Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fuat Kalyoncu ile sohbet
ediyoruz. Doktor olarak çok gezdi Anadolu’yu. Bir anısını anlattı ki çok
çarpıcıydı:
80’li-90’lı yıllar, bir köyde sağlık
taraması yapıyorlar. Köy, Demokrat Parti - sonra da Demirel çizgisinde oyunu
kullanıyor. CHP’ye pek oy veren az. Nedenini merak ediyor Kalyoncu..
Bir köylünün akciğerlerinde çok eskiden
geçirilmiş verem hastalığının izi kalmış. Köylüye soruyor, ne zamandan kalma bu
diye. Ama verem geçirdiğinden haberi yok. Bir kaç soru ile geçmiş deşiliyor.
Çok acı bir dramla karşılaşıyor Kalyoncu...
Ama durun, dramı anlatmadan önce koşullara bakın..
İkinci Dünya Savaşı yoklukları
Ülke kurtulmuş, bir ulus ve Cumhuriyet
olarak yeniden inşa ediliyor. İnsan yorgun, aileler- Anadolu savaştan perişan.
Millet yaralarını sarıyor, çocukları savaşta ölmüyor. Aileler bir arada
herhalde 20 yıl gibi bir uzun süre geçirmemişlerdi. Cumhuriyet hükümeti
yıllardır salgın hastalıklarla mücadele ediyor ve büyük başarılar kazanıyor.
Üretimi arttırma seferberliği var. Kalkınma hızları 30’larda yüzde 8’lere ulaşmış.
Derken İkinci Dünya Savaşı’na gelip
dayanıyor ülke kapılarına. Ülke savaşa girmemek için direniyor. Türkiye henüz
20 yıl bile olmamış büyük savaşlardan çıkalı. Savaş istemiyoruz. Savaşın nasıl
bir yıkım olduğunu tüm ülke iliklerine kadar biliyor, ancak ülke savunması için
savaşılabilir..
Yiyecek
kıtlığı ve hastalıklar
Koşullar sıkı. Büyük bir ordu savaş ve
saldırıya karşı besleniyor. Ülke varını yoğunu Ordu’nun ihtiyaçlarına
odaklamış. Ülkede yokluk - kıtlık var. Ekmek, şeker, her halde gazyağı vb karneye
bağlanmış. İhtiyaçlar karşılanamıyor.
Tek Şef ve Parti-Devlet dönemi. Devletin yerel
yöneticileri de partili.
Beslenme en önemlisi. Köylünün
ürettiğinin de önemli ölçüde elinden alındığı dönemler. Jandarma baskısı,
devlet baskısı yoğun. Yer yer dayağı sopası da. Köylü bile yiyecek bulmakta
zorlanıyor. Şüphesiz pahalılık ve karaborsa da sökün etmiş.
4
kardeşten tek sağ kalan
Kalyoncu’nun akciğerlerinde veremin izini
bulduğu yaşlı adam, geçmişi deşen sorular karşısında anımsadıklarını anlatıyor.
Biz
dört kardeştik. Jandarma sürekli tepemizde, ürettiklerimizden bizde kalan,
aileyi doyurmaya yetmiyor. Yiyecek son derece kıt. Hastalıklar baş gösteriyor.
Ben kardeşlerin küçüğü idim. 3 kardeşim kendi paylarından kısarak benim hayatta
kalmamı sağladılar. Üç kardeşim herhalde veremden öldü. Ben kurtuldum, ama
gördüğünüz verem izi demek ki hastalıklı o dönemden kalmış, beni de yakalamış
ama yıkamamış..
Yaşlı adam sürdürüyor konuşmasını:
“İşte
o zamandan beri CHP’ye oy vermeyiz!”
İkinci Dünya Savaşı dönemi şüphesiz
ülkeyi vurdu, ama en çok CHP’yi vurdu. Demokrat Parti’yi, CHP’nin içinde
çıkanlar kurdu, millet DP’ye yöneldi. Aralarında çok fazla oy farkı yoktu ama DP
çoğunlukçu seçim sistemi nedeniyle, milletvekili çoğunluğunu yakaladı. Bu da
CHP’nin kabahatiydi, sanmışlardı ki bu çoğunlukçu sistem CHP’yi iktidar yapar.
Geri
doğru dönüş isteği
CHP, İnönü, demokrasinin yolunu açan cesaret
isteyen büyük kararı ile Parti-Devlet dönemini sona erdirdi ve parlamenter
çoğunluk sistemine geçildi.
Şimdi, 21. Yüzyılda, Türkiye, demokrasi,
parlamenter sistem ve güçler ayrılığı konularında önemli birikim yarattığı ve
bunu perçinleyecek yeni adımlar atması gerektiği bir sırada, Tek Adam/ Şef/
Reis, Parti- Devlet dönemine geri mi dönecek. Atatürk- İnönü’nün bile sahip
olmadıkları yetkileri şimdi bir kişi kendine verilmesini istiyor.
Dayatılan referandum kayıtsız kuyutsuz diktatör
yaratma yöntemidir. AKP, tek şef tek parti döneminden hayatı boyu şikayet etti.
Şimdi ise, 21.Yüzyıl Türkiye’sine o dönemi dayatıyor. Ne büyük siyasi
riyakarlık!
Türkiye bu eşiği mutlaka aşmak ve ileriye
doğru bir hamle yapmak zorunda. Yoksa, bu ülke acısını daha çok çekecek, büyük
siyasi ve toplumsal savurmaların içine yuvarlanacak.
OKUR
NOTU: SİSTE NEDEN GİDEMEZMİŞ MOTORLAR GEMİLER?
“Sis oluyor ve Boğaza
çöküyor tamam. Ama şunu anlayamıyorum: Vapur seferleri duruyor. Yâhu, her
gemide radar denen bir şey var. Dahası AIS denilen, her gemide bulunması
gereken nesne mecburi. Tüm tekneler nerede görürsünüz, doğruluğu 10
metre içindedir: https://www.marinetraffic.com/tr/ais/home/centerx:28.9/centery:41.0/zoom:12
radardan daha etraflıdır. Karşınızdaki geminin kaptanı kimmiş o bile kayıtlı.
Vapur seferleri durunca insanlar Marmaray’a hücum ediyor. Bunu da anlıyorum. Ama
Marmaray’cılar, peş peşe tren kaldıracaklarına seferleri durduruyor. Bunu hiç
anlamıyorum. Demek ki, Marmaray iyi gün dostuymuş!”
1 Mart 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder