En çok gündeme gelen bir konudur, darbe soruşturmasından bu yana “siyasal ayak”. Meclis komisyonunda soruşturulması çok
istendi, ama Cemaat yargısının en büyük savunucularından, son zamanların meşhur
Türk büyüğü Reşat Petek ve ekibi
gündemlerine bile almadılar.
Almalarını
beklemek zaten safdillik olurdu, ama bu talebi ileri sürmek son derece
haklıdır...
AKP
politikacı ve yandaşları “siyasi ayak” denince şunu ileri sürüyorlar: AKP son
yerel ve genel seçimlerde adaylar arasında büyük ayıklama yaptılar, şu an
AKP’de FETÖ’cü politikacı yok.
Bu yanlış
bir “siyasi ayak” yaklaşımı tabi ki.. Söz konusu olan “darbenin siyasi ayağı”dır.
Yani: FETÖ’cülerin bu darbeyi gerçekleştirecek
noktaya gelmelerinde hangi politikacıların, politikaların, programların dolaylı
- dolaysız destekleri söz konusudur.
“F.G. hepimizin hocası”
Siyasi ayağa
böyle bakınca bir anlamı olur. Yoksa Cumhurbaşkanlığı ve hükümet içinde 15
Temmuz darbesini fiilen destekleyen kimse var mı, arayışına girersiniz ki,
abesle uğraşmış olursunuz, şüphesiz ki yok! Zaten 2014’ten bu yana devlet
içindeki FETÖ’cülere karşı aktif bir mücadeleyi sürdürüyor Cumhurbaşkanı.
17-25 Aralık
2013 tarihinde FETÖ’nün iktidara yönelik yolsuzluk ve rüşvet operasyonu
olmasaydı, aralarındaki çatışma bu noktaya gelir miydi, bilmiyoruz. Bu operasyon,
FETÖ’cülerin ellerindeki emniyet, istihbarat ve yargı gibi devlet olanaklarıyla,
şüphesiz ki özellikle RTE’ye karşı yönelik en büyük saldırılarıydı. Bu güce de
nasıl ulaştılar?!
Siyasi ayak
soruşturması, FETÖ’cü güçlerin darbe girişimine kadar aldıkları büyük siyasi
destekleri arar.
“Hocaefendi bir deniz feneri gibi yolumuzu
aydınlatıyor..” (Arınç), “Fetullah Gülen
her zaman tertemiz kalmıştır, onunla iftihar ediyoruz.” (Recep Akdağ) gibi,
Erdoğan ve Gül (Fetullah Gül hepimizin
hocasıdır, çok değerli bir bilim adamıdır) dahil, tüm AKP ileri gelenlerinin
Gülencileri nasıl koruyup kolladıkları, üzerlerine kanat gerdiklerini hayranlıklarını
belirttikleri herkesin bilgisi içindedir.
Devlette yayılma
Bu lafların
arkası hep doluydu. FETÖ’cülerin devletin her kesimine yerleşmeleri için büyük
bir program yürürlükteydi.
Üniversitelere,
devlet kurumlarına, adalet ve bakanlıklarına insan yerleştirme sınavları, ÖSYM
tamamen FETÖ’cülerin elindeydi. Yapılan sahtekarlıklar bir bir medyada yer
alırken, AKP iktidarının kılı bile kımıldamıyor, o zamanın başbakanı RTE MİT’in
olayı sözde soruşturduğunu açıklıyor, üstünü kapatıyor, ÖSYM başkanını
koruyordu..
Devlet, AKP
döneminde, siyasi destekle FETÖ’nün en büyük saldırısına uğradı.
Devleti ele geçirmede iki dönem
Devleti ele
geçirme konusunda FETÖ’yü iki döneme ayırmak gerekir.
İlk dönem, tamamen
gizli ve sızma, “Devletin kılcal damarlarına girme” dönemiydi. Bunu başarılı
bir şekilde gerçekleştirdiler.
Diyelim ki,
bu dönemde AKP’nin pek dahli yoktu. İktidara geldikten bir süre sonra,
yerleşmiş FETÖ kadrolarını buldular önlerinde.
FETÖ, tüm
siyasi partiler, liderleri (Ecevit
dahil!) hatta Kenan Evren gibilerin
döneminde ve izleyen zamanlarda önde gelen komutanlarla iyi geçinerek, bir
koruma kalkanı ardından devlete yayıldılar. Bu dönemin politikasını Çatışmanın
Anatomisi’nde özgün bir inceleme ile anlattım (çatışma yok, işbirliği yap,
kendini sevdir, önemli siyasi yapıların kanatları altına gir, saldırılara karşı
koruma uygula, yayıl ve ele geçir!)
AKP döneminde güçleri büyüdü
Ama FETÖ’yü
FETÖ yapan ikinci dönemdi, yani AKP dönemi..
Bu dönemde
pek çok açık pozisyonda gizlilik kalktı, yarı gizliliğe geçildi.
Ama
özellikle Ordu’da ise son derece gizlilik sürdü.
Çünkü Ordu
içinde örgütlenmeleri en büyük güçleriydi, tayin edici ve en son hamle olarak
kullanılacak...
İşte bu
ikinci dönemde devlet içinde FETÖ tam FETÖ oldu. Ordu içinde darbe yapabilecek
pozisyona da bu dönemde geldiler.
Burada
sadece AKP’nin değil, aydın diye ülkeye kakalanan sözde “kanaat önderleri”nin
de kullanışlı rolleri birinci derecede önemli.
Siyasi ayak,
AKP döneminde darbe yapabilecek güce nasıl ulaştıklarının soruşturulmasıdır.
Belki yakın bir dönem gelir, bu tümüyle soruşturulur. Hiç karşı değilim- AKP
öncesine de gidilmelidir!
Kim bilir!
17 Temmuz 2017 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder