Bir bilim dergisinde rastladım. 1927’de düşünce
özgürlüğü üzerine ABD‘de tartışma var. Bazı düşünceler zararlı ve yanlış
görülüyor, ayrıca gerçekleri çarpıtmak amacıyla pek çok düşünce ortalıkta cirit
atıyor.. Milletvekilleri, hukukçular, medya tartışıyor.
Louis
Brandeis,
ABD Yüksek Mahkeme üyesi ise gerçeklerin er geç ortaya çıkacağını belirterek,
bugüne kadar adeta bir ilke olarak kabul edilen şu sözü söylüyor:
“Çözüm,
insanları zorla susturmak yerine, daha çok konuşmalarına izin vermekte yatıyor.”
ABD’de bu ilke geçerli.. Ama Avrupa farklı;
hakaret, nefret suçu işleyen vb konularında “düşünce özgürlüğü”nün sınırları (başkalarının hakları) çiziliyor ve
ceza maddeleri devreye giriyor.
“ABD liberalizmi” ile “Avrupa liberalizmi”
farklı.
Avrupa devrimlerden, büyük savaşlardan geçerek
kültürünü süzmüş ve oturtmuş. Bazen mesela Ermeni soykırımı olmadı demek yasaktır
gibi, ucube noktalara uçsalar da ve tarihsel tartışmalara siyasi hükümlerle
müdahale etseler bile..
“Güneş
balçıkla sıvanmaz”, tamam da..
Mesela bazı iktidar ucubelerinin Atatürk’ü
aşağılamak için, gerçeklerle ilgisiz sözlerine ne diyeceğiz, “fikir özgürlüğü” mü?
“Bırakalım, gerçekler eninde sonunda
ortaya çıkacaktır” mı diyeceğiz? Peki ya “çıkmazsa”; veya çıktığında ise
çok geç kalındıysa ve bu yüzden “atı alan
Üsküdür’ı geçtiyse”?
Yukarıda sözünü ettiğim yazıda, günümüz
gerçeğinin çok farklılaştığı belirtilerek şöyle deniyor:
“Brandeis’in
düşünce özgürlüğünün gücünü savunduğu görüş günümüzde çağdışı kaldı. En doğru
bilgilerin halk arasında en çok yaygınlık kazanan bilgiler olmadığı, tam
tersine, ana akım medyanın bir yığın uyduruk görüş ve öykülere yer verdiği
görüldü.... düşünceler pazarında.. iyi görüşlerin öne çıkmaları da söz konusu
olamaz.”
Yaşadığımız zamanları anlatıyor. Toplum
yalanlarla gerçekler arasında bir salıncakta.
“Siyasi
adalet” devrede”
Türkiye’de bir düşünceyi dile getirmek bile suç
sayılıyor, bu iki kıtanın gerçeklerinden o kadar uzağız ki! Sıfır delil ile
insanlar içeri tıkılıyor, siyasi karar ve talimatlarla muhaliflerin defteri
dürülüyor.
“Vay habere o başlığı nasıl koyarsın”
diye Cumhuriyet Portal’ın yöneticisi Oğuz Güven göz altına alınıyor. Evet
habere konan o başlığı hiç onaylamam, şanssız, ama bu Gazete yönetimini
ilgilendirir. Başka kimseyi değil.
Bu konu normalde basın özgürlüğü kapsamındadır
ve “adaleti mekanizmasını” da ilgilendirmez.
Siyasi güdümün altına girdiyseniz; basın
özgürlüğü, kişi hak ve özgürlükleri mezara gömüldüyse, adaletin yerine geçen
“siyasi adalet” kendiliğinden işlemeye başlar.
Türkiye’de, adalet dağıtıcıların başındaki
zevatların siyasi kudretlilerle al takke ver külah “günah” ilişkileri içine
girdiği ve iktidarın adaleti güdümüne
alıp siyasi olarak dağıtmaya başladığının artık inkar edilemez noktasındayız.
Yargıçların
hepsi resmen AKP’li
İktidarın, avukatları
yargıç yapma kararı üzerine yazıldı ki, FETÖ’cülerin yargıdan
temizlenmesinden sonra büyük açığı, kolay yoldan AKP’li yargıçlarla
kapatacaklar.
Hemen bu saptama daha ilk atamada doğrulandı: Adli ve İdari yargıya hakim olarak atanan
106 kişinin tamamı, ama tamamı, AKP teşkilatından, çevresinden, AKP’li olarak
bilinen avukatlardan oluşuyor.
CHP Grup Başkan Vekillerinden Levent Gök, iyi bir araştırma yapmış ve
tek tek saptamış.. AKP’nin, mesela Zonguldak gençlik il başkanlığını yapmış.. Sultanbeyli
AKP kurucusu.. Melih Gökçek’in avukatı.. Giresun parti yönetimi üyesi..
Milletvekili adayı.. Ensar Vakfı Ankara Şube Başkanı.. Danıştay Başkanı Zerrin
Güngör’ün kızı.. Adalet Bakanlığı özel kalem müdürü..
Tamamı Türkiye çapında AKP’liler.. Hepsi adalet
dağıtacak..
Siyasi
ahlak ve adalet açısından utanç..
Parti devleti diyoruz ya.. Bu liste onun
fotoğrafı.
Sedat
Ergin,
dünkü yazısında, 165 gündür tutuklu olan Doğan Holding Ankara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu’nun dosyasını
inceliyordu.
Yöneltilen suç sıfır. Tek bir iddia bir Telefon
nosu: FETÖ’cü birisine aitmiş. Fakat araştırıldığı ki Vodafon’un müşteri
temsilciliği telefonu.
Fakat adalet dağıtıcılarından kimse tahliye
etmeye cesaret edemiyor.
Sedat yazamayacak, ben belirteyim: Açıkça, siyasi esir olarak alınmış Barbaros bey.
Aydın Doğan ve Medya grubuna karşı.
Adalet mi dediniz? Gök ile el ele tutuşan Bakan
adaletle ne kadar uyuşuyorsa.. İktidar ve adalet ne kadar uyuşuyorsa..
Birbirine ne kadar uyuşmayan kavram ve
fotoğraflarla iç içe yaşıyoruz.
14 Mayıs 2017 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder