CBT Gündem, sayı 1348,
22 Mart 2013
İsyankâr, öfke
dolu, yazar, direnişçi.. Stéphane Hessel.. 95 yaşında Şubat’ın son son
günlerinde öldü. Bir kaç yıl önce yazdığı ve bizim Cumhuriyet kitaplarında
“Öfkelenin” adıyla ilk Fransa’da 2010’da yayımlanan kitabı bir küresel
manifesto olarak dünyada dolaştı ve insanları etkiledi. Hessel, insanlığın
haline, küreselliğin haline, doğanın haline, kapitalist sisteme isyana
çağırıyor, ne duruyorsunuz, öfkelenin
diyor ve eyleme çağırıyordu dünyayı..
Epey bir
zamandır üzerine yazacaktım ki, baktım Doğan
Kuban hoca mükemmel bir yazıyla bugünkü köşesini Hessel etkileşimine
ayırmış, ama tabii ki Türkiye’yi yazmış.. Hoca diyor ki:
“.. Evet, güllük gülistanlık
değil. Acılı insanlarla dolu. Fakat toplumların yaralarını sarabileceklerini
kendi yakın tarihimizden biliyoruz. Kızalım,
ama kin tutmayalım! Kızalım ve düşünelim. Sormaya başlayalım. Düşünen, aynı zamanda insana acıyandır.
Bu insana yakışan en güzel bir yaşam kuralıdır. Acımasızlar düşünmeyenlerden çıkar. Çünkü insanın toplu yaşayan,
birbirine gereksinimi olan bir yaratık olduğunu öğrenmeden, bitki gibi bir ömür
sürerler..”
***
Bu fikri ilerletelim. Özellikle uzun süredir yaşadığımız büyük ve
derinlemesine siyasal çalkantıyı yönetenlere, ülkeyi kamplara bölenlere, siyasi
ama tamamen hukuksuz ve yasasız davalarla insanlara acı çektirenlere yönelelim…
Öfkelenmemek mümkün mü bu ülkede!
Tek adamın herşeyi belirlediği, neredeyse astığı
astık kestiği kestik yönetimine öfkelenmemek
mümkün mü?
Patronların
ayakları üzerinde duramadığı, dizleri üzerine titrediği, genel yayın
müdürlerine “seni buraya bu adamları
atmak için getirdim, yoksa her ay önüme dosya koyuyorlar ve ‘bu adamlar bizim
aleyhimize yazıp duruyor, gazetene hakim değil misin’ diye soruyor”
biçiminde açıkça söylendiği bir ülkede..
... öfkelenmemek
mümkün mü!
İktidarda olan
sadece kin ve nefret!
Yıllardır orada
oturuyor.. Sadece, iktidarda hangi
koşullarda, nasıl ne kadar daha uzun kalırım, benden olmayanları nasıl daha
fazla dışlarım düşüncesiyle oturuyorsa bir iktidar, içi kin ve nefret
doludur...
Yoksulluğu,
işsizliği piyasa çözere emanet eden bir yönetime öfkelenelim..
Üniversitelerde
öfkeyi, düşünmeyi, çözüm üretmeyi, farklılığı bastıran ve üniversitelerde
sessiz bir umman yaratacağını sanan anlayışa ancak öfkelenebiliriz..
Kadınlara yönelik
şiddetin son derece artmasına öfkelenelim, iktidar politikalarının bu şiddeti
nasıl kolaylaştırdığını ve teşvik ettiğini anlamaya çalışalım..
Öfkelenelim ve
ülkeyi, eğitimden sosyal yaşama ve düşünce odaklarına kadar tutuculaştıran
bütün politikaların içeriğini sergileyelim..
Bu ülke neden hala
yüksek cari açık veriyor, neden ithalat üretime döndürülemiyor, neden daha çok
sadece tüketen bir ekonomi var, neden bilim ve teknoloji ekonomik üretimi
dönüştüremiyor, dönüştürücü politikalar izlenemiyor, neden üniversitelerde her
türlü ortalama kalite düşüyor? Neden, neden ve neden..
Neden Suriye’ye
karşı savaşçı politika izleniyor, nasıl oluyor da bir bakan “ulus devlet parantezini kapatacağız”
diyebiliyor...
Neden, neden ve
neden..
Öfkelenelim..
Öfkelenmezsek
yaratıcı olamayız.. öfkelenmezsek üstümüze gelen her heyelanı kabul ederiz..
öfkelenmezsek düşünemeyiz, geliştiremeyiz, yaratamayız, isyan edemeyiz..
Öfkeyi, yeni
düşünce ve yaratıcılığın kaynağı olarak kullanmalıyız.
Yoksa hiç bir şeyi
değiştiremeyiz...
RENNAN PEKÜNLÜ’YE
YENİ DAVA
Emekli astronomi profesörü Rennan Pekünlü’ye,
derslere türbanla girdikleri için haklarında rapor tuttup dekanlığı verdiği
matematik bölümünden 4 öğrencisinin şikayetleri üzerine yeni bir dava açıldı.. 16
Nisan günü saat 09:50’de İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesinde Rennan Pekünlü,
veya daha kurumsal bir adla Laiklik İlkesi duruşmaya çıkacak!
Yeni Şafak, Cihan Haber Ajansı, Bugün
gazetesi yargıyı etkilemek, Anayasa Mahkemesi'ne ve hukuka uygun karar vermemeleri
ve Pekünlü’nün mahkumiyetini onaylamaları için, Yargıtay üyelerini "uyarıcı”
yayın yapıyorlar.. Kim bilir belki de Yüksekova'ya sürgünü anımsatıyorlardır..
Pekünlü diyor ki, “Tabii, üniversitelerdeki öğretim üyelerinin de, türban
konusunda üç akıllı maymunu oynamaya devam etmeleri gerektiği konusunda
kulaklarını çekiyorlar..”
***
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak
dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder