SAYFALAR

19 Eylül 2016 Pazartesi

Güle güle yiğit.. Ölmeye methiye.. İnsanoğlunun adaletsizliğini Tanrıya şikayet..

Ülkemizin güzel insanı, sağlam insanı, mert insanı, korkusuz insanı, yakışıklı insanı, mücadeleci insanı, demokrat insanı… Cumhuriyetçimiz, Atatürkçümüz, eğitimcimiz.. Varlığınla ve yaptıklarınla ülkeye ve insanlara güç kattın, güzellik kattın.. sevinç, umut ve mutluluk verdin. Dayanıştın.. Silivri kapılarından, işçi grevlerine ve özgürlüklere saldırılara kadar..
Silivri’de, FETÖ cehenneminin kapılarına dizilen barikatları zorlarken, yine bir başka koca yürek Mehmet Aksoy’u yanında görüyorum.
Güzel yaşadın.
Ebedi yakışıklığınla genç genç veda ettin herkese..
Rüzgar gibi geçtin!
Daha ne yapacaktın..
Uğurlar olsun..

ÖLMEYE METHİYE

Cumhurbaşkanı, “Milletle Bayramlaşma” programında konuşuyor, 15 Temmuz darbe girişimine karşı çıkan bir yurttaşın nasıl öldürüldüğünü anlatıyor: “abdestini alıp şehitlik namazını kılıyor… Çetin kardeşimiz orada şehit oluyor.. Bunlar bize örnekler.. Yani hazır olun, siz de hazır olun.. dikkat ederseniz biz nokta koymadık, virgül koyduk..”
Dinleyenler AKP’li..
Şehit olmaya hazır olun çağrısı yapıyor.
Bu ülkenin emniyeti, jandarması, ordusu var. Üstelik tümü iktidara bağlı.
Darbeciler bir yandan temizleniyor.
Destekçilerini “şehit olmaya hazır” tutmak, nasıl bir politik zorunluluk.. Neye karşı şehit olacaklar, düşman kim? Hangi koşullarda? Bu kadar koşullandırılmış bir destekçi kitleyi nasıl denetleyebilirsiniz?
Medyada RTE’ye karşı yöneltilen meşru eleştirileri kendine karşı yapılmış kabul ederek küfürlerle yanıt verenlerden tutun, bugüne kadar görülmemiş bir şekilde “Reis’e karşı” çakacak herkese karşı büyük nefret kusan, her türlü caniliğe başvuracak bir karakter dönüşümüne uğratılmış bu kitleleri, kime karşı nasıl kullanacaksınız, diye sorası geliyor insanın.
Acaba, sandıktan yeteri çoğunluğu alamamış bir AKP ve Reis taraftarları nasıl davranacaklardır ileride?
“Şehitliğe hazır olun”, siyasi iktidar olayını kutsal bir inanca ve uğruna binlerce kişinin öleceği savaşa dönüştürme çağrısı olarak algınabilecek bir tehlikeli cümledir.
Hiç bir siyasetçinin buna hakkı yoktur ve olamaz. Bu anlayış, ülkemizin normal bir demokrasiden ve parlamenter hukuk sisteminden ne kadar uzak olduğunun göstergesidir.

TANRIYA ŞİKAYET EDİLEN 
İNSANOĞLUNUN ADALETSİZLİĞİDİR.

Doğan Kuban hoca, Herkese Bilim Teknoloji dergisinin bu haftaki ilginç sayısında “Adalet, Din ve Tarih” konulu yazısında, bu kez FETÖ darbe girişimiyle ilgili düşüncelerini yazdı ve “İslam dünyasının tek cumhuriyetini, sömürülecek İslam pazarına dahil etmek için yarım yüzyıllık bir beyin yıkama projesi gerçekleştirmişler” dedi.
Bütünü çok önemli olan yazının bir kısmını alıyorum.
 Bütün bu süreç boyunca saf bir hayalperest olarak yaşamışım. Şimdi bu programı uygulayan alt yapının hazırlanmasını, ülkeyi parçalamağa yönelmiş uluslararası bir komplo hazırlayıcılar olarak görüyorum. Fakat buna aldanan, ya da katılan toplum kesimi hangi çağdan kaldı? Bunlar 10-12 yüzyılların Abbasi dönemi halkının çok gerisinde bir donmuş toplum kesimi. Orgeneralden, İmam hatibe, garip tavırlı cahil şeyhlere biat eden, dondurulmuş beyinler nasıl yetişti?
İnsanlar birbirlerine inanmazlar ama, Tanrıya inanırlar. Tarih ve edebiyat kitapları hükümdar ve yöneticilere sayısız adaletsizlik damgası yapıştırırlar. Tanrıya şikayet edilen, insanoğlunun adaletsizliğidir.
Dünya adil olsaydı kimse Tanrının adaletine sığınmazdı. Bütün bunlara kurban olan on binlerce insan, şehit olan, öldürülen, yaralanan, evinden, işinden olan, sevdiklerinden koparılan bu toplum adaletsiz, cani insanların kimliğini biliyor mu?

Janus kafalı uygarlığın bir yüzü kapitalizm diğer yüzü şiddettirdiyen Kuban’ın yazısını kaçırmayın..
18 Eylül 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder