Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Ne Olacak Bu CHP’nin Hali


Hazır İstanbul yönetimi seçimleri yapıldı CHP’de, konuya girmek için güncel bir gün.. Yazının başlığını Taha Akyol kullandı. Hoş, bu başlık altında kimbilir neler yazıldı! Akyol, CHP’nin temel sorunu kitlelelere halkın partisi güvenini vermemesidir, fikir akımı oluşmamıştır, birbirini yiyen ve tasfiye eden partidir, görüşünü savunarak, 1950-2011 arası seçimlerinde CHP’nin aldığı oyları gösteren bir grafik veriyor.
Şüphesiz, bu eleştirilerde gerçeklik payı var. Bunlara, CHP’de güçlü bir liderlik eksikliğini ekleyebiliriz. Güçlü ama partisinin taban tercihlerine saygılı.. demokratik aynı zamanda.. hizipçi değil.. parti içinde yükselmelerde ve değerlendirmelerde liyakatı ana ilke edinmiş.. şüphesiz ki halk içinde ilkel kültüre teslim olmayan ve bunların kuyrukçuluğunu yapmayan.. öncü.. laik, demokratik, çağdaş bir içerik.. Ve güncel olarak da halkın ve ülkenin ihtiyaçlarını siyasi programa dönüştürmeyi bilen..
***
Fakat tartışmak istediğim bunlar değil. CHP kendine çıkış arayışı içinde, ama aşağıya aldığım grafiki, toplumdan ve diğer partilerin hareketlerinden kopuk, tek başına CHP değerlendirmesi olarak kabul etmek ve bundan sonuç çıkarmak mümkün mü?

 Önce şu olguyu vurgulayalım: Türkiye’de, soğuk savaşın büyük antikomünist propagandasının biçimlendirdiği, dinin her zaman sola karşı kullanıldığı, durmadan solun ezildiği bir toplum yapısı oluşturulmuştu. CHP, hangi koşullarda 1973 seçimlerinde bir çıkış yakaladı? Sağın ülkeyi 1971 darbesine götürdüğü ve ekonomik olarak batırdığı bir Türkiye koşullarında. CHP oylarını yüzde 5 arttırmış, sağ parçalanmış (Erbakan ve DP yüzde 12 oy almış), Demirel yüzde 17 gerilemiş!
Ecevit yeni bir söylemle ve güçlü liderliğiyle bu çıkışını 1977 seçimlerinde sürdürüyor (yüzde 41), ama seçim sistemi nedeniyle iktidar olamıyor.. CHP’nin tepe noktasıdır bu.. Bu sonuçta teme etken, sadece Ecevit ile ortanın solu sloganı ve halkla çok yakın temas değildir. Sağ partilerin sorun çözmedeki büyük ekonomik başarısızlığı vardır. Hem Ecevit hem de bu başarısızlık, umut yaratmıştır.
Ama vuruşmalar, katliamlar dönemindeyiz, ülke 1980 darbesine götürülüyor.. 1983 seçimlerinde, kapatılan CHP yerine Halkçı Parti var (yüzde 30)..
Ama toplumun muhafazakar biçimlendirilmesinin sonuçlarını yaşıyoruz. Seçmen, sağ partilerin başarısızlığını değerlendirme bilincinde değil, sağdan çıkacak başka partilerin umut olabileceğini düşünüyor. Değerleriyle, yaşam felsefesiyle, o zamanlar 3-4 yıllık eğitim süresiyle.. Sağcılaştırılan toplum yapısını dikkate almayan bir seçim çözümlemesi yanıltıcıdır.
1987 seçimlerinde CHP yüzde 24 görülmekte (SHP, E. İnönü) Ama buraya Ecevit’in yüzde 8 oy alan DSP’sini de katmalı: Yüzde 32. Ortanın solu, oyunu koruyor!
***
Sonraki seçimlere kadar uzatmıyorum olayı, ama  şunu belirtelim:
a)             CHP’yi DSP ile birlikte değerlendirmeliyiz, çünkü DSP’nin eridiği noktada CHP yükseliyor.
b)             Toplumun genel karakterini gözönüne almalıyız.
Bugün ise, daha önceki bir analizimde (AKP oylarının kaynağı nedir) belirttiğim gibi, bugün sağ oylar AKP’de birleşmiş durumda. AKP, bir dizi eleştiriye rağmen, (ülkeyi kamplaştırıcı, fırsat eşitliğini ve gelir adaletsizliğini arttırması, savaşçı, tarihi karalayan, daha tutucu bir toplum yaratmak için her aracı kullanan..) göreceli bir ekonomik istikrarı korumayı başarmaktadır.
İktidarının temel gücü buradan ileri geliyor. Bu nedenle de, AKP etrafında birleşen, AKP’nin aşırı uç noktadaki tutucu görüşleriyle fikirbirliğinde olmayacak daha liberal muhafazakarları da (eski merkez sağ partiler) kendi etrafında tutabilmektedir.
Diğer bir olgu: Bugün merkez sağın görüşleri ve eleştirileri var, ama seçmen temeli ise sıfıra yakındır! Demokrat Parti’de geçenlerde bir başkan değişimi oldu, haberi olan var mı?
AKP iktidarının bugünkü göreceli istikrar durumu sürdüğü sürece, bu istikrarı bozacak önemli olaylar ortaya çıkıp iktidarın yapısını etkilemediği sürece, ciddi bir iktidar seçeneğinin oluşması zor.
***
T. Akyol’la açtık, kapatalım:
Bir partiyi iktidarı devralabilecek bir seçenek haline getirecek süreç, salt partinin kendi iradesine, mükemmel programına, halkla ilişkisine bağlı değildir. İktidarın durumu, ülke koşulları, dış etkiler, çok önemli ve belki de birinci derecede etken olarak olayın içindedir!
CHP, yazının ilk bölümünde belirttiğimiz koşulların yanısıra, iktidarı devralacak en yüksek hazırlık içinde olmalı, halk nezdinde ciddi bir iktidar seçeneğine dönüşmeli, geniş hoşnutsuz ve endişeli kitleleri partisi etrafında toplamayı başarmalı ve oyunu seçimlerde mutlaka daha yukarılara çıkartabilmelidir..
Bunlar, mutlaka iktidar olmayı getirmese bile!
Mutlaklığın bir geçerliliği yoktur.. Akyol’un “tarifi” bilimsel değil.. İktidarın çevresinde kenetlenmiş Cemaatçilik gibi çevrelerle uğraşmak, partiyi gerçeklikten uzaklaştıracak konulardır.. Bu konuya da gireceğiz...
--14 Mayıs 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder