Hollanda, Almanya, Danimarka.. iktidar mensuplarının ülkelerinde miting
yapmalarını istemedi ve fiilen de engelleme yoluna gitti. Hesap verecekler diye asla karşılığı olmayacak yüksek perdeden
seçim öncesi atmasyonları.. Şüphesiz ki faşist
laflarının eşliğinde..
Avrupa siyasetine (ve ABD’ye), endişe,
kaygı, refah toplumunun ayakları altından kayma korkusu, İslamcı örgütlerin
terörü.. giderek damgasını vuruyor. Irkçı söylemlerin, milliyetçi- korumacı
siyasal söylemlerin ve bunları savunan partilerin ön plana çıkmasının
nedenleri..
Şüphesiz, özellikle Hollanda’da
yaşananlar kabul edilebilecek bir durum değil. Şiddetle protestoyu da
fazlasıyla hak ediyor.
İktisatçı
boykota cağıracak ama
Burada üzerinde durmamız gereken nokta
şu: Avrupalı pek çok ülke Türkiye ile gerekirse bağlarını koparabilecek kadar
gözü kara bir politikayı benimseyebileceklerini gösteriyor. Türkiye umurlarında
değil.
Şüphesiz, o noktaya geleceklerini
düşünmüyorum (henüz). En sonunda Türkiye’de iktidar, ekonomik çukurun
diplerinde daha çok debelenmeye başlar, bu Türkiye’nin ve toplumun kesin
zararınadır. Ama iktidarın bunu umursadığı mı var?
Beştepe’nin ekonomi danışmanı, bile
yabancı bir Hollandalı şirkete aba altında sopa göstererek “ürünlerini
boykota çağırmıyoruz, ama...” diyerek, yabancıların Türkiye’ye neden
doğrudan yatırımda endişeli davrandıklarına somut bir gerekçe daha sunuyor!
İktidar Türkiye’nin ekonomisini çukura
itiyor, tabii bizleri de..
Faşistler demek, ama kendine bakmamak
Tamam hoş değil tavırları Avrupalıların..
Ama iktidar liderleri kendisine ne zaman dönüp bakacak?
Basının canına oku, sağını çekiştir
solunu çekiştir.. TV’lere kimlerin çıkabileceğine kadar el altında kumanda yap.
11 Cumhuriyet çalışanını 4 ayı aşkın süredir, uyduruk gerekçelerle içeride tut,
mahkemeye çıkarma.
Üstüne üstlük, dışarıya ahkam keserken,
senin iktidarın, devletin, polisin, valilerin... otellerin, Hayır’cıların
toplantılarını engellemek için ellerinden geleni yapıyor. Özellikle MHP’li
seçmen üzerinde kıyamet kopuyor.
Peki, Avrupalılara faşist derken,
Türkiye’deki iktidar uygulamalarına ne demek gerekir, hiç düşünmez misiniz?
Siz
de bizden özür dileyin
Diyorsunuz ki, özür dilesinler. Peki
Türkiye’de haksızlıklarınızdan hukuksuzluklarınızdan kim özür dileyecek,
Avrupalı mı? Hukuk ve adalet mi bıraktınız.
Muz Cumhuriyeti denilen o küçük Hollanda’nın
üretimine, ekonomik gücüne, yaratıcılığına bakıyorum da, valla Türkiye’nin bu
“muz cumhuriyetine” ulaşabilmesi için kaç yüz metrelik uzun ve yüksek sıçrama
yapması gerektiğinin hesaplamasını, ekonomistlere bırakıyorum.
Görülüyor ki, size yapılanlar kötü, ama
sizin katlayarak yaptıklarınız iyi. Tüm bunları da karşınızdakinin kabul
etmesini istiyorsunuz.. Nerede bu bolluk? Türkiye’yi neredeyse tüm dünya ile
kapıştırıyorsunuz..
Dünü dün el ele tutuştuğunuz İranlı muhataplarınız, ikide bir İran’ı
hedef alan söylemleriniz nedeniyle sizi uyarıyor. Titiz olun diyor size, ama
züccaciye dükkanına girmiş fil gibi davranıyorsunuz. Sonra da amacınıza
ulaşınca, özürler mözürler, biz yapmadık
o yaptı, yanlış anlaşıldık, asla öyle demek istemedik, sözlerimiz çarpıtıldı, o
pis gazeteciler yok mu...
“Gidersek
tutuklanır mıyız?”
Almanya’da, Danimarka’da,
Hollanda’da Avrupa’da yaşayan Türkler
rahatsız.
Dün Frankurt’ta bir büyük alışveriş
merkezinde, Türkiye’den geldiğimizi anlayan iki Türk çalışan kadın, “demek Türkiye’ye gideceksiniz, peki biz de
gitmek istiyoruz, ama endişeliyiz, başımıza bir şey gelir mi girişte..”
bile sorabiliyorlar.
Yarattığınız endişenin, huzursuzluğun,
Türkiye’yi dönüştürdüğünüzü sandıkları “deli evi”nin paranoya boyutu..
Frankfurter Allgemeine’nin seyahat
sayfasında başlık: Türkiye’ye tatile
gitmek ne kadar riskli? Başlık altı spot: Almanların çok sevdikleri Türkiye
tatil yerlerini unutacak mıyız?
“Erdoğan Türkiye”si olarak söz ediliyor,
ülkemden. Yan masada kahvaltı yapan Alman karı-koca sohbete Erdoğan lafı ile
başlıyorlar.
Herkes Erdoğan adını biliyor artık. Bu
iyi bir şey değil. Çünkü Erdoğan adı ama bir heyula gibi Avrupa’nın üstünde
dolaşıyor!
Bundan gurur mu duyuluyor, bilmiyorum.
Ama sanırım duyuluyor.
Titre Avrupa!
Kendi
yokoloşlurını hazırlıyorlar
Düşünsenize “Avrupayı titreten Türk”!
Ohhhh ne âlâ! Kanuni ile Viyana kapılarına dayanarak yarattığımız “Türk
korkusu efekti”ni şimdi tek başına Cumhurbaşkanımız yaratıyorsa, batık
Osmanlı’nın mirasını “Yeni Osmanlı” kafasının gerçekleştirmesi, eh şimdiki
Osmanlıları mutlu ediyordur da: Türkiye Que Vadis?
Kulaklarımda Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Hayri Kırbaşoğlu’nun geçerlerde MedyaScope kanalına yaptığı
açıklama çırpınıyor:
“ ‘Hayır’ diyenler İslam inkârcılarıdır;
İslam’a ters bakanlardır’ şeklindeki beyanatlar tam bir talihsizliktir..
Halbuki karşı çıkanlar böyle kokuşmuş, dejenere olmuş, yolsuzluklara batmış bir
dindarlıktan ilallah ettiği için karşı çıkıyorlar. Türkiye’de varoluş davasıyla
yola çıkan İslamcılar, şu anda kendi yokoluşlarının hikâyesini yazıyorlar.”
Esenler ilçesinin şefi gibi bu ülkeyi
kuranlara küfreden, 650 yıllık Osmanlıyı darbe (Kurtuluş Savaşı!) ile yıktılar
diyen beyinsizlerden oluşan bir ağ ile bu ülke Que Vadis?
14 Mart 2017 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder