Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

4 Mart 2013 Pazartesi

Bu Millet Bunu Yutmaz


Başbakan’ın MİT aracılığıyla Apo ile “pazarlığı” bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Başbakanın tutanakların yayınlanmasına karşı “gazeteciligin batsın” diyerek dile getirdiği büyük ve derin öfke ve nefretine şaşırmanın alemi yok. Başbakanın bu öfkesini, zaten medyadaki adamları “gazeteciliklerini kurban ederek” bu yayına karşı çıkmalarıyla ve “yarı beyni” Akdoğan yazılarıyla önceden duyurmuşlardı!
RTE için tek gazetecilik var: Gazetecilik beni desteklemek demektır. Hoşlanmadığı gazeteciler ve gazetecilik düşmandır, yokedilmelidir, batmalıdır veya devşirilmelidir.. Geçtiğimiz 10 yıllık pratik bunun kanıtıdır ve medyada hala sürmekte olan iktidara dokunan gazeteciliğin tasfiyesi operasyonlarını yaşıyoruz.. Neyse bu yeni bir şey değil...Üzerinde durmak istediğim konu doğrudan bu değil.. Ama bununla da ilişkili..
İlişkili çünkü şu gazetecilik olmasa RTE dikensiz gül bahçesinde istediğini, al gülüm ver gülüm bütün anlaşmaları yapacak, milletin de herşey olup bittikten sonra haberi olacak. Bu nedenle en önemli bir anda hala gazetecilik yapılabiliyor olması, iktidarı çıdırtıyor.
***
Zabıtlar şunu net gösteriyor: Apo ile RTE anlaşmışlar, işi bitirmişler..  Herşey tamam olduktan, Başkanlık Anayasası üzerinde anlaşma ve uzlaşma sağlandıktan sonra, Apo, dışarıdaki kürtleri, PKK ve BDP’yi bu anlaşmaya ikna etmek için görev üstelnid veya görevlendirildi. Heyetlerin İmralı’ya gitmesine izin verilmesinin tek amacı budur. Nitekim, Apo’nin BDP’ye, Kandil’e ve Avrupa’ya yazdığı üç mektubun da amacı budur. Aslında sözde demokratik davranarak görüşlerini almak istediğini söylemektedir. Ama yaptığı anlaşmayı kabul etmeyenleri de kendinden saymamaktadır. Apo onlara çekilme tarihi de dayatıyor.
Bu tarih, aslında RTE’nin tarihidir! RTE, Apo’dan önce, kendi başkanlık anayasasını Nisan’de Meclis’e getireceğini ve sonbaharda da referanduma götüreceğini açıklamıştır. Mart- Nisan ve sonbahar, Apo’nun da (Ağustosta tamamen çekilin) talimatlarıyla örtüşmektedir.
Bu ikilinin bu müthiş tarih zamanlaması, allahaşkına kimsenin de mi dikkatini çekmiyor...
RTE, bu tarihlemesiyle, Kürt meselesini işte çözdük, PKK’lıları ülke dışına attık, en büyük propaganda silahıyla, anayasanın kabul ettirmeye ve Başkanlık Anayasası deli gömleğini bize giydirmeye çalışacaktır..
***
Apo’nun tutanaklarda sözünü ettiği “demokratik başkanlık” bir zırvalık ve kendi cemaatini yatıştırmaya yöneliktir. Apo’ya, giden heyetten biri, başkanlık sistemine parti içinde itirazlar olduğunu, bunun dikta rejimini getirebileceği itirazları olduğunu söylüyor. Öcalan RTE’nin başkanlığını desteklemeliyiz diyor, Cemaat tehlikesini Cemaat ile RTE arasındaki dalaşmayı da buna bir gerekçe olarak gösteriyor, ayrıca diktatörlük endişesine karşı da onları yatıştırıcı sözler söylüyor. Yok olmazmış o da zaten diktatörlük anayasasına hayır dermiş. ABD’deki Başkanlık anayasası gibi, Meclisin güçlü olduğu ve halkların (Türk-Kürt) meclisinin de kurulduğu bir anayasa olabilirmiş.. falan filan.
Anayasayı kotarmışlar birlikte. Nisan’da Meclis’e getirecek Başbakan. Apo ise yok öyle olmaz falan diyerek, RTE’nin uzun süreli bir diktatörlük dönemini başlatacak anayasasının onaylanmasını istiyor.
Bütün bunları yazıp çizdim, şöyle on günlük yazılarıma dönüp bakın. Apo’nun Türkiye diye bir derdi yok ve olamaz zaten. Apo’nun derdi Kürtler, “Kürt bölgesi” ve  bu yolda elde edecekleridir.. RTE diktatör olmuşmuş, özgürlükleri yokediyormuş, varolan melez demokrasiyi de ayaklar altına alarak diktatör rejimi yerleştirecekmiş, uzun süreli bir karanlık dönemi başlatacakmış..
Bunlar bizim derdimiz, Türkiye’nin derdi!
RTE-Apo ortak anayasası, sadece karanlık ve tam bölünmüş bir Türkiye önümüze koyacaktır.
RTE, bütün ülkeyi bütün milleti ilgilendiren Türkiye’nin varoluşu yokoluşu gibi temel bir konuda, kendisine tam otoriterlik verecek başkanlık gibi bir rejim değişikliğini, gizli kapaklı bir anlaşmayla ve üstelik “Kürt meselesini çözüyor, savaşı sona erdiriyoruz” gibi çok masum bir isteğin arkasına gizlenerek, Türkiye’ye dayatmak ve bütün milleti bir oldu bitti ile karşı karşıya bırakmak istemektedir.
Bu millet bunu yutmaz..
---4 Mart 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder