Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

15 Mart 2013 Cuma

Gençekse Eğer Alkış Apo ve RTEye!! “Çözüm Süreci” mi?


“Kürt tarafı”, kendi deyimleriyle “tutsakları” serbest bıraktı. Şüphesiz sevindirici bir gelişme! Öncelikle iki yıla yakın “esirlik” çeken insanların ailelerine kavuşması mutluluk.. Ama acaba 10 gün önceye kadar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının PKK’nin elinde rehine olduğunu yüzde kaçımız biliyordu? Arada sırada muhalif basından sesler çıkıyordu.. RTE iktidarı bunu sorun yapmadı hiç bir zaman! Ama İmralı’da RTE-Apo pazarlığında “rehine” veya “esir” “değiş-tokuşu” da “çözüm süreci”nin bir parçası olarak gündem maddesi olunca, işin farkına vardık: Vay canına!!
Kimileri bu terimlerle konuşmama kızabilir, ama bunlar “savaş terimleri”dir. Bana değil “Başkan Apo”ya kızın lütfen! İktidar da KCK “rehine”lerini üçer-beşer bırakıyor. Karşılıklı bir alış veriş durumu.. Kötü mü diye sorarsanız hayır şüphesiz, KCK’da da bir sürü hukukdışı tutuklamaların olduğunu biliyoruz. Ama, AKP iktidarının gözünü geçen yıl KCK bürümemiş miydi? Ortalığı kasıp kavurmamışlar mıydı, “paralel devlet”e izin vermeyiz, diye!
Buna karşılık, Silivri esaretinden kurtulan yok! Çünkü onların bir “örgütü” yok, “TC”den rehin alsınlar ve sonra bunları iktidarla pazarlık konusu yapsınlar!.. Çok mu acı oldu bu kıyaslama!? Üzülen varsa, onlara en hafifinden hadi canım sende diyebilirim ancak.. PKK ve KCK için çırpınanlar, CHP’yi, RTE’nin Suriye ve Kürt Çözümü projesinin kuyruğuna takmak için çalışanlar, Silivri’de tamamen hukuksuz ve imansız süren bir yargılamaya seslerini çıkartmıyor.. bunu sadece satılmış ruhlukla ve beyinle izah edebiliyorum.. Başka bir izahı olan varsa, buyursun..
Şimdi gelelim olayın “çözüm” boyutuna..
***
PKK’nın rehinelerini serbest bırakmasının çok fazla bir anlamı yok. Gizli bir silahlı örgütün istediği zaman yeni rehineler almasının kolaylığını herkes anlayabilir. Bu serbest bırakmayı iki adımın daha izlemesi beklenti içinde, önce çatışmasızlık, sonra PKK savaşçılarının ülkeyi terketmesi. Törene, “güvenlikli geri çekiliş” gibi gösterişli açıklamalara gerek yok.. Silahlı örgütün adamları nasıl geri çekileceklerini iktidara soracak değiller. Bunu en iyi kendileri bilir.
Bu geri çekilme kontrol edilebilir de değildir! Burada kaç yüz veya bin PKK silahlı adamı olduğunu sayı olarak bilmek de zor, bunu kimse de açıklamaz. Ama estirilen hava şu: Tamamdır, PKK dağılıyor, kendini dağıtıyor, işte Mahmur kampında toplanacaklar, isim isim kaydedilecekler ve yaşayacaklar! Örgüt zaten artık bir çıkmazda, bu işi daha ne kadar sürdürebilirler.. Dünyada da bu tür örgütlerin işleri kesat... Bu iş bitmiştir...
Öyle mi? Keşke öyle olsa!
Eğer gerçekten öyleyse, vallahi ben Apo’nun bir an önce serbest bırakılmasını isterim.. Savaşı sona erdirmiş demektir. Başbakan’a da kocaman bir alkış çekerim...
***
Bize gösterilen olayın bir yüzü, orada sadece rehinelerin serbest bırakılması var. Silahların susması ve geri çekilme.. Burada, millet olarak soracağız: Ne karşılığı? Gizli kapaklı iş olamaz. İktidar “anlaşma”nın koşullarını açıklamalı. Bu anlaşmayı kimler biliyor? Başbakan ve belki bakanlar kurulu ve yakın danışmanları. Tabii ki MİT Müsteşarı Hakan Fidan bey ve işleri yürüttüğü ekibi. Başka kim biliyor? Abdullah Öcalan.. Öcalan’ın “BDP’ye, Kandil’e ve Avrupa”ya gönderdiği mektuplarda, RTE ile vardığı anlaşmanın koşulları var mı? Hepsi var mı? Bu mektuplarda anlaşmanın bütün koşulları varsa, o halde, anlaşmayı Kürt tarafın da hepsi biliyor demektir..
Apo ile varılan anlaşmadan kimin haberi yok sorusuna sıra geliyor. Türklerin, milletin.. Senin benim hepimizin.. Yani bizden saklanan bir anlaşma söz konusu..
Oysa bu anlaşmayı öncelikle millet bilmelidir.. Çünkü 30-40 yıldır süren savaşta canı evladı, malı-mülkü giden, RTE ve arkadaşları değil, milletin ta kendisidir.. Savaşta harcanan yüzmilyarlarca liranın esas sahibi de millettir..
Ama milletin kendisi, hiç bir fikri- bilgisi olmadığı bir “çözüm-anlaşma” ile karşı karşıya. Çözüm süreci, RTE’nin başkanlık anayasasına bağlı görülmekte. Nisan ayında Meclis’e sunarlarsa, millet “çözüm”ü orada öğrenecek!
Yazmıştım: Kürt Meselesinin çözümü, RTE Anayasasına bağlı olmaktan çıkartılmalı. Anayasa ayrı, çözüm ayrı. RTE’nin Başkanlık anayasası milletten red alırsa, Kürt Meselesinin çözümü de suya düşecek.. RTE’nin ya herro ya merrosuyla ve istikbal inşasıyla bu iş olmaz.

Işık Kansu’nun Haberi
 Gül’ün Parti Resti, değerlendirmelerimi yaparken, Aydınlık’ta yayımlanan bir “kulis haberi”ne gönderme yapmıştım. Oysa Işık Kansu, 18 Şubat’ta Ankara Kulisi'nde “AKP’de Çatlak” başlığıyla bu konuyu gündeme getirmişti. Işık'ın haberi şöyleydi:

"AKP’de Çatlak
AKP’ye çok yakın kaynaklardan duyduk:
Sonbaharda AKP tüzüğünün üç dönem üst üste seçilememe hükmünden rahatsız olanların öncülüğünde bir ekibin partiden ayrılarak yeni bir yapılanma içine girmesi bekleniyormuş. Çatlağa, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkancı, otoriter tutumuna gösterilen tepkinin yanı sıra, Amerika’ya sığınmış emekli vaizin cemaati ile anlaşmazlıkların da yol açabileceği ileri sürülüyor.
Yeni yapılanmaya itici güç olacaklar arasında Abdullah Gül’ün adı ön sıralarda anılıyor. Ancak Gül’ün liderlik yapmayacağı, geri planda bir ağabey gibi davranabileceği, yeniden yapılanmadan alacağı güçle Cumhurbaşkanlığı’na yeniden aday olabileceği ifade ediliyor. Liderlik için de TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun adından söz ediliyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İki Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda Gül’e destek verir misiniz?” sorusuna yakın geçmişte “Eğer sadece iki aday olursa, sadece iki isim öne çıkmak durumunda kalırsa bakarız, neden olmasın” yanıtını verdiğine dikkat çeken kaynaklar, AKP’den kopması beklenen yeni yapının CHP ile olası bir koalisyona sıcak bakabileceklerini de dile getiriyorlar.
Öyle görünüyor ki, önümüzdeki aylar, siyaseten gök gürültülü ve sağanak yağışlı geçebilir."
--- 14 Mart 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder