Kılıçdaroğlu ve yüzbinler, gönüllerde milyonlar Adalet
için yürüyor, ama birileri onlara küfrediyor. Bunlara göre Adalet istemek,
terörle eş anlamlı. Köpürenler var, içlerindeki katil ruhu salıverenler var..
var oğlu var. İnsanlık tarihinde ne kadar ilkellik varsa, Adalet Yürüyüşü
karşısında dışa vuruyor.
Tamam; yaşadığımız çağ, henüz savaşların,
birbirini boğazlamaların, sömürünün çağı.. İnsanlık bunu aşabilmiş değil. Ülke
çıkarları – ideolojiler ve kapitalizm
için, başkalarını öldüresiye yok etmenin ve insanlığın ortak geleceğine
kıymanın çağı..
Geliştirdiğimiz çok üst düzey kültür, felsefe, düşünce, her türlü sanat ve
edebiyat, güzellikler, yüksek estetik değerler ile, insanlığın dünya
coğrafyasında olan bitenler birbiriyle 180 derece zıt.
Bilim ve teknoloji alanında gerçekten
insan olarak gurur verici düzey de, insanlığın bu kanlı coğrafyasının
politikası ve anlayışıyla uyuşmuyor, taban tabana zıt.
Bir şizofrenik bölünmüşlüğün esirleriyiz
henüz.
İnsanlığın bir yanı, diğer yanıyla uyumlu
değil.
Dahası, bir yanı güzellik üretirken diğer yanı
bıçağı gırtlağına dayamış..
Gerçek budur ve uygarlık tanımı da bu
anlamda şizofrenik ve kolay tarif edilemezdir. Veya işte uygarlık budur,
diyeceğiz.
Adalet, büyüyen ağaç
Fakat, bütün bu kargaşa içinde çağın çok
temel bir özelliği de, adalet düşüncesinin, duygusunun, görüşünün büyümesi ve
giderek toplumların ortak vicdanına yerleşmeye başlamasıdır.
Bu
kargaşada adalet bir umuttur. Tüm
insanlık için bu umudu büyütmek, herkes için adaleti istemek ve savunmak kadar
kutsal bir şey yoktur. Kutsallık.. insanlığın geleceği için.
Bunu istemek ve savunmak yerine,
adaletsizliği süreklileştirmek isteyenler için ancak “geçmişin tüm ilkelliğini
savunmak ve diriltmek isteyen güçler” diyebiliriz. İdeolojik olarak
baktığınızda da, binlerce yıl öncesinin kültürünün timsalleri hepsi.
Hayır, bir nokta önemli: İktidar ve güç
hepsini bozmuş durumda. İdeolojileri de inançları da, sadece bu bozulmuş
kişiliklerinin önüne çektikleri, bu amaçla kullandıkları kötü araçlar.
İktidar, sahiplerine ve tüm destekçilerine
muazzam bir parasal – maddi yağma sunuyor.
Maddi refah içinde yüzmek. Ah ne âlâ
Muallâ! Bin bir yerden ceplere akan paralar, unvanlar, ekranlar, cicili bicili
elbiseler, ceket ceplerden sarkan rengârenk “mendil”ler.. şık kravatlar...
Boğazda yalılar.. şirketler.. şirketlerden ceplere akacak büyük avantalar...
Son iki yağma örneği
Son iki olaya bakın, Aykut Küçükkaya’nın İsPark’ta ortaya çıkardığı hırsızlık. Tüm
parkları, yolları ele geçiren İsPark tam bir yağma hasanın böreği.. Ye babam
ye! Nasıl oluyor da sadece yolları kesip para toplayan bir “şirket”in kasasında
sıfır para oluyor? Cirosu 300-400 milyon olsa gerek.
İktidar eliyle peşkeş çekmenin en yakın
örneğini de, Çiğdem Toker’in yine
devlet parasıyla kurulan Yağma Hasanın Böreği örneği Çamlıca Kulesi şirketi..
İktidar, zenginleşmenin peşkeş çekmenin
aracı.. İktidar eliyle zenginleşmek, daha fazla iktidarı, gücü, zorbalığı,
özetle ilkelliği gerektiriyor.
İlkellik, adaletsizliği dayatıyor. Bu da
yetmiyor, sahipleri, iktidarlarına tehdit baş gösterdiği zaman da, geçmişteki
tüm zorbalıkları, zulmü çağırıyor yardıma.. yakarız, yok ederiz, biçeriz,
öldürürüz...
Bu uzun bir yürüyüş
Kılıçdaroğlu ve CHP ekibi “Adalet”
yürüyüşünü uzun soluklu, bir yürüyüş olarak görüyor. Sohbetlerimizde bunun
işaretini veriyorlar.
Kemal Bey’in dediği gibi, önümüzdeki
dinamik gündem, yeni eylemleri gündeme getirecek. Türkiye’nin umudu burada.
Barışçı ama sürekli eylemlerle muhalefetin büyütülmesi, iktidarın küçültülmesi
gerek. Adalet Yürüyüşü bir başlangıç, en kısa hedefi 2019 seçimleri.. Tabii 20
ayda neler yaşarız bilmiyoruz.
20 ay süreli bir Adalet, Demokrasi, Hak ve
Özgürlükler için Yürüyüş, ülkenin geleceğini değiştirebilir.
3 Temmuz 2017 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder