CHP’de Kürtlere yönelik yeni bir politika mı var? Durumu anlayalım:
Özellikle “terörcü- ayrımcı Kürtçü” politikalar karşısında, “Türk” siyasi partiler arasında doğallıkla ikircikli / reddedici politikalar gelişti. Terörün ve Kürtçülüğün Türk milliyetçiliğini güçlendirmesi, eşyanın doğasına uygundu. Sonuçta, ulus çapında büyük bir tepki yaşanıyor.
AKP, Kürt bölgesinde, iktidar olmanın verdiği uygulama olanaklarıyla, bizzat yarattığı ekonomik/ politik/ kültürel fırsatlarla ve yatırımlarla, Kürt bölgesinde iyi bir potansiyel ve gelişme zemini yarattı. Bu, AKP'ye “her yerde temsiliyet” görüntüsü verdi.
AKP bu politikasını sürdürüyor. Kürt oylarını AKP’de toplayarak, BDP'nin tabanını oyuyor ve BDP'yi Kürt bölgesinde azınlık parti durumuna düşürmeyi amaçlıyor. İktidar yıpranması sonucu kaybettiği oyları, Kürt oylarını arttırarak telafi etme hesabı içinde. Kürtlerden daha büyük bir oy kitlesi apartmayı başarırsa, seçimlerden sonra, ”Başkan Erdoğan”'lı, otoriterliği iyice yüksek bir AKP iktidarı bizi bekliyor demektir!
(Şimdi, parantez içinde, o şeytani soruyu sormanın zamanı: AKP’nin Kürt oylarını büyük ölçüde arttırarak Kürt ayrılıkçılığını marjinalleştirmesi ile, ama bu sayede dini referansları güçlenmiş otoriter bir Erdoğan rejimi altında yaşamak dilemması karşısında, nerede yer alırsınız? Kendinizi nasıl hissedersiniz? Kürtleri de ezen otoriter bir rejim mi, yoksa demokrasi mi?!)
***
CHP’ye gelince, Baykal döneminde, Kürtlerle ilişki kuracak hiç bir politika izlen(e)medi. Parti, seçimlerde Kürt bölgesinde sürekli sıfır çekti. Bölgede sosyal demokrat yüzbinlerce/milyonlarca Kürt, ya isteyerek/istemeyerek iktidara yöneldi ya da BDP'nin PKK politikalarına destek vermek zorunda kaldı.
Sonuçta CHP bir “Türk Partisi”ne dönüştü.
Burada, CHP ve kitlesinde “ulusun ve ülkenin parçalanmak istendiği” olgusu ve düşüncesi, birinci derecede etkili oldu. AKP'nin PKK ile flörtlerini, ABD'nin Kürtleri arkalayan politikaları karşısında sessizliğini de buna katmak gerekir.
Sonuçta, Baykal CHP'si, Türk-Kürt duvarını aşacak, yıkacak politikalar geliştiredi. Ulusal-birliktelik-demokratik politikaları geliştiremeyince, ortaya ayrımcı bir tablo çıktı.
Oysa, ülke birliğini, ulusal bütünlüğü savunmanın yolu, Kürtlere ve demokratik hak ve özgürlüklerine de sahip çıkmaktan geçiyordu! Eğer, bütünleştirici / reel politikalarınız yoksa, istemeseniz de pratikte ayrılıkçı kalırsınız: işte Baykal CHP'sinin durumu, bence buydu!
***
Şimdi Kılıçdaroğlu CHP’si Kürt bölgelerinde. CHP önemli ve olumlu bir düzeltme yaşıyor Kürt politikasında! Bu, bütün Türkiye'nin partisi olmaya soyunmaktır aynı zamanda!
Kılıçdaroğlu, “etnik temelde” politika izlemeyeceklerini vurguluyor!
Öncelikle ekonomik ve sosyal politikalarla, Kürt bölgesinin Batı ile entegrasyonunu birinci derecede önemli bir “Kürt Politikası”dır.. Batı-Doğu arasındaki uçurumun kapatılması yönünde önlemler alınmalı!
Kürtlerin daha insanca yaşamasını sağlayacak, ekonomik, sosyal ve kültürel önlemler, en kısa zamanda uygulanmalı.
Serbest Piyasa bunu sağlamaz! Çok güçlü devlet ekonomik örgütleri kurulmalı ve büyük yatırımlara gidilmeli, bunun yanında, sosyal gelişimi destekleyecek önlemlere öncelik verilmeli!
Bölgedeki geri feodal yapıyı parçalayacak bütün demokratik atılımlar gündeme getirilmeli! Aslında bütün bunların ortamı da bölgede vardır!
***
Şüphesiz ki Kürt dili bölgede en önemli sorundur.
Alınacak ekonomik, sosyal, eğitsel, kültürel önlemler, özellikle Kürtlerin büyük önem verdiği Kürt dilinin öğrenilmesine destek vermeden, başarıya ulaşamaz.
Çünkü, dil konusu Kürtlerin insan yerine konmasında giderek bir mihenk taşı haline geldi.
Eğitimde ana dilin Kürtçe olması, şüphesiz ki bölünmeye/ ayrılmaya götürür.
Ama, Kürtçe'nin ikinci dil olarak okullarda en iyi şekilde öğretilmesine özel çaba verilir....
Yazının çok büyük bir kısmındaki fikirlere katılmakla beraber, Kürt dilinin bölgedeki en önemli sorunu olduğuna dair olan öneriye katılmıyorum.
YanıtlaSilEkonomik ve sosyal sorunların yanında sanırım çok fazla öncül bir sorun olarak görülemez Kürt dili sorunu.
1) Örneğin, bölgedeki modern toplum yapısının çok ama çok dışındaki feodal/ağa düzeni (ya da şeyh/mürit mi demeli), bireyin adının dahi anılamaması çok daha kemikleşmiş bir sorun olarak görülmeli sanırım. Ve bu sorun PKK, ayrılıkçılık vb. söylemlerinin/oluşumların çok daha öncesine, Osmanlı'nın son, ve Türkiye Cumhuriyeti'nin tümünü içine alan bir tarihi geçmişe dayanıyor. Yıllar öncesindeki yöre halkının, bugünlerin Kürtçe eğitim istemlerine aynı şekilde sahip olduklarını söyleyemeyiz sanırım.
2) Bunun yanında, Aydınlık Dergi'sinde (tarihini hatırlamıyorum, konuk olduğum bir arkadaşımda okumuştum) bir dönem okuduğum Öcalan röportajı aklımdan hiç çıkmaz! Öcalan, Kürt Devleti kurulduğunda dil konusundaki soruya, şu an için Kürtçe'nin resmi dil olması mümkün değildir, 30 yıl gibi bir süre için devlet kurumlarımıda sanırım Türkçe'yi kullanmak zorundayız" gibi bir cevabı vardı.
Bu da Kürtçe "sorunu"nun ikincil bir sorun ve hatta yapay bir sorun olduğunu düşünmeme sebep oluyor.
Bizi düşünmeye iten bilimsel temele dayanan yazılarınız için ayrıca teşekkür etmek isterim Sayın Bursalı!..