2 Mayıs 2019 Perşembe /
Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
55. Türk Pediatri Kongresi’nde sosyal ana konusu olarak “Sağlık’ta
Şiddet” konusundaki konuşmaları ilgiyle dinledik. Davetli konuşmacılar Reyhan Bozabalı, Mustafa Güler ve Hasan Oğan’dı. Doktorlar başta olmak
üzere sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin nedenleri üzerine epey bilgi
aktarıldı. Şiddete, tacize, hakarete vb uğrayan hekimlerin mutlaka hukuki
yollara başvurmaları istendi..
Burada Türk Tabibler Birliği’nin avukatı Mustafa
Güler’in sunduğu ülkenin sağlık fotoğrafındaki verilere dikkat çekmek
istiyorum. Güler, son yıllarda sıklaşan şiddet olaylarını ülkemizde özellikle
2003’ten itibaren kurulmaya başlanan sağlık sisteminin bir sonucu olarak
görüyor: “Hekimin bilgisi ve yetkisi üzerinde iktidar olma isteği”.
Hali pür melalimiz
Kişi başına hekime
müracaat sayısındaki artış olağanüstü: 1., 2. ve 3. basamak toplamı 2002’de bu
oran 3,2 iken 2016’da 8,9’a yükselmiş. Olağandışı bir artış. OECD ülkeleri
ortalaması 6,8. İskandinav ülkelerinde bu oran yarısı kadarken, mesela
Almanya’da 10. Yoğunlukta 35 ülke arasında 27.sıradayız.
Sağlık Bakanlığında
hekime başvuru sayısı bu süre içinde yüzde 260 artarken, toplam hekim sayısı
2002’de hemen hemen 92.000 iken ancak yüzde 61 artışla 2017’de 150.000 olabilmiş.
Şu çarpıcı: 100.000
kişiye düşen doktor sayısı: Türkiye
en düşük, 186. OECD ortalaması 378
doktor. Almanya’da 458 doktor.
100.000 kişiye düşen hemşire ve ebe sayısında da fcci durumdayız: Türkiye en düşük, 212. OECD ortalaması 1015.
2013’de tıp fakültesi
sayısı 79’dan geçen yıl 97’ye yükselirken, ynı dönemlerde öğretim üyesi sayısı
13.000’lerde kalmış. Oysa öğrenci sayısı 58.000’den 82.000’e yükselmiş.
Yani eğitimde öğretim
üyesi başına düşen öğrenci sayısı yüzde 30’un üzerinde artmış, bu öğrenimin
kalitesi düşmüş.
MR Cenneti
Şimdi dehşet bir bilgi
paylaşacağım, bu söyleniyordu ama bu kadar rezalet olduğunu bilmiyordum:
Yataklı tedavi kurumlarında 1000 kişiye düşen MR görüntüleme sayısı, Türkiye
174 ile birinci, OECD ortalaması 70.
Yataklı tedavi kurumlarında MR cihazı başına düşen görüntüleme sayısı:
Türkiye birinci yine: 15.890.. OECD ortalaması 4848.
Zavallı MR cihazları canları
çıkıyor mu diyelim, yoksa Türkiye bir MR mezarlığı, MR’sız hiç bir iş
yapıl(a)mıyor mu...
Doktorların iş yükünün
muazzam artışında, köylerin kent ve varoşlara doluşması da ana etkenler
arasında. 2000’de yüzde 40.8 olan kırsal nüfus, 2018’de 11,8’e düşmüş!
“Doktor Efendi bitecek”
Siyasi iktidar ve
mensuplarının sağlıkta dönüşümlerinin ekseninde doktorlar ve onları hastalara
kul köle etmek yatıyor. Hastayı müşteri gören anlayış, müşteri (yani seçmen)
velinimetimizdir, piyasacılığını getirdi. Şu sözlere bakın:
“çalışmayan doktoru
çalıştıracağız”, “bıçak parasını kaldıracağız”,
“doktorun elini hastanın
cebinden çıkaracağız”, “artık vatandaşı
tuzu kuru öğretim üyesi hekime soydurmayacağız”; "Ben doktora iğne
yaptırmam, doktorlar adamı felç ederler alimallah”, "Doktor efendi dönemi
bitti."
13.500 beyaz kod çağrısı
Biliyorsunuz,
hastanelerde Beyaz Kod uygulaması
var. Yani doktorlar tehlike vb anında alarm veriyor.
2013’de 10.715 kez Beyaz
Kod çağrısı giderek artmış ve 2017’de 13.545 çağrıya ulaşmış. 2016/2017: Kovuşturma
yapılan 1.609 başvuruda 1.128 kişiye mahkumiyet.
Son bilgi: Türkiye kişi başı cari sağlık harcamalarında
1.124 $ ile en sondan ikinci. OECD ortalaması 3.868 $.
Bu kadar düşük harcamaya
rağmen, sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı ise çok yüksek, yüzde 72 (2015
yılı).
Bu ancak şöyle
açıklanıyor: “Reform öncesi” hasta hizmetlere zorla ulaşıyordu. İtilip kakılan
durumundaydı.
Şimdi ise kalitesiz
hizmet alıyor, performansa dayalı hizmette ise zorunlu olarak 5 dakikada yolcu
ediliyor ve memnun! Ve bu süreçte ezilip kakılan, şiddete uğrayan ise doktorlar
ve sağlık personeli oluyor.
Bir uçtan diğer uca...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder