar ki bunlarınz hepsi suç.. Güvenlikleri bizzat devlet kurukmlarınca tehdit ediliyor.. Savunmalarını yaparken “yazılı ve sözlü taleplerinde hukuki ve cezai” önlemlerle karşı karşıya kalıyorlar.. “Müvekkilleriyle iletişimlerinin gizliliği gibi ilkeler ihlal ediliyor..”
*Adil yargılama hak getire.. Mahkemelerin, yargıçların bağımsız ve tarafsızlığı hak getire.. Adalet dağıtımı hak getire...
*Devlet için devlet var, benim hakimim senin hakimin sınıfları oluştu ve herkesin hukuk güvenliği tehdit ve tehlike altına girdi.. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, hâkim bağımsızlığını, hâkim ve savcı teminatını sağlayamıyor..
*Alabildiğine açılan hukuk fakülteleri, yeterli eğitimi veremeden mezunlar veriyor.. hizmetin kalitesi düşüyor.. pek çok yönden anti demokratik, vesayetçi, mesleğimiz açısından çağın gerektirdiği ihtiyaçları karşılamaktan uzak avukatlık yasası Meclis’te geceyarısı operasyonlarıyla değiştirilmemeli, katılımcı süreç işletilmeli..
* Demokratik hukuk devletinde, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemendir..
* Milli İrade, çoğunluğun azınlığa tahakküm ettiği, siyasi iktidarın her kurumu ele geçirdiği ve yaşamın her alanını düzenlemeye soyunduğu, insanların yaşam biçimine müdahale edemez ettiği dönemlerdeki içeriğe sahip olamaz.. Milli İrade, demokratik uzlaşma kültürüdür, katılımcı demokrasidir, geçici bir çoğunluğun geçici bir azınlık üzerinde mutlak egemenlik kurmasının önlenmesidir; nasıl yaşayacağını, hangi okula gideceğini, hangi inanca sahip olacağını, nerede ibadet edeceğini, hangi ahlak kuralını benimseyeceğini kişilere dayatmaya kalkışmamasıdır.
* Ülkemizde ve dünyada; barışçıl gösteri hakkını kullananlara şiddet uygulanması, göstericilerin gerçek mermilerle, hedef gözetilerek sıkılan gaz bombalarıyla, plastik mermilerle veya kimyasal madde karıştırılmış tazyikli sularla öldürülmesi ya da yaralanması ağır bir suçtur.
* Demokrasilerde seçim sandığı kuşkusuz vazgeçilmezdir. Ancak demokrasi, sandıktan sandığa oy vermekle sınırlı bir rejim değil, bir yaşam biçimidir. Demokratik hukuk devletinde, siyasi iktidar, parlamentodaki çoğunluğu ne olursa olsun hukuk kurallarıyla bağlı olduğunu bilir.
* Kürt sorunu, esasen demokrasi, özgürlükler ve insan hakları sorunudur. Kalıcı çözüm, yalnızca anayasada değil uygulamada da eşit yurttaşlığın sağlanması, ayrımcılığın önlenmesi ve başka ayrımcılıklara yol açacak etnik temelli her türlü ayrıcalıktan kaçınılması yoluyla sağlanabilir.
***
Feyzioğlu hemen her temel konuda demokratik bir tutum aldı.. Uzun konuşmasını bulup okuyun derim...
Ülkeyi yönetenlerin hepsi bunları dinlemek zordunda kaldı. Yüzleri asıldı tabii. RTE sorulara bile yanıt vermeden ayrıldı.
Derim ki, bir daha böyle bir zorunlu dinlemeye uğramamak için, alınacak önlemleri görüşmek üzere derhal ofisine gitmiştir..
Bilemem tabii!
Bir nokta daha: Bir kaç ay önce Mümtaz Soysal, yazısında, Metin Feyzioğlu’nu Cumhurbaşkanlığına aday göstermişti! Anımsayan var mı!?

“Afyon Ovasına Atlayacaktı”

Gelelim şu “bıkkınlık getiren” Zafer Bayramı kutlamalarına.. ne o öyle her yıl her yıl.. insan bıkmaz mı!?!?
AKP’nin üstelik Afyon Milletvekili Halil Ürün, zafer törenlerinin önümüzdeki yıllarda kaldırılması gibi ‘müsbet bir gelişme” olur umudunu ilan etti: "Ömrümüz boyunca bunları mı yapacağız".
Hem de nerede? Afyonkarahisar’da! Efendim, bu, “hayatın kendisinde olan değişim ve gelişim”in de gereği imiş! Fotoğrafına baktım, bunu söyleyenin kişisel gelişim endeksini merak ettim!..
Afyon ki, Kurtuluş Savaşı’nın ateşinin yakıldığı yerler arasında özel önemi var ve kaç bin Afyonlu Halil Ürün gibilerin rahat ve bir vatan birliği içinde yaşaması için canının verdi?
O, saati sordu.

Paşalar: "Üç" dediler
Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı...
Afyonkarahisarlı Ürün’ün Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı'ndan bile haberdar olduğunu sanmıyorum.. 
Afyonlulara havale edelim..
AKP neler doğuruyor!
--3 Eylül 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder