Orhan Bursalı, 30 Ekim Salı, 2018, Bilim ve Siyaset
Derkeeeen, neden 500 üniversite arasında yokuz diye yazdığımız sırada,
üniversitelerimizden birinin Cumhurbaşkanlığınca atarmış rektörü ses verdi:
“İslami olarak Cumhurbaşkanımıza destek vermek farzdır”. Yoo hayır, bir rektör
siyasi olarak iktidardan yana olabilir. Cumhurbaşkanının da çok sevebilir. Ama
gelip de “İslami olarak desteklemek farzdır” diye biçiminde, ülkenin
başimamı veya şeyhülislamı gibi fetva vermesi karşısında diyecek laf bulmak
zor. Üniversite rektörü mü yoksa, İslami fetvacı mı.
Biliyorsunuz üniversitelerde
seçim kaldırıldı. Seçilen atananlar da genelde yukarıdaki sözleri söyleyen
Harran Üniversitesi Rektörü gibi değil tabii, kendilerini bilenlerin çok
olduğunu varsayıyorum, ama atananların çok çok büyük çoğunluğunu iktidar
yanlısı, yani siyasi – ideolojik tercihlerle atanmış insanlar. Bu üniversite
Dünya Üniversiteler Sıralamasında, 2500 arasında 2073.sırada (ODTÜ UYAP raporu)
Üniversitelerimizin dünya sıralamasında ilk 500 arasında niye
olmadığının hesabını soran Cumhurbaşkanının, şimdi bu rektöre dönüp de, “üniversiteni
bir adım kımıldatmamışsın, seni oraya fetva ver diye mi oturttuk yoksa ilk
500’e girmek için çalış, diye mi” sorması şart olmalı.
Böyle düşünür mü bilmem. Ama düşünmeli ve koltuğuna siyasi tercihli
atanmanın rahatlığıyla, “sırtımı Cumhurbaşkanına dayadım, istediğimi yaparım,
yağımı çekerim, göze de girerim” hareketi içinde olan onlarca rektöre
bir çeki düzen vermeli.. Tabii dile getirdiği “Neden 500 içinde bir
üniversitemiz yok” sözlerinde ciddiyse..
“Rektör olarak başarın nedir?”
Mesela
Cumhurbaşkanı atadığı rektörler için, “ilk 500 üniversite arasında girmek için
aranan kriterlere uygun bir performans gelişmesi”, bilgisi istemeli. Merak
etmiyor mu?
Mesela
şunları sormalı rektörlerine:
“Rektörlüğün döneminde hangi ARGE’lere destek verdin ve ne sonuç aldın,
kaç tane kaliteli makale yayınlanmasını sağladın, hangi uluslararası büyük
araştırma grupları içinde yer aldın, üniversiten çıkışlı araştırma makalesi
sayısında artış mı var yoksa düşüş mü, çöp - değersiz makale mi üretiliyor
orada yoksa kaliteli makale mi, kaç patentin var...” vb.
Cumhurbaşkanı niye 500 içinde yokuz diye sorarken, yukarıdaki soruları
atadığı rektörlere sormalı.. Çünkü 500 içine girmek, bu ve benzeri sorulara
verilecek “yüksek yanıtlar” ile mümkün. Peki rektörlerin böyle bir derdi var
mı?
Önceki günkü yazım üzerine gelen çok sayıda yanıt var, üniversite
içlerinden, akademisyenlerden ve okurlardan tabii ki.. Mesela:
“Bilime ağırlıkk
verilmeli yatırım yapılmalı. Üniversite bağımsız olmalı ve özgaür düşünmeli..”
“.. Şu anda üniversitelerdeki durum sizin yumuşak üslupla yazdığınızdan çok
daha vahim, hem üniversitelerin yöneticileri ve hem de onların “bilime” ve
“bilim insanlarına” uyguladığı ölümcül darbeler açısından.. Bu söz konusu
yöneticiler, ömrü boyunca bilim yapmadıkları için ne bilimden anlıyorlar ne de
bilimi destekliyorlar. Atadıkları sözüm ona “öğretim üyeleri” de felaket...”
İbni Sina
der ki, “İlim ve sanat taktir
edilmediği yerden kaçar”. Cumhurbaşkanı bunu hiç duydu mu?
Üniversitelerde bilim liyakata dayalıdır, layık olanlar yönetimde olmalı,
bilimi desteklemeli..
Üniversitelerimizin temel sorunlarından biridir bu. Cumhurbaşkanı bu
sorunu nasıl çözecek?
***
Berkay
Ustabaş’tan mektup var
Şüphesiz başka bir üniversite sorunu
hapishanelere tıkılan yüzlerce öğrenci. Onlardan Berkay Ustabaş’ın bugün mahkemesi var, diyor ki: “Bu mektubu
size evimden ve üniversitemden yaklaşık 600 kilometre uzaktan, Kırıkkale F Tipi
Kapalı Hapishanesi’nden yazıyorum.
“10 ay önceye dek İstanbul Üniversitesi
Sosyoloji bölümünde lisans öğrencisiydim. .. Türkiye tarihinin en kitlesel
cenazesi olarak kayıtlara geçen bir cenazeye katıldığım gerekçesiyle
tutuklandım. 20 Aralık 2017’de neredeyse 20 yıldır ikamet ettiğim
evim özel harekat polisleri tarafından basıldı. Annem ve 80 yaşını aşmış
anneannemin üzerine silahların doğrultuldu, evim arandı..
“Baskından birkaç gün sonra kendi
ayağımla gittiğim savcılıkta ifademi alan savcı Necip Sarı, “kaçma” ve “delil karartma” şüphelerinin var olduğu
iddiasıyla tutuklanmamı istedi.. yaklaşık yarım dakika içerisinde tutuklanarak
Metris’e, ardından Silivri 9 No’lu Kapalı Hapishanesi’ne; 23 Ocak’ta ise
ikametimden 600 kilometre ötedeki Kırıkkale F Tipi Hapishanesi’ne sürgün edildim.”
Bugün duruşması var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder