SAYFALAR

4 Temmuz 2017 Salı

Adalet istemek kadar yüce bir insanlık olabilir mi


Kılıçdaroğlu ve yüzbinler, gönüllerde milyonlar Adalet için yürüyor, ama birileri onlara küfrediyor. Bunlara göre Adalet istemek, terörle eş anlamlı. Köpürenler var, içlerindeki katil ruhu salıverenler var.. var oğlu var. İnsanlık tarihinde ne kadar ilkellik varsa, Adalet Yürüyüşü karşısında dışa vuruyor.
Tamam; yaşadığımız çağ, henüz savaşların, birbirini boğazlamaların, sömürünün çağı.. İnsanlık bunu aşabilmiş değil. Ülke çıkarları – ideolojiler  ve kapitalizm için, başkalarını öldüresiye yok etmenin ve insanlığın ortak geleceğine kıymanın çağı..
Geliştirdiğimiz çok üst düzey kültür, felsefe, düşünce, her türlü sanat ve edebiyat, güzellikler, yüksek estetik değerler ile, insanlığın dünya coğrafyasında olan bitenler birbiriyle 180 derece zıt.
Bilim ve teknoloji alanında gerçekten insan olarak gurur verici düzey de, insanlığın bu kanlı coğrafyasının politikası ve anlayışıyla uyuşmuyor, taban tabana zıt.
Bir şizofrenik bölünmüşlüğün esirleriyiz henüz.
İnsanlığın bir yanı, diğer yanıyla uyumlu değil.
Dahası, bir yanı güzellik üretirken diğer yanı bıçağı gırtlağına dayamış..
Gerçek budur ve uygarlık tanımı da bu anlamda şizofrenik ve kolay tarif edilemezdir. Veya işte uygarlık budur, diyeceğiz.

Adalet, büyüyen ağaç
Fakat, bütün bu kargaşa içinde çağın çok temel bir özelliği de, adalet düşüncesinin, duygusunun, görüşünün büyümesi ve giderek toplumların ortak vicdanına yerleşmeye başlamasıdır.
 Bu kargaşada adalet bir umuttur. Tüm insanlık için bu umudu büyütmek, herkes için adaleti istemek ve savunmak kadar kutsal bir şey yoktur. Kutsallık.. insanlığın geleceği için.
Bunu istemek ve savunmak yerine, adaletsizliği süreklileştirmek isteyenler için ancak “geçmişin tüm ilkelliğini savunmak ve diriltmek isteyen güçler” diyebiliriz. İdeolojik olarak baktığınızda da, binlerce yıl öncesinin kültürünün timsalleri hepsi.
Hayır, bir nokta önemli: İktidar ve güç hepsini bozmuş durumda. İdeolojileri de inançları da, sadece bu bozulmuş kişiliklerinin önüne çektikleri, bu amaçla kullandıkları kötü araçlar.
İktidar, sahiplerine ve tüm destekçilerine muazzam bir parasal – maddi yağma sunuyor.
Maddi refah içinde yüzmek. Ah ne âlâ Muallâ! Bin bir yerden ceplere akan paralar, unvanlar, ekranlar, cicili bicili elbiseler, ceket ceplerden sarkan rengârenk “mendil”ler.. şık kravatlar... Boğazda yalılar.. şirketler.. şirketlerden ceplere akacak büyük avantalar...

Son iki yağma örneği
Son iki olaya bakın, Aykut Küçükkaya’nın İsPark’ta ortaya çıkardığı hırsızlık. Tüm parkları, yolları ele geçiren İsPark tam bir yağma hasanın böreği.. Ye babam ye! Nasıl oluyor da sadece yolları kesip para toplayan bir “şirket”in kasasında sıfır para oluyor? Cirosu 300-400 milyon olsa gerek.
İktidar eliyle peşkeş çekmenin en yakın örneğini de, Çiğdem Toker’in yine devlet parasıyla kurulan Yağma Hasanın Böreği örneği Çamlıca Kulesi şirketi..
İktidar, zenginleşmenin peşkeş çekmenin aracı.. İktidar eliyle zenginleşmek, daha fazla iktidarı, gücü, zorbalığı, özetle ilkelliği gerektiriyor.
İlkellik, adaletsizliği dayatıyor. Bu da yetmiyor, sahipleri, iktidarlarına tehdit baş gösterdiği zaman da, geçmişteki tüm zorbalıkları, zulmü çağırıyor yardıma.. yakarız, yok ederiz, biçeriz, öldürürüz...

Bu uzun bir yürüyüş
Kılıçdaroğlu ve CHP ekibi “Adalet” yürüyüşünü uzun soluklu, bir yürüyüş olarak görüyor. Sohbetlerimizde bunun işaretini veriyorlar.
Kemal Bey’in dediği gibi, önümüzdeki dinamik gündem, yeni eylemleri gündeme getirecek. Türkiye’nin umudu burada. Barışçı ama sürekli eylemlerle muhalefetin büyütülmesi, iktidarın küçültülmesi gerek. Adalet Yürüyüşü bir başlangıç, en kısa hedefi 2019 seçimleri.. Tabii 20 ayda neler yaşarız bilmiyoruz.

20 ay süreli bir Adalet, Demokrasi, Hak ve Özgürlükler için Yürüyüş, ülkenin geleceğini değiştirebilir.
3 Temmuz 2017 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder