“Hedeflerini revize edeceksin”,
diyordu emekli Orgeneral. Demek istiyordu ki, önce sandın ki tuttururum, ama
olmadı. gücünle, yeteneğine, koşullara bir kaç gömlek büyük geldi, o zaman her
şeyi yeniden gözden geçirip duruma uygun düzeltmeler yapacaksın.
Hükümetin, RTE ve Davutoğlu’nun Suriye
politikalarında hiç böyle bir “düzeltme” gördünüz mü? Gerçek duruma uyum
sağlayamazsan, bugünkü gibi, burnunu sınırın dışına çıkartamaz duruma gelir ve
yalnızlığa mahkum olursun. Burada söz konusu olan çiftlikleri değil, Türkiye,
78 milyon millet! Kimse onları, git ülkeyi batır, ulusal çıkarlarını çöpe at,
diye iktidara getirmedi. Bir nokta vardır ki meşruluklarnı kaybederler.
50 bine
yakın askeri güç
Biraza soru yanıtlarla gidelim:
- PYD’nin Suriye’de kaç kişilik ordusu olduğunu
kestiriyorsunuz?
- Sanırım
yaklaşık 50 bine yakın. Kobani’den sonra, Amerikalıların vb desteği ve sahada
çarpışmaları ve ilerlemeleri sonucu büyüdüler.
- Diyarbakır Sur’da Cizre gibi yerlerdeki terör
elemenlarının hepsi PKK’lı mı?
- Bana
göre, üçte biri PKK’nın dağ kadrosu, üçte biri Kobani katılımı ve üçte biri de
yerel gençler.. Sınırda güvenli bölgeler yaratamazsanız, sınırdan içeriye
sızmaları önleyemezsiniz.
“Silahlanıp
dağa çıkarım”
- PKK sık sık darbe yiyor ama yeniden güç
topluyor, neden?
- Biz Ordu
olarak PKK’yı bir kaç kez, en az üç kez, 5-6 kez bitirdik. Terör örgütüne büyük
darbe vurur ve örgütü tamamen yok edemeseniz bile küçültürsünüz. Terör
örgütüyle mücadele Ordu’nun işidir ve başarılı da olmuştur. Ama örgüt ile
mücadele etmek başka, terör olgusu ile mücadele etmek başkadır. Biz görevimizi
yapıyoruz ama terörle mücadele, devletin siyasi iktidarın işidir.. Terörü
doğuran koşulları mümkün olduğu kadar ortadan kaldıracak önlemleri almazsanız,
terör örgütü yine zamanla güç toplar. Maalesef ülkemizdeki durum budur.
- Peki bu başarılamadığına göre, gidişat
istedikleri bölgeyi PKK’ye terketmek yolunda mı gelişiyor?
- O zaman
benim de silahlanıp dağa çıkma zamanım geldi demektir!
Ordu
komutası ne yapmalı?
- Gelinen noktada gördüğümüz şu ki, iktidar
politikasını değiştirmiyor, bu bir çarpışma olasılığını da gündemde tutuyor.
Yenilgiyi göre göre, bile bile, örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, siyasetin
verdiği emrin yanlışlığını gösterdiği halde, böyle bir karara, emre karşı çıkma
olasılığı yok mu? Siyaset istiyor diye, Ordu’nun bunu yerine getirme
zorunluluğu mu var?
- Yasal
olarak öyle. Ama istifa diye bir kurum
var. Komuta kademesi, Genel Kurmay Başkanı veya Ordu komutanları, bir veya
bir kaçı, bu emrin, savaşın ülkeye ihanetle eşdeğer anlamına gelebileceğini
görürlerse, millete açıklama yaparlar ve istifa ederler. Ordu milletle diyaloğunu
hiç kesmemeli. Her zaman durum hakkında millete de bilgi verme, düşündüklerini
dile getirme fırsatı olanağı çeşitli şekillerde vardır, ve bu olanak
kullanılmalıdır.
Başta topa
yanlış vurursan..
Evet, ikitdarda kurmay davranış yok. Taa
başlangıçta yanlış karar verdi, topa yanlış vurdu. Başlangıç koşullarında temel
yanlışlık yaparsan, bunu sonra düzeltmen çok zor olur. ABD bile ilk baştaki
Esad’ı yıkma politikasından vazgeçti. Bizim küflü politika, ABD’yi ikna etmeye
çalışıyor! Komik!
Bu iktidar sahipleri içinde hiç biri şerefli
istifa diye bir şey hatırlarlar mı?
Not: Emekli Orgeneralle
görüşmemize, Balyoz denen kepaze davadan yargılanan emekli tümgeneral Ahmet Yavuz da katıldı. Yavuz, bir ara
Aydınlık’ta yazdığı yazılarda, Suriye konusundaki görüylerini biliyorum. Mesela
27 Ağustos 2014’te şöyle yazıyordu: “Türkiye’nin Suriye ile
savaşa ihtiyacı yok. Ama kendi bekası için Suriye ile acil bir barışa ihtiyacı
var.”
23 Şubat 2016 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder