Orhan Bursalı
‘Çin usulü kalkınma mı’ yoksa ipini koparmış boğanın saldırısı mı?
“İflas etmiş bir politikanın sonucudur TL’nin ucuzlaması”
İktidarın “süper adamları”, geldikleri noktada diyorlar ki: Ya bizim böyle kalkınmamız mümkün değil.. 20 yıldır iktidardayız bunu başaramadık, geldik yine, eski iktidarlar gibi iflas ettik, ekonomiyi krize soktuk, bu böyle olmayacak, şimdi ise tersini yapacağız, TL’yi düzenli değersizleştireceğiz döviz karşısında, ihraç mallarımızı ucuzlatacağız, emek daha da ucuzlayacak, ihracatı patlatacağız, bu yeni iş alanları açacak veya iş alanları genişleyecek, kalkınmayı böyle yapacağız.. Para da basacağız çok miktarda. Enflasyon da artacak... ama bir süre sonra.. Dolar piyasada hangi değerde olursa olsun, umurumuzda değil...
Tam böyle mi diyorlar belli de değil. Ne yaptıklarını biliyorlar mı, kulaktan dolma bilgilerle hareket mi ediyorlar!..
Dünyanın saygın ekonomistlerinden Dani Rodrik, “Rekabetçi kur politikaları normal şartlarda faydalı olabilir. Ama bir kriz ortamında hızla değer kaybeden bir Türk Lirası yeni bir ekonomik politikanın göstergesi değil, iflas eden bir politikanın sonucudur..” diyor.
TAM ÖYLE Mİ BİLMİYORUZ
Yazının ilk cümlesinde, “diyorlar ki”den sonraki italik cümleler, uyguladıkları kur politikasından yaptığımız “ekonomik çıkarsamalar”ı içeriyor, yoksa açıkladıkları tek şey var: “Yüksek faiz enflasyonun nedenidir, o halde faizi düşüreceğiz ki enflasyon düşsün.”
Hepsi bu kadar! Ve faiz düşünce, ekonomi ucuz para bulacak yatırıma kalkacak, Türkiye kalkınacak... Bunu da söylüyor RTE. Ama ihracatın patlayacağı konusundaki söylemlerinden de çıkarsama yaparak yöneldikleri bir ekonomik politikaya işaret ediliyor.
Tam öyle mi bilmiyoruz?! Ama öyle olduğu varsayımıyla birkaç noktanın altını çizeceğim. Bu yönelişi bazı ekonomistler ve politikacılar Çin usulü kalkınma olarak açıkladı.
ÇİN USULÜ MÜ?
Çin, evet ucuz işgücüyle kalkındı. Ama bunu böyle dersek yalan ve yanlış olur. Çin, bilim ve teknoloji politikalarına öncelik ve ağırlık verdiği 2000’li yılların başından beri, çok bilinçli olarak, aynı zamanda, ekonominin ihtiyacı olan hammadde, yüksek teknoloji, ara malların ülke üretimini teşvik eden büyük politikalara girişti.
Amerikalılar ve neredeyse dünya, yatırımlarını Çin’e kaydırırken Çin onların teknolojilerinden öğrendi, paralel teknolojilerle üretime kalkıştılar. Koşullar öne sürdüler. Çin bazen yasal bazen de yasal olmayan faaliyetleriyle kopyaladı, bir milyon mühendisi ABD’de yetiştirdi, büyük bir altyapı hazırladı.
Elektronik-bilgisayar alanı müthiş demokratiktir. Sadece bilgi üzerinde kuruludur. Bunu sistematik ve hedefe yönelik kullandığınızda ve yeteneklerinizi buna seferber ettiğinizde, bu alanda hızla gelişmiş ülkeler düzeyine gelirsiniz ve geçersiniz.
GERİLEYEN TEKNOLOJİ İHRACATI
HBT yazarı, Ar-Ge mühendisi Ali Akurgal şöyle diyor: “Çin, salt düşük emek bedeli (ucuz işçilik) ile kalkınmadı. Bunun yanında imalatında kullandığı hammaddeler ile ara mallarını da kendi üretti. Türkiye, parasının değerini düşürmekle beraber ara malı üretimini de yerli olarak yapmaya başlamadığı için bu eylemden beklenen sonucu alamaz.”
HBT’nin gelecek sayısındaki yazısında Lale Akarun’un yazısından alıntı yapıyorum: “2020’den 2021’e aynı zaman diliminde ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı, yüzde 3.8’den yüzde 2.7’ye gerilemiş. Bu ne demek? Yüksek katma değerli ürün üretemiyoruz; çok çalışıyor; varımızı yoğumuzu koyuyor ama fazla para kazanamıyoruz demek..”
Ne yapacağını bilmeyen, sağa sola saldıran bir iktidar var.
Yarın devam edeceğim, 20 yıl bu açıdan ağustosböceğine benziyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder