21 Mayıs 2019 Salı / Bilim ve Siyaset–Cumhuriyet Orhan
Bursalı
“Yapma, başarma iradesi” her
şeyin üzerinde gelir. Mesela Devrim arabası böyle bir iradenin
başarısıydı, ama gazetelerin benzini unutmuşlar gibi aptalca yayınları ve
alayları ile, o zamanki İhtilalin başı ve Devrim’in üretilmesini isteyen Gürsel’in fikrin altında
durmaması, olayı sonlandırdı.
Eeee, baştaki kişinin ne kadar
önemli olduğunu anlatan iyi bir örnektir, her ne kadar olumsuz olsa da. Gürsel,
Milli Kurtuluş’ın başında olsaydı, mesela!.. Kurtuluş ve Kuruluş iradesi en
yüksek düzeyde Atatürk’te vardı ve o başardı! Hayatı boyunca özel bir insan
olduğunu görüyoruz. Çok özel! Atatürk’e ve Cumhuriyete saldıranların tarihin
fosseptiğinden arada sırada canlılık işaretleri vermeleri, bu milletin özüne,
kuruluşuna daha çok geri dönmesine ve sarılmasına vesile oluyor.
Azmin
hakikat olması
Devrim, bir başarma azminin hakikat
olmasıydı. 5 - 10 mühendis ve onlara başarmanın olanaklarını açan
vatanseverler, aslında yapamayacağımız bir şey yoktur düşüncesindeki Kurtuluş
ve Kuruluş’un neferleriydi. Fakat bir ülke projesi üzerinde milletçe tepinildi.
1925’de uçak üretimi gündeme
geldi; bu gibi projelere baş koyan insanlar çok çok çok özeldir, her zaman
ortaya çıkmazlar, ulusun içinde bir kaç kişidirler, ve milleti ülkeyi
peşlerinden sürüklerler.. ABD, bu gibi özel insanlara limitsiz harcamalar sundu
ve ABD’yi bugün taşıyanlar onlar oldu.
Uçak hikayesini terk edenler,
“İstikbal göklerdedir” diyen büyük adamı ve büyük eserini daha o gün harcamaya
başladılar.
Demiryolları, lokomotif, vagon
vb.. Bunlar da Cumhuriyetin büyük projelerindendi.
“Başarma - yapma iradesi” bence
Atatürk döneminden hemen sonra özünü yitirmeye başladı.
Bilimden
korkahların siyasi mezarlığı
Dünkü yazımda kısaca bilimin ve
üniversitenin nasıl terkedildiğinden bahsetmiştim. Ki bilim ve teknoloji,
değiştirici büyük bir güçtür. Bu gücü ekonomiye ve topluma kazandırmak ve
dahası motor haline getirmek, yine büyük bir iradeyi zorunlu kılar. Atatürk’ten
sonra bu iradeyi aynı üst düzeyde sürdürecek kimse yoktu.
Haksızlık ediyorsun diyenlere,
daha alt düzeyde iradeler vardı derim. Zayıf. Ama politik iradedir yol açıcı
olan, bu hiç yoktu, sadece Erdal
İnönü’den bahsedebiliriz, o da bilimler akademisinin
kuruluşuna öncülük etti. Temel bilimlere önem verilmesini sağladı. Fakat TÜBA,
özerkliği silinerek siyasetin depo alanına dönüştürüldü.
Bilim ve üniversiteden korkanların,
korkakların siyasi mezarlığıdır ülke.. Üstelik hepsi sürekli en tepelerde
bulundu.
Bugün
mü, gelecek mi?
Başarma iradesi neye gereksinim
duyar? Önce ihtiyaca. Büyük ihtiyaçlara.. Gelecek açısından ülkenin yolunu
açacak olanlardır bu ihtiyaçlar.
Sonra başaracak insanlara..
Sonra fikri, ihtiyacı, insanları,
örgütlenmeye.. hani derler ya her şey var helva yapmak için.
Ve özgürlüğe, olanakları seferber
etmeye..
Ata, ülkede eksik olan
yeteneklerin en önemlilerini yurtdışında ve çok çeşitli alanlarda eğitime
gönderdi. Çünkü onlar ülkede helvayı karacak olan beyinler olacaktı.
Çapsız politikacılar şu anı,
bugünü, iktidarını, orada kalacağı süreyi ve bu süreyi nasıl uzatacağını
düşünür.
Büyük politikacılar,
vatanseverler ise ülke geleceğini kurgular.
Neyse, epey “boş laf” ettim iki
gündür.
Perşembeye 23 Nisan seçimleri
iktidar için hezimet olabilir, konulu yazımla “gerçeğe”, veya asıl boş lafların
özüne döneyim!
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder