obursali@cumhuriyet.com.tr
Bir talan ülkesi depremde sadece katliam üretir
Yine katliam diyoruz, ders alınmıyor diye haykırıyoruz, iktidarın elemanları deprem gezilerinde suçu Allah’a atma yarışından geri kalmıyor, deprem çadırlarında düzenlenen senaryolarda ise kendilerini göçük altında bırakan iktidara ve yönettiği devlete övgüler düzenlettiriliyor: Rezilliğe bakar mısınız, “Hızır gibi yetiştiler, Allah hükümete devlete zeval vermesin...” Gazeteci kılığındaki mesleki soysuz da tam alet, mikrofonu uzatıyor...
Ama aslolan hep soygundur... İklim Öngel’in dün Cumhuriyet’teki röportajında Prof. Dr. Adem Sözüer hepimizin bildiği bir tabloyu çok net çizdi ve milleti katliama uğratan deprem suçsuzluğu politikasının arkasındaki mekanizmanın başına iktidarı oturttu. Kolektif katliamın başı...
Ama geçenlerde açıklanan ve gündemimize neredeyse girmeyen yolsuzluk endeksi ile yaşadığımız katliam arasındaki sıkı bağı da görmekten kaçındık.
Türkiye yolsuzluk algı endeksinde tam 9 yıldır, 2013’ten bu yana gerileye gerileye sonuçta 180 ülke arasında en yolsuz 101. ülke konumuna düştü. Adeta bir çukur yani! 48 basamak gerilemeyi büyük bir başarı ile gerçekleştirdi AKP iktidarı. 10 yıl önce 53. sıradaydı ülke. 2021’de 2 puan daha kötüleşerek merdivenin 5 basamağını daha birden kırarak başardı bunu. Depremin fayları kırması ve binaları çökertmesi gibi!
İktidarın kontrolündeki adalet adlı mekanizması her yıl daha çok takipsizlik kararı veriyor ve iktidar ihalelerin yarısını kapalı kapılar arkasında veriyor. (Oya Özarslan’ın Murat Aksoy’a açıklamaları için: https://www.politikyol.com/yolsuzluk-algi-endeksinde-her-yil-kendi-rekorumuzu-kiriyoruz/)
HALKIN YEREL BASKISI ŞART
Depremde bugüne kadar sivil halka düşen veya öğütlenen “mahalle örgütlenmesi, deprem çantası, evde düdük, mahallelerde deprem konteynerleri”...
En önemli konu ise yasalara uygun bina yapımı. Bu konu halka kapalı! “Sen çantanı hazırla, bina inşaatları senin işin değil.” Tam tersine, satın aldığın bina seni öldürüyorsa oradaki hırsızlık, usulsüzlük, cezasız kalan onaylar tam da halkın işi olmalı. Bina yapımları siviller, halk tarafından nasıl denetlenebilir? Yasalar uygulanmadığına göre, burada bir çözüm nasıl üretilir?
Bir de evlerin güçlendirilmesi ve kötülerin yıkılıp yeniden yapılması için belediyeler ve merkezi hükümete baskılar. Herkesin boyunu aşan bu konu kamu kaynaklarınca ve yeni uygulamalar ve finansal modellerle nasıl gerçekleşir? İlçelerde, bu konuları tartışacak ve çözümler önerecek yeni bir sivil örgütlenme şart...
Halk kendisine layık görülen “ölme”ye karşı, yaşam örgütlenmesine girişmeli... Ama nasıl?
KAYIPLARIMIZIN İSİMLERİ AÇIKLANSIN
Sosyal medyada paylaştım: Devlet hemen yapmalı, bugüne kadar tüm deprem kayıplarımızın isimleri yayımlanmalı... Milletin kayıplarını bilme isimlerini görme ve onları anma hakkı var. Böylece listede olmayanların da isimleri bildirilir şeffaflık yaratılır.
Prof. Dr. Bilge Yıldız da gönderdiği mesajda bunun önemine dikkat çekiyor ve kayıplarımızın sayısının doğru açıklanmasını da talep ediyor: Bu, şehir, yapı ve felakete karşı hazırlık için planlamalarda çok önemli. Tabii herkesin bu sayıları bilmek hakkı.
Uçuk kayıp sayısı ilan etmek yerine, istatistik bilimcilerimiz giderek netleşen bina ve nüfus sayısı ve ilişkileri üzerine giderek gerçeğe yakın kayıp sayılarını kestirebilirler.
Kayıpların isim listelerinin açıklanması, seçimler için de büyük önem taşıyor, şeffaflık için harekete geçelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder