Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

23 Şubat 2016 Salı

50 bin savaşçı mı var? Savaşa Ordu hayır diyebilir mi? Orgeneralin düşünceleri -3

Hedeflerini revize edeceksin”, diyordu emekli Orgeneral. Demek istiyordu ki, önce sandın ki tuttururum, ama olmadı. gücünle, yeteneğine, koşullara bir kaç gömlek büyük geldi, o zaman her şeyi yeniden gözden geçirip duruma uygun düzeltmeler yapacaksın.
Hükümetin, RTE ve Davutoğlu’nun Suriye politikalarında hiç böyle bir “düzeltme” gördünüz mü? Gerçek duruma uyum sağlayamazsan, bugünkü gibi, burnunu sınırın dışına çıkartamaz duruma gelir ve yalnızlığa mahkum olursun. Burada söz konusu olan çiftlikleri değil, Türkiye, 78 milyon millet! Kimse onları, git ülkeyi batır, ulusal çıkarlarını çöpe at, diye iktidara getirmedi. Bir nokta vardır ki meşruluklarnı kaybederler.

50 bine yakın askeri güç

Biraza soru yanıtlarla gidelim:
- PYD’nin Suriye’de kaç kişilik ordusu olduğunu kestiriyorsunuz?
- Sanırım yaklaşık 50 bine yakın. Kobani’den sonra, Amerikalıların vb desteği ve sahada çarpışmaları ve ilerlemeleri sonucu büyüdüler.
- Diyarbakır Sur’da Cizre gibi yerlerdeki terör elemenlarının hepsi PKK’lı mı?
- Bana göre, üçte biri PKK’nın dağ kadrosu, üçte biri Kobani katılımı ve üçte biri de yerel gençler.. Sınırda güvenli bölgeler yaratamazsanız, sınırdan içeriye sızmaları önleyemezsiniz.

“Silahlanıp dağa çıkarım”

- PKK sık sık darbe yiyor ama yeniden güç topluyor, neden?
- Biz Ordu olarak PKK’yı bir kaç kez, en az üç kez, 5-6 kez bitirdik. Terör örgütüne büyük darbe vurur ve örgütü tamamen yok edemeseniz bile küçültürsünüz. Terör örgütüyle mücadele Ordu’nun işidir ve başarılı da olmuştur. Ama örgüt ile mücadele etmek başka, terör olgusu ile mücadele etmek başkadır. Biz görevimizi yapıyoruz ama terörle mücadele, devletin siyasi iktidarın işidir.. Terörü doğuran koşulları mümkün olduğu kadar ortadan kaldıracak önlemleri almazsanız, terör örgütü yine zamanla güç toplar. Maalesef ülkemizdeki durum budur.
- Peki bu başarılamadığına göre, gidişat istedikleri bölgeyi PKK’ye terketmek yolunda mı gelişiyor?
- O zaman benim de silahlanıp dağa çıkma zamanım geldi demektir!

Ordu komutası ne yapmalı?

- Gelinen noktada gördüğümüz şu ki, iktidar politikasını değiştirmiyor, bu bir çarpışma olasılığını da gündemde tutuyor. Yenilgiyi göre göre, bile bile, örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, siyasetin verdiği emrin yanlışlığını gösterdiği halde, böyle bir karara, emre karşı çıkma olasılığı yok mu? Siyaset istiyor diye, Ordu’nun bunu yerine getirme zorunluluğu mu var?
- Yasal olarak öyle. Ama istifa diye bir kurum var. Komuta kademesi, Genel Kurmay Başkanı veya Ordu komutanları, bir veya bir kaçı, bu emrin, savaşın ülkeye ihanetle eşdeğer anlamına gelebileceğini görürlerse, millete açıklama yaparlar ve istifa ederler. Ordu milletle diyaloğunu hiç kesmemeli. Her zaman durum hakkında millete de bilgi verme, düşündüklerini dile getirme fırsatı olanağı çeşitli şekillerde vardır, ve bu olanak kullanılmalıdır.

Başta topa yanlış vurursan..

Evet, ikitdarda kurmay davranış yok. Taa başlangıçta yanlış karar verdi, topa yanlış vurdu. Başlangıç koşullarında temel yanlışlık yaparsan, bunu sonra düzeltmen çok zor olur. ABD bile ilk baştaki Esad’ı yıkma politikasından vazgeçti. Bizim küflü politika, ABD’yi ikna etmeye çalışıyor! Komik!
Bu iktidar sahipleri içinde hiç biri şerefli istifa diye bir şey hatırlarlar mı?
Not: Emekli Orgeneralle görüşmemize, Balyoz denen kepaze davadan yargılanan emekli tümgeneral Ahmet Yavuz da katıldı. Yavuz, bir ara Aydınlık’ta yazdığı yazılarda, Suriye konusundaki görüylerini biliyorum. Mesela 27 Ağustos 2014’te şöyle yazıyordu: “Türkiye’nin Suriye ile savaşa ihtiyacı yok. Ama kendi bekası için Suriye ile acil bir barışa ihtiyacı var.”
23 Şubat 2016 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder