Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

9 Eylül 2019 Pazartesi

Liderliğe talip olma suçu, RTE, Davutoğlu, Gül


9 Eylül Pazartesi 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

AKP’nin doğurduğu yeni parti kuruluşlarına giderken - 1

AKP içinden ciddi çatlamalar aslında yeni değil. AKP toplumu kapsayıcı veya farklı siyasal eğilimden kişileri bünyesinde barındırma niteliğini, iktidar olduktan sonra gelişen süreçte adım adım kaybetmeye başladı. Bu süreç iki şekilde ilerledi.
İlki merkez sağ ve sosyal demokrat eğilimli, veya devlette yer almış mesela Abdüllatif Şener gibi kişilerin, “amaç, hedef, ideoloji” farklılaşması, ve parti ve iktidarda mutlak gücün giderek tek adam üzerinde toplanması ile kendilerine hayat sahasının kalmadığını görmeleri veya liderin, aşırı güçlenmesiyle artık onlara ihtiyaç kalmadığı için dışlamaları sonucu olan ayrılıklar. Bunlar kendilerini parti dışında buldular.
Bunlardan bildiğim kadarıyla sadece Abdüllatif Şener Yeni Türkiye partisi kurdu ve başarısız oldu. 2009 AKP’nin gücünün doruklarına tırmandığı ve ülkenin dışarıdan akan bol para içinde yüzdüğü dönemlerdi ve dolayısıyla bu erken doğumun bir etkisi olmayacaktı. Yanlış zamanlamanın kurbanı..
AKP içinde ikinci önemli ayrışmanın da tarihi en az 10 yıllıktır. Bu ayrılıklar veya liderden farklılaşmalar, AKP’den bugün doğmakta olan yeni partileri gündeme getirdi: Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Babacan... Ve bunların etraflarında, yine AKP liderinin zamanları doldu düşüncesiyle veya artık hoşlanmadığı için parti ve iktidarda faal görev vermeyip kenara çektiği bir sürü isim.. (*)
Şüphesiz bu liderlik çatışmaları veya liderden ayrışmaları, “yoktur birbirlerinden farkları” diyerek... veya “liderlik yarışına girdi, yenildi, olamayınca ayrıldı” düz mantığıyla açıklanamaz. Bu kolaycılık olur.

Gül ile kapışma
Davutoğlu’nun RTE’den farklılaşmasını acaba bu kategoriye koyabilir miyiz diye kendime sorduğumda bile, hayır diyorum. Davutoğlu, teoriye önem verir, uydurur ve ona göre politika çizer. RTE’nin ise böyle bir kaygısı yoktur; arka planda değişmesi zor bir inancı olsa bile, eyyamcıdır, günübirlik görüş değiştirebilir, dün kara dediğine bugün ak veya tersi diyebilir.
RTE’nin siyasal olarak değişmeyen niteliği, liderliğinin şu veya bu şekilde tartışılmasıdır. Kendine kesin biat ister. Kendine rakip olacakları veya çıkanları da tasfiye eder. Bu konuda da kararlıdır. Tek adamdır. Birileri fikirlerini veya seçenekler söyleyebilir, ama o kadar. Bunların da kendisiyle, iktidarıyla, yönetme tarzıyla çatışmaması gerekir.
RTE’nin en büyük siyasal rakibi Abdullah Gül’dür aslında. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı bittiği noktada parti dışına itilmiştir: Burada sana yer yok, tamam artık başbakan oldun Cumhurbaşkanı oldun, siyasi hayatını sonlandırıyorum. Bunun bariz göstergesi, AKP kongresinin, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nı RTE’ye devretme töreninden bir gün önce yapılmasıdır. Gül görevi teslim etmeden hemen önce Partisine döneceğini açıklamış, ancak o zamanki parti sözcüsü H. Çelik Kongrenin tarihini bir gün önce olacağını açıklamıştı. Bu tam bir tasfiyeydi.. Gül, partiye geri dönmedi.
İşin ilginci, RTE’nin Parti liderliğine ve Başbakanlığa getirdiği ve bunu Kongreye onaylattığı kişinin de Ahmet Davutoğlu olmasıdır.

Davutoğlu emanetçiliği reddedince
RTE Davutoğlu’na ne kadar güvenmişti bilinmez, ama yıllardır birlikte politika yürütmüşlerdi ve RTE onu önemli görevlere getirmişti.
Fakat Davutoğlu, o zamanki “tarafsız Cumhurbaşkanlığı” konumu nedeniyle Parti ile ilişkisi askıya alınan RTE’nin yerine, yasal konumu ve hakları nedeniyle de gerçek bir liderliğe soyunmasıyla, RTE ile ayrılığı başlamıştı.
Başbakan ve Parti Başkanı olarak, farklı politikalara soyundu. Mesele Şeffaflık yasası vb istedi RTE karşı çıkti. ABD ile doğrudan liderlik temasına girişti vb. Parti’de kadrolaşma, Milletvekili belirleme istedi. RTE’nin kabul edemeyeceği konular. RTE kısa sürede AKP yönetiminde Davutoğlu’nu yalnızlaştırarak, siyaset dışı bırakma sürecini işletti.
Bugün Davutoğlu’na yöneltilen en önemli suçlama-eleştiri, parti içinde RTE’ye rakip olmasıdır.. SETA vb gibi liderin güttüğü kurum ve kişilerce.. Suça bakın!
 Bu konuyu neden deştiğime gelince: Liderlik çatışmasını parti kuruluşlarını gündemime alıyorum!
(*)Temmuz’da AKP’nin kurucular listesi yenilendi, 10 kişi eksildi. Bir kişi AKP’nin kuruluşunda yer almışsa bu hukuki durumdur. Onu listelerden çıkartarak kurucu olmaktan çıkarmış olmazsınız. Bu olay bile AKP’nin nasıl bir zihniyetle yönetildiğini açıklar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder