Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

14 Eylül 2012 Cuma

CHP Terör Yargısına / TSK Çöküşün Başı / Afyon Yeni Eşik mi?


İnsan neyi yazacağını şaşırıyor bazen. Onu mu bunu mu?

Örneğin dün 12 Eylül 1980’in yıldönümüydü.. Heryerde geçmişin bilançoları ile doldu taştı.. Kim neler yazmış, Nazlı Ilıcak nasıl merhaba, hoşgeldin Ordu demiş.. O zaman sev, bugün vur! Küçük Serçe’nin o zamanki olumlu demecine kadar.. her gelene ağam-paşam...
Beni farklı bir yönü ilgilendirdi: Acaba bugün TSK’nın içinde bulunduğu durumun başlangıcını 12 Eylül süreci mi oluşturuyordu? Kürt Meselesi var, aydınların gençlerin kıyılması var.. 12 Eylül müdahalesinin adım adım oluşturduğu, 2002 kasım seçimlerinde de iktidara getirdiği bugünkü Türkiye ve sahipleri var..
Erbakan’ın, giderek çökecek olan merkez sağa ciddi bir siyasi seçenek oluşturmaya başlaması da bu süreçte oldu! Düşe kalka gelişen din eksenli siyasetin, çift başlı olarak ülkeye egemen olması! Eskiyen Erbakan’ın yarım iktidar galibiyetini, kendisinden kopan AKP’nin tamamlaması.. Erdoğan ve arkadaşlarının, Erbakan’ın Amerikan aleyhtarlığından temel dersi çıkartarak, Amerikancılığı benimsemesi...
12 Eylül darbecilerine yağ çeken, öve öve bitiremeyen, Evren’e cennette yer açan F. Gülen’ın “Son Karakol” yazısı.. Askerin kucağında ve sonrasında büyüyerek bugün ise Erdogan dahil hepsini kesmeye yönelen bir iktidar ortağı..
Bugünün hazırlanması, evet 12 Eylül süreciyle başladı.. Bu süreç de kaçınılmaz bir şekilde Ordu’yu vurdu..
Aslında Ordu, siyasete hiç bulaşmayacaktı, sadece ve sadece, her açıdan demokratikleşmeyi, parlamentonun egemenliğini, hukuk devleti kurum ve kuruluşlarını sürekli destekler bir tutum alacaktı.. Bugnü Türkiye bambaşka bir yerde olurdu..
Şüphesiz, 12 Eylül öncesinin solu da, çocukluk hastalıklarının ciddi bir muhasebesini ne kadar yaptı, 12 Eylül ortamının oluşmasına ne kadar katkıda bulundu, sorusu çengelde hep takılı duracaktır...
***
Yoksa şunu mu yazsam: Amerikan Genel Kurmay Başkanı geliyor. Önce CİA başkanı, arkasından Dempsey.. 
Konu kuşkusuz Suriye’de Esad’ın nasıl bir an önce yıkılacağı.. CİA orada kirli işleri organize edecek, peki Dempsey? Suriye’ye olası bir düzenli ordu müdahalesinin plan ve programı için mi? Esad’ın duruma hala hakim olmasıyla Ankara’nın son derece telaşlanmasının bir ürünü mü bu ziyaret?
Suriye’nin arkasında hala Moskova ve Tahran durduğuna göre... daha önce de dediğim gibi, Ankara, içine düştüğü kötü durumdan kurtulmanın yolu olarak, Orta Doğu’da küçük kıyametin fitilini ateşlemeyi göze mi aldı? Gözlerini karalıklarına, Şam’da namaz kılma yeminlerine bakılacak olursa... Bu savaşın Ankara için bir din savaşı kisvesine de büründüğünü söylemeliyiz...
Türkiye aylardır Esad’a karşı aslında ilan edilmemiş, ama açık bir savaş sürdürüyor. Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, 'Elimizde Türk Sağlık Bakanlığı'na ait ambulansla Özgür Suriye Ordusu'na silah taşındığını gösteren fotoğraf var' dedi, daha önceki bir savın belgesini söyledi! Bu gerekmior, dünryanın elinde, Sruyelilerin elinde ne belgeler var! Suriyeliler bunu görüyorlar.. Bu savaşın ileri saflasında, Türkiye hedeftir. Antakya ve özellikle Suriye muhaliflerinin askeri kampı hedeftir! Hepimiz hedefiz!
***
Acaba Afyon’daki patlamayı mı yazsam?
Kılıçdaroğlu, bir sabotaj olasılığını yüzde 99,5’a çıkardı!
Eğer sabotaj ise bu şu demektir, daha önce twitter’da paylaştığım konuyu yazayım: PKK yeni bir safhaya yükseldi ayrılıkçı politikada.. Kürt kökenlileri TSK’da tam bir şüpheli durumuna düşürmek! Böylece Kürtlerin TSK’de görev almasını önlemek..
Bu savaşın çok ciddi bir noktaya geldiğinin işaretidir. Mesele bir ayda 300’a aşkın PKK’lının safdışı bırakılması haberiyle geçiştirilecek nitelikte değildir..
Başbakan’a bakıyorum, CHP ile savaşıyor. Her türlü yolu sözü, saldırıyı deneyerek.. hatta mahkemeye veririm diyecek kadar..
Bu noktada bende şu kanaat pekişti: Başbakan, yetiştiği- edindiği her türlü kültür gereği olsa herhalde, CHP’yi gerçekten ebedi ve ezeli düşman olarak görüyor..
Önündeki en büyük engel, dün belki TSK idi, Yargı idi..
Bugün de CHP..
CHP’liler bunun ayırdında mı?
Ne yapacak acaba başbakan, artık kendi denetimine aldığı özel yetkili mahkemelerin yeni biçimi terör mahkemelerine mi teslim edecek CHP’yi?
Çok gülerim..
--13 Eylül 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder