9 Eylül Pazartesi 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
AKP’nin doğurduğu yeni parti kuruluşlarına giderken - 1
AKP içinden ciddi çatlamalar aslında yeni değil. AKP toplumu kapsayıcı veya
farklı siyasal eğilimden kişileri bünyesinde barındırma niteliğini, iktidar
olduktan sonra gelişen süreçte adım adım kaybetmeye başladı. Bu süreç iki şekilde
ilerledi.
İlki merkez sağ ve sosyal demokrat eğilimli, veya devlette yer almış mesela
Abdüllatif Şener gibi kişilerin,
“amaç, hedef, ideoloji” farklılaşması, ve parti ve iktidarda mutlak gücün
giderek tek adam üzerinde toplanması ile kendilerine hayat sahasının
kalmadığını görmeleri veya liderin, aşırı güçlenmesiyle artık onlara ihtiyaç
kalmadığı için dışlamaları sonucu olan ayrılıklar. Bunlar kendilerini parti
dışında buldular.
Bunlardan bildiğim kadarıyla sadece Abdüllatif Şener Yeni Türkiye partisi kurdu ve başarısız oldu. 2009 AKP’nin gücünün
doruklarına tırmandığı ve ülkenin dışarıdan akan bol para içinde yüzdüğü
dönemlerdi ve dolayısıyla bu erken doğumun bir etkisi olmayacaktı. Yanlış
zamanlamanın kurbanı..
AKP içinde ikinci önemli ayrışmanın
da tarihi en az 10 yıllıktır. Bu ayrılıklar veya liderden farklılaşmalar,
AKP’den bugün doğmakta olan yeni
partileri gündeme getirdi: Abdullah Gül,
Ahmet Davutoğlu, Babacan... Ve bunların etraflarında, yine AKP liderinin
zamanları doldu düşüncesiyle veya artık hoşlanmadığı için parti ve iktidarda
faal görev vermeyip kenara çektiği bir sürü isim.. (*)
Şüphesiz bu liderlik çatışmaları veya liderden ayrışmaları, “yoktur birbirlerinden farkları”
diyerek... veya “liderlik yarışına girdi,
yenildi, olamayınca ayrıldı” düz mantığıyla açıklanamaz. Bu kolaycılık
olur.
Gül ile kapışma
Davutoğlu’nun RTE’den farklılaşmasını acaba bu kategoriye koyabilir miyiz
diye kendime sorduğumda bile, hayır diyorum. Davutoğlu, teoriye önem verir,
uydurur ve ona göre politika çizer. RTE’nin ise böyle bir kaygısı yoktur; arka
planda değişmesi zor bir inancı olsa bile, eyyamcıdır, günübirlik görüş
değiştirebilir, dün kara dediğine bugün ak veya tersi diyebilir.
RTE’nin siyasal olarak değişmeyen
niteliği, liderliğinin şu veya bu şekilde tartışılmasıdır. Kendine kesin
biat ister. Kendine rakip olacakları veya çıkanları da tasfiye eder. Bu konuda
da kararlıdır. Tek adamdır. Birileri fikirlerini veya seçenekler söyleyebilir,
ama o kadar. Bunların da kendisiyle, iktidarıyla, yönetme tarzıyla çatışmaması
gerekir.
RTE’nin en büyük siyasal rakibi Abdullah
Gül’dür aslında. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı bittiği noktada parti dışına
itilmiştir: Burada sana yer yok, tamam
artık başbakan oldun Cumhurbaşkanı oldun, siyasi hayatını sonlandırıyorum.
Bunun bariz göstergesi, AKP kongresinin, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nı RTE’ye devretme
töreninden bir gün önce yapılmasıdır. Gül görevi teslim etmeden hemen önce
Partisine döneceğini açıklamış, ancak o zamanki parti sözcüsü H. Çelik
Kongrenin tarihini bir gün önce olacağını açıklamıştı. Bu tam bir tasfiyeydi..
Gül, partiye geri dönmedi.
İşin ilginci, RTE’nin Parti liderliğine ve Başbakanlığa getirdiği ve bunu
Kongreye onaylattığı kişinin de Ahmet
Davutoğlu olmasıdır.
Davutoğlu emanetçiliği
reddedince
RTE Davutoğlu’na ne kadar güvenmişti bilinmez, ama yıllardır birlikte
politika yürütmüşlerdi ve RTE onu önemli görevlere getirmişti.
Fakat Davutoğlu, o zamanki “tarafsız Cumhurbaşkanlığı” konumu nedeniyle
Parti ile ilişkisi askıya alınan RTE’nin yerine, yasal konumu ve hakları nedeniyle
de gerçek bir liderliğe soyunmasıyla, RTE ile ayrılığı başlamıştı.
Başbakan ve Parti Başkanı olarak, farklı politikalara soyundu. Mesele Şeffaflık
yasası vb istedi RTE karşı çıkti. ABD ile doğrudan liderlik temasına girişti
vb. Parti’de kadrolaşma, Milletvekili belirleme istedi. RTE’nin kabul
edemeyeceği konular. RTE kısa sürede AKP yönetiminde Davutoğlu’nu
yalnızlaştırarak, siyaset dışı bırakma sürecini işletti.
Bugün Davutoğlu’na yöneltilen en önemli suçlama-eleştiri, parti içinde
RTE’ye rakip olmasıdır.. SETA vb gibi liderin güttüğü kurum ve kişilerce.. Suça
bakın!
Bu konuyu neden deştiğime gelince: Liderlik
çatışmasını parti kuruluşlarını gündemime alıyorum!
(*)Temmuz’da AKP’nin kurucular listesi yenilendi, 10 kişi eksildi. Bir kişi
AKP’nin kuruluşunda yer almışsa bu hukuki durumdur. Onu listelerden çıkartarak
kurucu olmaktan çıkarmış olmazsınız. Bu olay bile AKP’nin nasıl bir zihniyetle
yönetildiğini açıklar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder