Ülkemizin
güzel insanı, sağlam insanı, mert insanı, korkusuz insanı, yakışıklı insanı,
mücadeleci insanı, demokrat insanı… Cumhuriyetçimiz, Atatürkçümüz,
eğitimcimiz.. Varlığınla ve yaptıklarınla ülkeye ve insanlara güç kattın,
güzellik kattın.. sevinç, umut ve mutluluk verdin. Dayanıştın.. Silivri
kapılarından, işçi grevlerine ve özgürlüklere saldırılara kadar..
Silivri’de,
FETÖ cehenneminin kapılarına dizilen barikatları zorlarken, yine bir başka koca
yürek Mehmet Aksoy’u yanında
görüyorum.
Güzel
yaşadın.
Ebedi
yakışıklığınla genç genç veda ettin herkese..
Rüzgar
gibi geçtin!
Daha
ne yapacaktın..
Uğurlar
olsun..
ÖLMEYE
METHİYE
Cumhurbaşkanı,
“Milletle Bayramlaşma” programında konuşuyor, 15 Temmuz darbe girişimine karşı
çıkan bir yurttaşın nasıl öldürüldüğünü anlatıyor: “abdestini alıp şehitlik namazını kılıyor… Çetin kardeşimiz orada şehit
oluyor.. Bunlar bize örnekler.. Yani hazır olun, siz de hazır olun.. dikkat
ederseniz biz nokta koymadık, virgül koyduk..”
Dinleyenler
AKP’li..
Şehit olmaya hazır olun
çağrısı yapıyor.
Bu
ülkenin emniyeti, jandarması, ordusu var. Üstelik tümü iktidara bağlı.
Darbeciler
bir yandan temizleniyor.
Destekçilerini
“şehit olmaya hazır” tutmak, nasıl bir politik zorunluluk.. Neye karşı şehit
olacaklar, düşman kim? Hangi koşullarda? Bu kadar koşullandırılmış bir destekçi
kitleyi nasıl denetleyebilirsiniz?
Medyada
RTE’ye karşı yöneltilen meşru eleştirileri kendine karşı yapılmış kabul ederek küfürlerle
yanıt verenlerden tutun, bugüne kadar görülmemiş bir şekilde “Reis’e karşı”
çakacak herkese karşı büyük nefret kusan, her türlü caniliğe başvuracak bir
karakter dönüşümüne uğratılmış bu kitleleri, kime karşı nasıl kullanacaksınız,
diye sorası geliyor insanın.
Acaba,
sandıktan yeteri çoğunluğu alamamış bir AKP ve Reis taraftarları nasıl
davranacaklardır ileride?
“Şehitliğe
hazır olun”, siyasi iktidar olayını kutsal bir inanca ve uğruna binlerce
kişinin öleceği savaşa dönüştürme çağrısı olarak algınabilecek bir tehlikeli
cümledir.
Hiç
bir siyasetçinin buna hakkı yoktur ve olamaz. Bu anlayış, ülkemizin normal bir
demokrasiden ve parlamenter hukuk sisteminden ne kadar uzak olduğunun
göstergesidir.
TANRIYA ŞİKAYET EDİLEN
İNSANOĞLUNUN ADALETSİZLİĞİDİR.
Doğan Kuban
hoca, Herkese Bilim Teknoloji dergisinin bu haftaki ilginç sayısında “Adalet,
Din ve Tarih” konulu yazısında, bu kez FETÖ darbe girişimiyle ilgili
düşüncelerini yazdı ve “İslam dünyasının tek cumhuriyetini, sömürülecek İslam pazarına dahil
etmek için yarım yüzyıllık bir beyin yıkama projesi gerçekleştirmişler”
dedi.
Bütünü çok önemli olan yazının bir
kısmını alıyorum.
“Bütün
bu süreç boyunca saf bir hayalperest olarak yaşamışım. Şimdi bu programı
uygulayan alt yapının hazırlanmasını, ülkeyi
parçalamağa yönelmiş uluslararası bir komplo hazırlayıcılar olarak
görüyorum. Fakat buna aldanan, ya da katılan toplum kesimi hangi çağdan kaldı?
Bunlar 10-12 yüzyılların Abbasi dönemi halkının çok gerisinde bir donmuş toplum
kesimi. Orgeneralden, İmam hatibe, garip tavırlı cahil şeyhlere biat eden,
dondurulmuş beyinler nasıl yetişti?”
İnsanlar
birbirlerine inanmazlar ama, Tanrıya inanırlar. Tarih ve edebiyat kitapları
hükümdar ve yöneticilere sayısız adaletsizlik damgası yapıştırırlar. Tanrıya
şikayet edilen, insanoğlunun adaletsizliğidir.
Dünya adil olsaydı kimse Tanrının adaletine sığınmazdı.
Bütün bunlara kurban olan on binlerce insan, şehit olan, öldürülen, yaralanan,
evinden, işinden olan, sevdiklerinden koparılan bu toplum adaletsiz, cani
insanların kimliğini biliyor mu?
“Janus kafalı uygarlığın bir yüzü kapitalizm
diğer yüzü şiddettir” diyen Kuban’ın
yazısını kaçırmayın..
18 Eylül 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder