İnsan neyi yazacağını şaşırıyor bazen. Onu mu
bunu mu?
Örneğin dün 12 Eylül 1980’in yıldönümüydü..
Heryerde geçmişin bilançoları ile doldu taştı.. Kim neler yazmış, Nazlı Ilıcak nasıl merhaba, hoşgeldin
Ordu demiş.. O zaman sev, bugün vur! Küçük
Serçe’nin o zamanki olumlu demecine kadar.. her gelene ağam-paşam...
Beni farklı bir yönü ilgilendirdi: Acaba bugün TSK’nın içinde bulunduğu
durumun başlangıcını 12 Eylül süreci mi oluşturuyordu? Kürt Meselesi var,
aydınların gençlerin kıyılması var.. 12 Eylül müdahalesinin adım adım
oluşturduğu, 2002 kasım seçimlerinde de iktidara getirdiği bugünkü Türkiye ve
sahipleri var..
Erbakan’ın, giderek çökecek olan merkez sağa
ciddi bir siyasi seçenek oluşturmaya başlaması da bu süreçte oldu! Düşe kalka
gelişen din eksenli siyasetin, çift başlı olarak ülkeye egemen olması! Eskiyen
Erbakan’ın yarım iktidar galibiyetini, kendisinden kopan AKP’nin tamamlaması..
Erdoğan ve arkadaşlarının, Erbakan’ın Amerikan aleyhtarlığından temel dersi
çıkartarak, Amerikancılığı benimsemesi...
12 Eylül darbecilerine yağ çeken, öve öve
bitiremeyen, Evren’e cennette yer açan F. Gülen’ın “Son Karakol” yazısı..
Askerin kucağında ve sonrasında büyüyerek bugün ise Erdogan dahil hepsini
kesmeye yönelen bir iktidar ortağı..
Bugünün hazırlanması, evet 12 Eylül süreciyle
başladı.. Bu süreç de kaçınılmaz bir şekilde Ordu’yu vurdu..
Aslında Ordu, siyasete hiç bulaşmayacaktı,
sadece ve sadece, her açıdan demokratikleşmeyi, parlamentonun egemenliğini,
hukuk devleti kurum ve kuruluşlarını sürekli destekler bir tutum alacaktı..
Bugnü Türkiye bambaşka bir yerde olurdu..
Şüphesiz, 12 Eylül öncesinin solu da,
çocukluk hastalıklarının ciddi bir muhasebesini ne kadar yaptı, 12 Eylül
ortamının oluşmasına ne kadar katkıda bulundu, sorusu çengelde hep takılı
duracaktır...
***
Yoksa
şunu mu yazsam: Amerikan Genel Kurmay Başkanı geliyor. Önce CİA başkanı, arkasından Dempsey..
Konu kuşkusuz Suriye’de
Esad’ın nasıl bir an önce yıkılacağı.. CİA orada kirli işleri organize edecek,
peki Dempsey? Suriye’ye olası bir düzenli ordu müdahalesinin plan ve programı
için mi? Esad’ın duruma hala hakim olmasıyla Ankara’nın son derece
telaşlanmasının bir ürünü mü bu ziyaret?
Suriye’nin arkasında hala Moskova ve Tahran
durduğuna göre... daha önce de dediğim gibi, Ankara, içine düştüğü kötü
durumdan kurtulmanın yolu olarak, Orta
Doğu’da küçük kıyametin fitilini ateşlemeyi göze mi aldı? Gözlerini
karalıklarına, Şam’da namaz kılma yeminlerine bakılacak olursa... Bu savaşın
Ankara için bir din savaşı kisvesine de
büründüğünü söylemeliyiz...
Türkiye aylardır Esad’a karşı aslında ilan
edilmemiş, ama açık bir savaş sürdürüyor. Basın
Konseyi Başkanı Orhan
Birgit, 'Elimizde Türk
Sağlık Bakanlığı'na ait ambulansla Özgür Suriye Ordusu'na silah taşındığını
gösteren fotoğraf var' dedi, daha önceki bir savın belgesini söyledi! Bu
gerekmior, dünryanın elinde, Sruyelilerin elinde ne belgeler var! Suriyeliler
bunu görüyorlar.. Bu savaşın ileri saflasında, Türkiye hedeftir. Antakya ve
özellikle Suriye muhaliflerinin askeri kampı hedeftir! Hepimiz hedefiz!
***
Acaba
Afyon’daki patlamayı mı yazsam?
Kılıçdaroğlu, bir sabotaj
olasılığını yüzde 99,5’a çıkardı!
Eğer sabotaj ise bu şu demektir, daha önce
twitter’da paylaştığım konuyu yazayım: PKK yeni bir safhaya yükseldi ayrılıkçı
politikada.. Kürt kökenlileri TSK’da tam bir şüpheli durumuna düşürmek! Böylece
Kürtlerin TSK’de görev almasını önlemek..
Bu savaşın çok ciddi bir noktaya geldiğinin
işaretidir. Mesele bir ayda 300’a aşkın PKK’lının safdışı bırakılması haberiyle
geçiştirilecek nitelikte değildir..
Başbakan’a bakıyorum, CHP ile savaşıyor. Her
türlü yolu sözü, saldırıyı deneyerek.. hatta mahkemeye veririm diyecek
kadar..
Bu noktada bende şu kanaat pekişti: Başbakan,
yetiştiği- edindiği her türlü kültür gereği olsa herhalde, CHP’yi gerçekten
ebedi ve ezeli düşman olarak görüyor..
Önündeki en büyük engel, dün belki TSK idi,
Yargı idi..
Bugün de CHP..
CHP’liler bunun ayırdında mı?
Ne yapacak acaba başbakan, artık kendi
denetimine aldığı özel yetkili mahkemelerin yeni biçimi terör mahkemelerine mi
teslim edecek CHP’yi?
Çok gülerim..
--13 Eylül 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder