Adalet Yürüyüşü ile başka bir aşamaya geçildi.. Kesin olan
budur.
Hangi aşama diyorsanız tarif etmek
gerekir: Faaliyetin esas olarak ve tamamen Halk içinde sürdürülmesi. Artık
iktidar Meclis’teki kukla ve sahne oyunlarında, oradaki söylevlerde,
itiş-kakışlarda değil.. Halk içinde, sokaklarda, caddelerde, kahvelerde,
evlerde, adalet ve barış isteğinde, tarlada, fabrikada, irili ufaklı
alanlarda..
Birileri sineyi millete dönüş diyordu ya.
Bu genel lafı sevmem. Tarif edip kavramsallaştıracaksın.
Aslında Yürüyüş başladığında, iktidarın
çağrısını anımsayın: hak arama yeri
sokaklar değil Meclis’tir, gelin görüşelim. Bu bir yalana çağrıydı.
Sindirmek, Meclis’in dar odaları içine itmek, atışmak, sonra baskıyı,
zorbalığı, adaletsizliği, hak ve özgürlükler gaspını alabildiğine sürdürmek.
CHP bunu yutmadı. Neden? Çünkü hedefe
konmuştu, şimdi de CHP’yi teker teker avlama dönemine geçmişti iktidar. Dikta
kurmanın duru durağı yoktur. 20 ay içinde
8 -10 - 20 milletvekilini içeri atıp, üstelik şu veya bu terörle
ilişkisi palavrasını mahkeme eliyle tasdik ettirmek, “ateş olmayan yerden duman
çıkmaz” anlayışını toplum içinde hızla yaymak demekti iktidar için.
Bu tabii en masumu.
İktidarbaşının elinde gelse
Kılıçdaroğlu’nu SSK Genel Müdürlüğünden bile yargılayabilir. Her seçim
saldırısında sepetteki tek koz bu değil mi?
Enis, CHP’nin “sarı öküzü” sayılırsa,
çorap söküğü gibi gelirdi arkası.
Olağanüstü koşulların kahramanı
Dün sineyi milleti istemek anlamsız
geliyor bugün. Dahası, Referandumda yasal hırsızlık ortaya çıktıktan sonra
CHP’den beklenen eylem bile bugün anlamsız kalıyor.
Demek ki olağanüstü alarmı – durumu
yaratacak olay belki de buydu!
Liderler olağanüstü durumlarda ortaya
çıkar, kabulunun bir örneğini yaşıyoruz.
Kılıçdaroğlu, 7 yıl sonradır ki,
kendisinden beklenen büyük bir liderlik çıkışını yapıyor.
CHP Genel Başkanlığına seçildiğinde
“Devrimci Kemal, yürü!” benzeri bir yazı yazdığımı anımsıyorum. CHP 25 puana
geldi, sonrası yaprak kımıldamadı. Artık yeni bir heyecan gerektiğini düşünmeye
başladık epeydir.
Fakat bir olay ve yeniden doğan bir
Kılıçdaroğlu.
Fikrin olgunlaşması önemli
Yürüyüş’de verdiğimiz molada Bülent Tezcan ile sohbet ediyoruz. 5
yıl önce Tüyap Kitap Fuarında sohbet etmiştik ve FETÖ Yargısı + iktidarın büyük
adaletsizliğine karşı adalet mitingleri üzerine konuştuğumuzu anımsatıyor.
Tezcan, Adana’da Adalet mitinglerinin ilk denemesini yapmış, ama başarısı
sağlanamamıştı, böylece bu Adalet mitingleri gündemden kalkmıştı.
Demek bir fikrin tüm ülkeyi sarması için
olgunlaşması gerekiyor.
Bugün 30 binler, 40 - 50 binler Adalet
Yürüyüşüne katılıyor ve ülke çapında büyük destek alıyorsa, fikir ile eylem
arasında büyük bir zamandaşlık, tam bir örtüşme söz konusu demektir.
Şu da var, eylemin türü de önemli oluyor.
Salt büyük bir miting yerine, Ankara – İstanbul arası kıyamet gibi bir olay
planlamanın dayanılmaz çekiciliğinden bahsedebiliriz.
Adaletsizliğin ağırlığı ile Yürüyüş’ün
“ağırlığı” birbirini dengeliyor.
Ders: Demek yaşadığımız zorbalıkların
karşısına, terazinin karşı kefesine, zorbalıklar boyutlarında “iş” koymak
gerekir.
Liderliği sürdürmek çok daha önemli
Kılıçdaroğlu, güçlü bir liderlik çıkışı
yaptı. Milyonu çok aşan bir mitingle bu çıkışı taçlandırmak gerekir. Bu tamam.
Örgüt bakalım rüştünü ispatlayabilecek mi. İktidar miting alanına gidişleri
engellemek için her şeyi yapacaktır.
Fakat daha önemlisi, önümüzdeki 20 ay
boyunca, yaşadığımız olağanüstü koşullara uygun güçlü liderlik çıkışlarıyla bu
süreci tamamlamalıdır Genel Başkan.
Yükü ağırlaştı. Ama başka bir seçeneği
bulunmuyor. Bu yükü taşıyacak.
Bu, örgütün de yeniden yapılanması ve
ayağa kalkması için büyük bir fırsat.
İktidar Meclis dışında, halkın elinde, onu
oradan söküp almak zorundalar.
4 Temmuz 2017 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder