Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

28 Kasım 2010 Pazar

Ordu Üzerine Siyaset


Olayın şu anını tartışmak tam bir kısır bakıştır. Önemli olan her zaman, bir adım gerisi ve bir adım ilerisidir! Bazen de iki adım.. Böylece ne olmuştu, ne olacak sorularına doğru yanıt bulursunuz.. Yok yasalmıymış değil miymiş. İktidar yasalara göre hareket ediyormuş. Ayrıca bu çok da önemli değilmişmiş, çünkü siyasi/sivil irade böyle istediğine göre, askerler de buna boyun eğmeliymiş. Askerlerin hukuk/yasa peşinde koşmaları başlarına daha çok iş açarmış..
Tam bunları olmasa bile, iktidarın yazarları/ yorumcuları bu düşünceleri dayatıyor topluma!
“Balyoz” ne idi? Balyoz, Ordunun bütün üst kademesini budama operasyonuydu ve öyle olduğunu da hemen herşey doğruluyor!
Normal (amaç biraz aşıldıysa da senaryo senaryodur) ve konuşmaları resmen kayda alınmış bir askeri senaryo seminerinin kuyruğuna bir takım eklentiler takılmış (ayrı bir CD). Düzenleyen, 2003 yılında yapılmış bir seminere, yakın zamanda ilk kez ortaya çıkmış bazı olguları ve bilgileri de eklemek gibi aptallıklar yapmış... Ayrıca CD'nin 2003'te hazırlandığını (kaydedildiğini) kanıtlayacak en küçük bir “bilimsel kanıt” da gösterilemiyor (Bazı devlet kurumları aldıkları emirler doğrultusunda muğlak raporlar vererek, kendilerini ve kurumlarını tam beş paralık ediyorlar. İşi bile sıradan birisi, örneğin, taş devrinde kaydedilmiş bir CD üretebilir! Ve birileri de kalkıp vayy taş devri zamanında CD'ler varmış der!!)
Balyoz ne zaman piyasaya sürüldü?
a) Ergenekonun ateşi düştüğünde! Cadı kazanının altına odun-kömür sürmelisiniz ki, ateş sürekli harlı olsun, içindekiler (Balbay'lar da!) kaynayıp dursunlar! (Bu alçak planlara aracılık eden ödüllü ödülsüz bütün uşaklar-maşalar gelecekte taşlanacaklar)
b) İki- üç yıldır süren yıldırma, gözden düşürme gibi yoğun “çalışmalardan” sonra, artık sıra son noktaya, Ordu'nun kendi hiyerarşisini kesin bozmaya ve komutanlıklara Erdoğan'ın kesin atama yapabilmesinin yolunun açılmasına geldi. Ordu yönetimleri de alt tarafı Erdoğan'ın “yüksek devlet memuriyetlerinden” biriydi ve yüksek bürokrat atamaları gibi, komutanlıklara da atama yapabilmeliydi.
Nasıl bir atama? Erdoğan'ın iktidara ilk adım attığında açıkladığı “beden dili”nden anlayan atamalar.. Erdoğan'ın “beden dili”ne, geçen zaman içinde “düşünce biçimi/ dili” de eklendi tabii ki!
Açığa alınan komutanları iktidar “beğenmiyor”; izlemişler çalışmalarını ve “başarısız” bulmuşlar. “Başarısız” komutanın terfisini ve atamasını neden gerçekleştirsinler!?
***
Ordu'ya karşı bu siyasi “darbe”ler, hep hukuki kılıflar altında sürüyor. Başka türlü de olamazdı tabii ki! Eh, “kanlı darbe” yapacak halleri olmadığına göre! (Erbakan'ın “kansız darbe”si tamam!)
Dedik ki, Ordu'ya karşı operasyonların ana noktası “üst kademeyi budamak”tır. Vurgulamamız gereken diğer önemli nokta da, atamalarda Ordu'nun kendi liyakat sistemini bozmak, Erdoğan ve adamlarının liyakat sistemini geçerli kılmaktır.
Üstten budayınca, alttan yükseltilecek subayların siyasete bağımlılığı artacaktır (normal psikolojik ve sosyolojik insan davranışı.)
İki gelişme olacak: Birincisi, Ordu içinde, varsa eğer, imamların yönetimine ve ilişki ağına girmiş / düşmüş, iktidarın göz kırptığı/ iktidara göz kırpan subayların hızla yükseltilmeleri sağlanacaktır.
İkincisi ise, bu yeni düzende, Ordu içinde yükselme/ terfide siyasi beklentiler devreye girecek ve siyasete biad eden subaylar ortaya çıkacaktır. (bunu üniversite sisteminde yaşıyoruz).
Böylece, laik olan değil, yakın ve yandaş olanları koruyan bir siyasi atama sistemi başlayacaktır.
***
Bu sürece girdik. İktidar yandaşları, kayıtsız şartsız Ordu düşmanları, sahte demokratlar, hâlâ Ordu vesayetinin sürdüğünden dem vuranlar, her zamanki gibi iktidarın arkasındalar ve süreci “demokratikleşme” safsatasıyla destekliyorlar.
Şüphesiz ki, Ordu kışlasında ve siyasetin emrinde olmalıdır! Siyasete karışmamalıdır.
Ama, siyasetin oyuncağı yapılmamalıdır! Giderek totalitarizme, otoriter islami bir rejime koşan bir iktidarın, okyanus ötesi CİA+ Cemaat operasyonlarıyla katakulliye getirilmesi ve imamların yönetimine girmesi, yaşayacağımız en büyük tehlikelerden biridir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder