7
Temmuz 2019 Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
“Büyük âlim” Prof. Dr. Ali Erbaş, ki kendileri Diyanet İşleri
Başkanıdır, buyurmuş: “Irkımızı, rengimizi ve ömrümüzü olduğu gibi, cinsiyetimizi
de Yüce Yaratan belirlemiştir. Fıtratın kodlarıyla oynamak, yaratılıştan gelen
özellikleri değiştirmeye çalışmak sünnetullaha aykırıdır.”
Ne desem
bilemedim. İnsan kendi “din bilgisi” alanında kalmaz, bilimin ortaya koyduğu
gerçeklere, olgulara karşı çıkmaya kalkarsa bu kendini bilmezliktik ve geniş ve
büyük bir çatışma alanı yaratmaktır. Din’i bilime karşı savaş alanına niçin
sürüyor Erbaş?
“Irk”tan ne kastediyor?
Ali Erbaş’ın
“ırkımızı” sözcüğünden ne anladığını bilmiyorum. Burada bizi mi kastediyor,
yani ayrı ayrı Türkleri, Arapları, Afrikalıları, İngilizleri, Almanları vb
bilmiyorum. Sözün gelişinden, yani “ırkımızı, rengimizi, ömrümüzü” dediğine
göre bir bütünden değil tekillikten bahsediyor.
Oysa tüm insanlık
tek bir ırktır. “İnsan ırkı”. Bu ırk içinde “genetik çeşitlilikler” var. Farklı
kıtalarda yaşayan büyük nüfus kümeleri arasındaki genetik çeşitlilik yüzde 2-8
arası değişebiliyor. Genetik çeşitlilik ve değişikliklerin nedenleri ise mesela
coğrafi kökenlerimize vb dayanıyor. Bir zamanlar inanılan ırkların varlığı
“fiziksel ve genetik” olarak kanıtlanmıyor.
Biyolojide ırkın tanımı: “Aynı tür içinde genetik olarak farklı nüfus
kümeleri (popülasyonlar). Bunlar tipik olarak çok küçük morfolojik ve genetik
farklılıklar içermekte. İnsanların tümü aynı türe (Homo sapiens) dahil olmakla birlikte çok küçük genetik
farklılıklara sahiptir. Irk olarak nitelendirilen gruplar arasındaki fiziksel-
biçimsel çeşitlilik DNA’da büyük bir değişikliğe işaret etmez. Gelişigüzel
seçilmiş iki insanın DNA’sı genel olarak % 0.1’den daha fazla değişiklik
göstermez.”
Rengimiz değişebiliyor
Bunları anlatmanın bir yararı
olduğunu sanmıyorum Ali Erbaş’a. Cümlesinde “rengimizi” sözcüğünü görünce de bilimsel anlamda derin bir bilgisizliğin
daha dışa vurumu ortaya çıkıyor. Çünkü “Son yapılan genetik araştırmalarda cilt renginin çevresel koşullara bağlı
olarak 100 nesilde (yaklaşık 2.500 yıl) değişebildiği anlaşıldı.” (*)
Yani bir siyah tenli insan
beyaz tenliye dönüşüyorsa, veya tersine, Ali Erbaş’ın buyurduğunun bir hikmeti
kalmıyor, daha doğrusu ortaya bir yalan anlayış sürmüş oluyor.
Ali Erbaş’ın “ırk” sözcüğü ile
olsa olsa etnisiteyi kastetmiş
olduğu söylenebilir. “Etnisite belirli bir coğrafi bölgede yaşayan insanların
kültürünü tanımlayan bir kavram. Bunun içine konuştukları dil, sahip oldukları
tarihi miras, ait oldukları din ve gelenekler girer...” Bu kadar kavram
kargaşası, asalında haddini aşmaktan ileri gelir.
“Fıtrat’ın kodları”
Fakat söyledikleri arasında en
önemlisi ise “Fıtratın kodlarıyla oynamak, yaratılıştan gelen özellikleri
değiştirmeye çalışmak sünnetullaha aykırıdır”
boş lafıdır.
Burada, bilimin insan genetiğini değiştirme
yetisine, becerisine sahip olmasına tepki gösteriyor Erbaş. Fıtrata müdahaleyi,
“Sünnettullaha” yani “Allah’ın canlı cansız yarattıkları için koyduğu kurallara”
aykırı görüyor.
Fakat burada kendi inancına da ters düştüğünü
görmüyor. “Allah akıl fikir” vermişse, ve buna gerçekten inanıyorsa, insanoğlunun
bu aklı kullanarak “canlılara türlü çeşitli müdahale edebilme yetisine de sahip
olduğunu” kabul etmesi gerekir. Etmiyorsa, o zaman inancındaki eksiklikleri
görmüyor demektir, belki de üstüne vazife olmayan konularda “din adına”
fetvalar vermeye hiç kalkışmamalıdır.
Nerede İslam’ın Altın çağının
bilimcileri, düşünürleri, alimleri!
Nerede bugün İslam’ı temsil
edenlerin, bugünün dünyasındaki sıfır yerleri!
***
İslam toplumları, acaba neden,
batının bilimsel ve teknolojik bakımdan gelişmiş ülkelerinin ticari, siyasi,
coğrafi egemenliği altında inliyorlar, çoğu sefil durumdalar, bazıları hatta
köleler..
Ne sorun ne de merak edin...
(*) Herkese Bilim Teknoloji dergisi 170.ci sayısının kapak konusu Irk
konusuna ayrılmıştı, iki hafta önce.. Buradaki bilgileri oradan kullandım.
www.herkesebilimteknoloji.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder