20 Ocak 2020 Pazartesi / Bilim ve
Siyaset - Orhan Bursalı
Cumhurbaşkanı İstanbul Belediye
Başkanı iken bir Bakan’a “İstanbul’la
ilgili her şeyi benimle konuşmak zorundasınız. Ben şehrin belediye başkanıyım,
beni aşmazsınız” diyordu. O dönemde de bu ülkenin bir Cumhurbaşkanı vardı,
Başbakanı ve Hükümeti vardı! Bunların hiç biri İstanbul’u sana bırakamayız demedi...
Ama şimdi Kanal İstanbul üzerinden,
İstanbul’a sahip çıkmayan isteyn seçilmiş İmamoğlu’na “İstanbul’un projeleri bu
şehrin mahalli yönetimlerine bırakılamayacak kadar önemlidir” diyor, şaşırdık
mı?
İstanbul, AKP’nin tüm servetini
İstanbul üzerinden kurduğu ve iktidara yürüdüğü kenttir. Bu kentin, ebedi ve
ezeli dünyanın en büyük rant kaynağı olduğunu, bu rantı kentle paylaşmak yerine
kendine akıtmanın neler yarattığını bilir.
Cumhurbaşkanı İstanbul’u
kaybettiğini hiç bir zaman kabul etmedi. İktidar 31 Mart seçim sonuçlarını
elinin tersiyle itti. Böylece Milli İrade diye göklere çıkardığı ve demokrasiyi sandığa ve sonuçlarına
tapınmaya indirgediği millet iradesinin, kendileri açısından öyle har zaman
“matah bir şey” olmadığını ilan etmiş oldu.
Cumhurbaşkanı zaten demokrasiyi,
istediği istasyon gelince inilecek bir trene de benzetmişti.
31 Mart 2019 İstanbul, inilen
istasyonun adı olarak tarihe geçti.
Umarım bu tarih kalıcı değil
geçici olur.
İmamoğlu
ihanet mi etsin
Ama tartışmalı durum da sürüyor. Seçilmiş
Belediye Başkanı’nın ve dolayısıyla İstanbul halkının, burada yaşayanların Kanal’a
itirazlarını, iradesini hiçe sanıyor, itirazların zerresini tartışmıyor. Bu
aynı zamanda seçim sonuçlarını yine elinin tersiyle itmek demektir.
Asgari şunu yapması gerekir. Daha
çoook önceden İmamoğlu’nu çağırır, planı programı ortaya koyar, İstanbul’a
kazandıracakları kaybettirecekleri maliyeti depremi Montröyü Trakya’yı vb ne
varsa karşılıklı görüş alış verişi yapar, itirazları alır, akıl ve ülke yararı
süzgecinden geçirir..
Cumhurbaşkanı için böyle bir şey
hiç olabilir mi?
İstanbul’un geleceğini
kaderini etkileyecek belirleyecek maddi
olarak da dünyanın en büyük projelerinden birini, İstanbul tartışmayacak da, bu
millet ve ülke tartışmayacak ta, itirazlarını açıklamayacak ve sonuçta karşı
çıkmayacak ta, başka ne olacak?
İmamoğlu seçmenine İstanbul’a
ihanet mi etsin!
“İktidara
gelemeyeceksiniz”
Yine Kanal üzerinden şöyle demişti
geçen ay: “..daha şimdiden birileri yapamazsınız diyor.
Müteahhitlere de tehdit savuruyorlar. 'Sakın ha bu ihalelere katılmayın.
Katılırsanız biz iktidara geliyoruz, gelince bu aldığınız ihaleyi iptal
ederiz.' Yahu sen zaten iktidara gelemeyeceksin ki. Bu millet size bu ülkede
iktidar vermez.”
Niye vermesin? İstanbul’u,
Ankara’yı, dizi dizi Büyükşehiri sizden aldı muhalefete verdi. Başarısızlığınızı
tescilledi. İktidardan düşürdü. Türkiye’yi yerelde muhalefet yönetiyor!
Yoksa iktidar, seçimler bir
şekilde olursa, muhalefet iktidar hayali görmesin, allem eder kallem eder
vermeyiz, terörist deriz, fetöcü deriz, belgeler uydururuz, yargılarız, içeri
atarız, sandık sonuçlarını muhalefetin istismar ettiğini belgeleriz, size de
kayyum atarız..” mı dersiniz..
Şüphesiz bunların hiç biri
gerçekleşecek değil. Bu düşünceleri cebinde taşıyanlar seslendirenler var...
Küçük ortak var... Hepsi çöp.
Ülke
yoksullaşacak
Cumhurbaşkanı, ülkeyi büyük bir
mali ipoteğin altın sokacak Kanal İstanbul’un maliyeti 75 milyar diyor.
Türkiye’de hiç bir proje öngörülmüş ihale edilen bedelle bitmedi. Sağdan soldan
bu işleri bilenler en az iki ile çarpın diyor: 150 milyar. Hele bu asla
maliyeti öngörülemez bir projedir. Türkiye’yi esir alır.
Şunu mu yapacaklar, bir küçük
bölümü devlet ihalesine çıkartacaklar. Kazmayı da vurmuş ve sözlerini tutmuş
olacaklar.
Şu kesin: Ülke daha da
yoksullaşacak ve yoksul zengin uçurumu derinleecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder