CHP milletvekili ve referandum
sürecinde dikkat çekici şekilde aktif çalışan bir dostumla sohbette, hayır
çıkabilecekken neden evet çıktığı konusunda bazı iddialar öne sürdü.
Bir veriye dayanmaktan çok
genel bir siyasal gözleme dayanmasına rağmen, tartışmakta geniş yarar var.
RTE ve iktidar liderliğinin,
bugüne kadar tüm kampanyalarını cepheleşme, korkutmaca, ötekileştirme, hatta
lanetleme ve terörist diye adlandırmaya varıncaya kadar, “düşman yaratma” üzerine kurduğunu biliyoruz.
Akıllı
politikada hatalar
Referandumda, CHP bu kez akıllı
bir politika izledi, cephenin karşı tarafı olmaktan şiddetle kaçındı, konuya
odaklandı. AKP’ye oy vermekte olan seçmene yakınlaştı.. Bu doğru strateji, RTE
ve adamlarına son düzlükte ki önemli gedik verdi.
İlki, “kontrollü darbe” konusunu açtı Kılıçdaroğlu. Bunu niye yaptı
bilmiyoruz. Boş mu bulundu, birileri buradan da vuralım ve yıkarız diye mi önerdi.
CHP’li dostum, “tamamen yanlış
oldu, kontrollü darbe konusuna çok hassas olan, Başkanlığa hayır diyebilecek
konumdaki AKP seçmeni yeniden kenetlendi,” diyor. Bunu ben de dile getirmiştim.
Peki etkisi ne oldu? 1-2 puan diyor...
“Deniz
dökeriz” saçmalığı
İkinci büyük hata, Konya
Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un
Halktv’de ve tüm sosyal medyada yayımlanan “denize
dökeriz” konuşması.. Dostum diyor ki, “bu söylem, duyarlı AKP seçmeni için
korkutucu oldu... Seçmen, eyvah bunlar iktidara gelirse.. diye düşündü. Bir serçenin
avucunuz içindeki tedirginliğiyle açıkladı. Pırr..
Bu konuşma tepeden tırnağa
yanlış, tam RTE ekibinin “ötekileştirme, düşman yaratma” politikasına uygun
türde bir konuşma. Ayrıca bizim dilimiz olamaz. Bunu kime yapıyor? Zaten Hayır
oy verecek halka; onların karısında konuşmanın ve isteklerini derin şehvetine
kapılırsan, gözün bir şey görmez. Bozkurt’un sonradan düzeltme yapmasının
etkisi sıfır..
Bir partinin stratejisi olur.
Tüm ilkeleri belirlenir. Tüm milletvekilleri buna uyar. Bu toplu ve dek dille
konuşmanın ve bütünsel davranmanın gereğidir. Bu yapılamadı. CHP bu politikayı
uygulayamadı, nerede parti disiplini? Dostum diyor ki, Halktv’deki Bozkurt’a benzer şehvetli konuşmalar da Kılıçdaroğlu’nun
genel tutumu ile uyumlu değildi ve söz konusu seçmen için ürkütücü idi.
Kurmaylık
eksikliği
Eğer bir genel stratejiyi demir
disiplinle uygulayamazsanız her yönde, başarısız olursunuz, biriktirdiklerinizi
toptan harcarsınız.
Sözünü ettiğimiz bu söylemlerin,
başkanlığa hayır diyecek AKP seçmeni üzerinde olumsuz etki yaptığını
söyleyebiliriz. İki puan gerçekten de böyle kaçmış olabilir.
Nitekim, AKP’ye hizmet eden
çeşitli kamuoyu şirketleri de bu duruma işaret ediyor.
Başka bir nokta, seçimleri belirlemede
büyük kentlerin rolüdür. Mesela, İstanbul’a özel, planlı programlı büyük bir
Hayır yığınağı yapılsaydı, fark açılamaz mıydı?
Bütün bunlar inceden inceye ve
kamu oyu şirketleriyle de planlanması gerekir.
AKP kaç şirketle çalıştı? 3 mü,
beş mi?
Her
şey çok önemli
Muhalefet bunu yapamazsa ve
“paramız yok” gibi gerekçelere sığınırsa, kitle iletişim çağında, bilimsel
çalışma yürütmede başarısız olur. Denk kuvvetlerin çatışmasını etkileyecek her
şey çok önemlidir.
Her ne kadar, AKP’nin tüm
iletişim ortamını etkileyecek ve her şeyi Evet ile donatacak gücü olmasına
rağmen, sandık oyunlarını da katarsak kıl payı bir zafer ilan etmesi karşısında,
“demek ki bütün bunların etkisi o kadar da fazla olmuyor” değerlendirmesi ne
kadar doğru?
Bunun tersi daha kuvvetli
olamaz mı? Tam da bu sayede Evet’i yükselttiği söylenemez mi?
Yarın AKP stratejisine
döneceğim..
BİR
KİTAP: CUMHURİYET IŞIĞINDA
Özlem
Özdemir, tanınmış, Cumhuriyetçi, toplumda etkili 21 değerli insanla
güzel söyleşiler yaptı. Hepsi kendi alanlarında üretken ve başarılı. Kendisi
olan insanlar. Meltem Arıkan’dan
tutun, Muazzez İlmiye’ye, Emre Kongar’a Zülfü
Livaneli’ye kadar uzanan geniş bir yelpaze.. Tabii Fazıl Say da var! Mine
Kırıkkanat da!
92’lik Hıfzı Topuz, hiç umudunu yitirmemiş, “yarınlara inancını”
sürdürüyor. Ben de! Hem geçmişten zengin anılar var, hem bugüne ve geleceğe
ilişkin düşünceler, geçmişe ve bugüne eleştirel bakışlarla da donatılmış zengin
bir içerik.
KırmızıKedi yayını, okuyun
lütfen.
24 Nisan 2017 Pazartesi / Bilim ve Siyaset
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder