8 Eylül
Pazar 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Okur, abesle iştigal diyorsun,
bilinen üzerine o soru işareti de ne ola, diye sorsa haklıdır şüphesiz. Ama
en azından tartışılmayan bir konuyu kenarından tutup gündemin ortasına çekmekte
sonsuz yarar var. Çünkü, yaşanmakta olan çok yönlü ve her yönden büyük düşüşten
partiyi ve yöneticilerini sorumlu tutuyor. Yakın geçmişte belediye başkanlarını
görevden almıştı, şimdi adeta mumla adamlar arıyor, partiyi yeniden “eski
şaşalı dönemlerine götürecek ve yüklenecek” ömerler...
Bunu parti toplantılarında dile getirirken, birileri de ekliyor, aynı zamanda Ayşeler.. Kendisi de, evet ayşeler ve haticeler diyor.
Zor durum. Çünkü onlar artık yoklar. Hepsi yükünü tutmuş, 17 yılda
ortasınıf ve üzerine atlamışlar, bir azınlık da büyük zenginler sınıfına
katılmış. Belediye ihaleleri, iktidar ihaleleri deve yükleriyle götürülmüş. İlk
başta bu tip insanlar kendilerini bekleyen mutlu gelecek için kelle koltukta
yarıştılar, mücadele ettiler. Şimdi ise hangi ömerlerden ayşelerden falan
bahsedebilirler ki.. Sadece bir nostaljik anı olarak dile getiriliyor. Bir
sanı, dahası halüsinasyon bile denebilir.
Durmadan çatışan ülke
Parti oyu artı Cumhurbaşkanı yüzde 36,5’a düşmüş.
Türkiye ekonomisini batırmışlar. Aileler perişan, bugün kadar yaşamadıkları
bir darboğaza sürüklenmişler.
10- 12 yıldır adeta bir “savaş ortamı” varmış gibi bir ülke yarattılar.
Yurtta barış dünyada barış sloganı, yurtta kavga dışarıda kavgaya dönüşmüş.
Ülkenin temel insan, üniversite, gençlik, eğitim, kültür çağdaş
dinamikleriyle oynayıp büyük bir geri dönüşü, çağdaşlıktan kopuşa kapıları
açtılar.
Durmadan savaşan bir ülkeye imza attılar: Demokrasi, insan hakları,
gazetecilik, yargı, ordu.. FETÖ işbirliği ile bir de darbe girişimi yaşattılar.
Suriye politikalarıyla ülkeyi son derece zora sokan ve ayrıca Suriye’nin
parçalanmasına yol açacak sonuçlar ürettiler.
Tek hatasız kişi var
Bütün bunlarda parti ve hükümetlerinin mi imzası var, yoksa her şeyin karar
verici makamında oturan Cumhurbaşkanının mı..
İktidarın yazarlarına bakıyorum, büyük düşüşten muaf tuttukları tek isim
Cumhurbaşkanı.. Oysa hepsinin altında imzası olan kişi.
Bütün parti örgütü tartışılıyor, tüm bakanlar, il örgütler ve
yöneticileri..
Ama tartışılmayan tek kişi lider..
Ve sorulamayan tek soru, neden bu hale geldik...Ve bu hale gelmekte liderin
sorumluluğu nedir.
Herkes sorumlu olabilir, herkesten hesap sorulabilir ama liderden değil.
Sorgulama için akıl
gerek
Yandaşların hiç biri iktidarlarının icraatları, belediyelerdeki
yiyicilikleri, har vurup harman savurmalarını sorgulamaz, düşünmeyi bile akıl
etmez; ülkenin böylesine bir borçluluğa, işsizliğe ve enflasyona nasıl
sürüklendiğini de kıl etmez.
Tek beklentileri ve duydukları sonsuz güven, liderin yine bir şekilde her
şeyi eski saadet zamanlarına geri getireceğidir.
O saadet zincirinin nasıl yaratıldığı konusunda zırcahil oldukları için de
bu böyle..
Oysa çanak çömlek
patlayalı çok oldu.. Yaratılan büyük iktidar mitleri öyle
birdenbire çökmezler; çatırtılar duyar ve derin yarıkları görürsünüz.
Tıpkı deprem yemiş ve ama çökmemiş
büyük binalar gibi.
AKP iktidarı 7.8 büyüklüğünde büyük depremi yedi, bunun geri dönüşü mümkün
değil, binanın yenilenmesi de...
Canan Kaftancıoğlu olayı
Kaftancıoğlu’na 7 yılı aşkın tvitlerindeki görüş ve düşüncelerini bahane
ederek, 10 yıla yakın ceza vermesi de, iktidarın büyük düşüşün çatırtının
görüntüsüdür. Hem de “Adalet reformu” yapacağız yalanları altında. Yargıyı
siyasal iktidarın tasallutundan kurtarmayacak her türlü reform görüntüsü
yalandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder