Sancar, bilim insanları, üniversiteler her
türlü baskıdan uzak, özgür ortam ve destek isterler. Bilimciler de dinle
uğraşmamalı, işlerine bakmalı. Türkiye’nin başarılara ihtiyacı var, bilimde
ileri doğru koşmalıyız, diyor ve “Sancar evrime karşı” uydurmasının arka
planını anlatıyor.
Orhan Bursalı
Aziz Hoca ile otelden çıkıyoruz. Bir şeyler yiyeceğiz, vejeteryan
olduğunu biliyorum, uygun bir lokanta arıyorum. “En iyisi basit bir yemek olsun
mesela gözleme yiyelim, daha önce Ankara Kalesi çevresine gitmiştim..” deyince
Sancar, rota belirlendi. Kaleiçi çevresi, Samanpazarı, Bakırcılar Çarşısı yönü,
orada böyle yerler var denince...
Bir avluya giriyoruz çevresi çay kahve ve gözleme vb sunan küçük
dükkanlarla çevrili. Hemen buyur ediliyoruz, tanıyorlar, “Hocam gel, şöyle
otur, ne emredersiniz...” En köşede iki kişilik masaya kuruluyoruz. Ayran,
gözleme, otlu, patates peynirli. Gözleme beklerken çiğ köfte, salata, turşu
ikramı konuyor masaya.
Konumuz bilim tabii ki. “Burada
insanlar siyasetle kalkıyor siyasetle uyuyor, sabahleyin kendisini
havaalanından alan şoförün radyosunda tek konu siyasetti” diyor. O kadar da
değil, derdim, “menemeni soğanlı mı yersiniz soğansız mı” anketi daha önce
yapılmış olsaydı, sosyal medyada 50 bine yakın kişinin fikir beyan ettiğini ve
Türkiye’nin tam ikiye bölündüğünü söylerdim Hocaya.
Sancar, üniversiteli gençlere, siyasetle uğraşmayın bilimle,
öğreniminizi iyi tamamlamakla uğraşın, derken de belli kesimlerin tepkisini
çekmiyor değil. Aslında kendi gençliğini seslendiriyor: Ülkücülere yakındı ama
içlerinde değildi ve tamamen tıp öğrenimine gömülmüş ve bilim yolunu seçmişti.
Eğitim ve öğreniminizi siyasete feda etmeyin diyor Sancar.
Peki ülkemizde bilim?
Türkiye’de bilimin hemen her hükümet döneminde gereken desteği
alamadığını biliyoruz. Bugün ise bilim konusunu “bilim – din” eksenine oturtmak
isteyenler var. Sancar şiddetle karşı çıkıyor buna. Siyasetin bilimi özgür
bırakması, aynı şekilde de bilimcilerin dinle uğraşmaması gerektiğini söylüyor.
“Ülkemiz bilimde önemli
başarılara ulaşabilmesi için temel bilim araştırmalarını mutlaka desteklemelidir.
Büyük başarılar, Nobeller buradan gelir. İnsanlığa en büyük hizmet ve ülkeyi
yüceltmek her zaman temel bilim çalışmalarıyla, bu çalışmalardan çığır açıcı
keşifler çıkarmak ve teknolojiler, yöntemler geliştirmekle mümkün oluyor. Güçlü
bir temel bilim altyapısı olmadan teknoloji üreten bir düzeye de ulaşmak zordur.”
Sancar da temel bilimci değil mi, DNA onarımını tam bir özgürlük
ortamında keşfedip Nobel’e uzanmadı mı.. Onunla hem siyaset hem millet onur
duymuyor mu? Yakın geçmişte ülkemizde temel bilim çalışmalarına araştırma
parası verilmekten kaçınıldığını anımsıyorum. Buna karşılık “teknoloji üretin”
talebinin de yoğunlaştığını. Ama İzmir’de Mehmet
Öztürk’ün liderliğinde kurulan Biyotıp ve Genom Merkezi’ne önemli kaynaklar
aktarıldığını ve oradan hem temel bilim hem ilaç vb gibi teknolojiler
geliştirilmesi istendiği de bir gerçek.
Sancar’a diyorum ki, bilimcilerin siyaseten ne düşündükleri,
yönetimi destekleyip desteklemedikleri gibi meselelerle ülke yöneticileri
ilgilenmemeli. Onlara bilimsel çalışmalarını istedikleri gibi
gerçekleştirebilecekleri ortamları yaratmak gerekir. Desteklemek gerekir.
***
Bu arada gözlemeler geliyor masamıza. Sancar telefonunu
çıkartıyor, masanın fotoğrafını çekerken
ben de onu çekiyorum. Eşi Gwen’e gönderecek. Türk kahvaltısı her zaman önceliği
ve sevdiği. Gözleme nerede bulacak da yiyecek Amerika’da, üniversite
çevresinde! Özlüyor bizim yemekleri. Yine North Caroline’nde bir Türkün “Hocam
özlemişsinizdir” diyerek kendisine arada sırada yemek gönderdiğini anlatıyor
gülerek. Sancar orada yaşayanların onur duydukları bir isim şüphesiz ki, Nobel
ödülü almış bir Türk varlığından, hepsi destek alıyor ve göğüsleri kabarıyor...
***
Yeniden bilim özgürlüğüne dönüyoruz. Diyorum ki bilim ile dini
karşı karşıya getirmek, yüzyıllar öncesinin ve tarihin çöplüklerine atılmış
konu. Bu ancak bizim gibi bilim kültürü yeterince gelişmemiş, henüz cahilliği
de gerektiği aşamamış ülkelerde canlanabiliyor. Dünyanın hiç bir gelişmiş
ülkesinde bilim mi din mi tartışması yapılmaz. Evrimi tartışmak mesela
Avrupa’da söz konusu olmazken, evanjelistlerin siyaseti önemli ölçüde
belirlediği ve halk içinde cahilliğin de kol gezdiği mesela ABD’de evrimi
okullardan silip atmak için bazen şiddetli kampanyalar ortaya çıkar. Ama,
ABD’nin hiç bir bilim çevresinde Evrim var mı yok mu gibi bir zırva gündeme
bile gelmez.
Bu dünyanın işleri bilimle ilgili
Sancar ile bu görüşleri paylaşıyoruz. Diyor ki:
“Şunu görmeli, bilim bu
dünyaya ilişkin bir olaydır. Ve bilimsel düşünce ve bilimsel yöntemlerle bu
dünyada olan biteni anlayabiliriz. Biliyorsun başım Evrim konusuyla derde
girmişti. Azerbaycan’da bir öğrenci merakından sormuştu. Ona şunu söylemek istiyordum:
Bak ben Müslümanım, aynı zamanda moleküler biyoloji ve biyokimya yapıyorum, bu
araştırmalarımda dini düşünmüyorum. Bilimsel
konular dini inançlarla çözülecek konular değil.
“Benim
bu çocuklarla toplantım saat 16’da olacaktı, program sarktı, saat akşam 8’e
gelmiş. Manevi kızım Rose çok acıkmış bir an önce gidelim diyor, ben de çok
yorulmuşum. Acele ile bir şeyler söylemek ve kısa kesmek istedim. Demek
istediğim şuydu, bilim yaparken Allahım inşallah bu deney çalışır, derim. Ama Allahım
bu deneyi çalıştır demem. O hengamede öyle çıktı ağzımdan, millet zaten
ortalığı karıştırmak için bir neden arıyor. Ayrıca sözlerimin sadece bir kısmı
alınmış. Aziz Sancar evrime karşı diye yaymışlar.”
Bu videoyu görünce, ben “Sancar Evrim yoktur, karşıyım falan demez.
Kendi çalışmalarında bizzat evrim olayını görmüştür ve bilimsel makalelerinde
de evrimden bahseder, inanç ile bilimi ayırır” dedim. Sancar’a nedir bu
diye sormuş, o da anlatmış ve “Sancar:
Evrim bir gerçektir” yazısını yazmıştım.
Bilim ve bilim kültürü bakımdan geri kalmış bir ülke manzarasından
kurtulabilirsek, Türkiye büyük adımlarla yol alır. Sancar “İslam’ın Altan Çağı
bilime özgürce ve büyük destekler sayesinde gerçekleşmişti, bunu hiç
unutmayalım..” dedi.
Laboratuvarda 10 uzman
Aziz Hoca’nın laboratuvarında 10 kişi var. İki Türk araştırmacı
işlerini tamamlayıp yeni gitti. Elinden gelse onları tutacaktı, “çok iyiydiler”
diyor ve Türkiye’ye döndüklerini söylüyor. Buna çok sevindim. Ülkemizin
kaliteli araştırmacılara ihtiyacı var. Fakat böyle araştırmacılar örneğin
devlet üniversitelerine dönmüyor ve gözde- iyi vakıf üniversitelerini tercih
ediyor. Özgür ortam, özgürce çalışma olanakları ve araştırmalarına gerekli
destek.. Daha ne ister bir bilim insanı?
Acaba çok iyi araştırmacılar neden öncelikle devlet
üniversitelerini tercih etmiyor? Siyasetin üzerinde çok ciddi olarak durması
gereken bir konu.
Sancar, bilime yeteri kadar özgürlük alanı ve destek çıkılırsa,
yaratıcı araştırmacılarımızdan beklenmedik büyük sonuçlar çıkabilir, diyor ve
genetikte büyük bir devrim yaratan, genlerle istendiği gibi hızla ve
güvenilirlikle sonuç alınmasını sağlayan yüzyılın buluşlarından CRISPR-Cas9 teknolojisini anımsatıyor. Bu teknolojiyi biri
Amerikalı diğeri Fransız iki bilim kadını keşfetti. Fakat teknolojiye hiç
beklenmedik bir küçük Baltık ülkesinden, yine bir kadın bilimciden çok önemli
bir katkı daha yapıldığını anımsatıyor.
“Türkiye’den çıkabilirdi”
Ve diyor ki, “Bu üçüncü kadın bilimciye kim bilir ne kadar az
para desteği vardı! Bu Türkiye’den de çıkabilirdi, insanları araştırmalarında
rahat bırakacaksın, herkes özgürce çalışacak, sık boğaz etmeyeceksin, hadi hadi
demeyeceksin. Bilim her türlü baskıdan uzaklık ister.
Dünkü yazıda da belirttiğim gibi, Sancar ve arkadaşları
kanser ilaçları üzerinde yoğunlaşmış durumda. Farelerde insan kanseri yaratıp
farklı yöntemlerle hem kanserli hücrelerin biyolojisini ve davranışlarını
inceliyor hem de ilaç tedavilerinin sonuçlarını biyolojik zamanlara göre
ölçümlüyorlar.
Odaklandıkları yer DNA aynı zamanda. DNA’yı
oluşturan çifte sarmalın her birinin günün ayrı saatlerinden onarıldıklarını
yeni ortaya çıkardılar. Bu sürpriz bir sonuç oldu. Fare üzerinde elde ettikleri
bilgileri insan üzerinde de denemeye başlıyorlar.
Şu kadarını söyleyeyim, bu alanda çalışan
bilimcilerin gözleri Sancar’ın laboratuvarında.. Oradan çıkacak sonuçlarda.
Nobel kazanmış Sancar, biyolojik saate verilen geçen seneki Nobel’i ise kılpayı
kaçırmıştı. Bu alanda çalışan bilimciler onun önündeydi ve beş kişiye Nobel
verilseydi, Sancar ikinci Nobelini almış olacaktı.
Ben çok başarılı haberler bekliyorum,
diyeyim şimdilik.
***
Masadan kalkıyoruz, İstanbul’a dönüş
zamanım yaklaşıyor. Sancar da akşam Ankara’daki aile bireyleriyle buluşacak.
Çevredekiler de güle güle demek için kalktılar. Fotoğraflar çekiliyor yeniden.
Dışarı çıkıyoruz, bakırcılar yolumuzu kesiyor, yeniden fotoğraflar...
Daha yazamadığım pek çok şey var, burada
bitirelim şimdilik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder