Prof. Kanpolat, bilim konularında epey sık görüş
alışverişinde bulunduğum, tartıştığım değerli insanlardan biriydi. Uluslararası
adı olan bu beyin cerrahımızı kaybettik. Hayatı mesleğini evrensel düzeyde ve
çok iyi yapmaya çalışmak, ülkemizde bilimin gelişmesine katkıda bulunmak, genç
ve nitelikli bilimcilerin yetişmesi için çaba sarfetmekle geçti.
Hem beyin cerrahı olarak mesleğine, hem de ülkemizde
bilimin gelişmesine önemli katkılarda bulunan seçkin bir bilim insanımızdı.
Bilime
önemli katkıları
Yücel Kanpolat, beyin ve sinir cerrahisinde yeni
yöntemler geliştirdi. Özellikle ağrı cerrahisi
konusundaki özgün çalışmaları ile tanınıyor.
“Kanpolat Kiti” olarak dünyaca tanınan
tasarımları bulunuyor. Kanpolat’ın ana uğraş alanları, “trigeminal nevralji
(yüz bölgesinde şimşek çakar tarzda ağrı atakları), glossofarinjial nevralji
(şimşek çakar tarzda boğazda ağrı atakları), genikulat nevralji (şimşek çakar
tarzda kulak içinde ağrı atakları), atipik yüz ağrıları ve dayanılmaz kanser
ağrıları,” olarak biliniyor.
Kendisinin
geliştirdiği yöntemle ameliyat için İsviçre’ye davet edilmişti. Haberi “ilk
cerrah ihracımız” başlığıyla duyurmuştuk ve kronik “atipik yüz ağrısı” olarak bilinen ve beyne müdahale ile giderilebilen
ameliyatı, İsviçre’de Swiss Paraplegic Center Nottwil (Luzern)’de başarıyla
gerçekleştirmişti.
“Bilgisayarlı
tomografi eşliğinde ağrı cerrahisi yöntemini geliştirdim, bu amaçla
geliştirdiğim özel elektrod sistemini ABD’de ürettirdim. Şimdi beyindeki
merkeze iğne elektodlarla ulaşıp aşırı aktivitenin olduğu yeri harap ediyoruz
ve ağrı ortadan kalkıyor..”
3 Önemli
makalesi
Şöyle demişti: “Türkiye’de
geliştirilmiş bir cerrahi uygulamanın yurt dışında kabul görmesinden öte,
hayata geçirilmesi için bir Türk cerrahının davet edilmesi önemlidir... Şimdiye
kadar keşiflerimizi dışarıya satamamıştık, böylece bunu şimdi başarıyoruz.”
30 kadar Nobelli
bilimcinin de üye olduğuAvrupa Bilimler ve Sanatlar Akademisi (European Academy
of Sciences and Arts) üyeliğine seçilmişti.
Kanpolat’ın, ABD’nin sinir cerrahisi alanındaki en
saygın dergilerinden biri olan Neurosurgery’de 3 önemli çalışması
yayınlanmıştı. Bu üç çalışma ABD’de tek bir ek bası haline getirilmiş ve her
çalışmanın sonuna, bu alanlarda dünyadaki en büyük otoritelerinin yorumları
eklenmiş. Bu yayınlar bile Kanpolat’ın önemli bir başarısıydı.
Ayrıca Dünya
Beyin ve Sinir Cerrahisi bilimsel komitesinde olduğu için her yıl yapılan Dünya
Kongrelerinde sadece ağrı cerrahisinde değil Beyin ve Sinir Cerrahisi'nin her
bölümünde konu ile ilgili genç, çalışkan Türk Beyin Cerrahlarının konuşmacı olarak
davet edilmelerini sağladı, ülkemizde tıbbın çağdaş seviyede olduğunu bütün
dünyaya gösterdi…
“Türkiye’de
iyi bilim yapılıyor”
Kanpolat Türkiye’de bilim konusunda hep iyimser ve
teşvik edici davrandı.
“Biz adam
olmayız demeyin, işin ucundan tutmayı öğrenmeliyiz, ey millet doktorlarınıza
güvenin, kafanız yukarıda başınız dik
olsun.. Gençlere örnek olmalı ve onlara da önemli işlere imza atabilecekleri
güvenini vermeliyiz. Ülkemizde çok iyi şeyler de yapılıyor.. Keşke yurtdışında
böyle bir ağrı tedavi merkezi açabilsek, orada ve burada böyle bir merkezi
dünya çapında bir yer haline getirebilsek, asistanlar, bilim insanları öğrenmek
için bizim merkeze gelseler.. Ben böyle gerçekleştirilebilir hayaller kuruyorum..”
Peki, takdir
ediliyor mu bilimcilerimiz? “Çok iyi araştırmacılarımız, bilim insanlarımız var..
Üniversitelerimizde dekanların,
rektörlerin bunlara sahip çıktıklarını söylemek çok kolay değil..”
Siyasi müdahaleye karşı
Henüz daha iktidar el koymadan önce Türkiye Bilimler Akademisi’nin
Başkanıydı. Akademi’nin üye, seçim vb kriterleri RTE’nin siyasi kararıyla ve Kanun
Hükmünde Kararname ile değiştirilmesi üzerine görevini teslim ederken, TÜBA’nın
“eski” üyelerine hitaben yayınladığı bildiri ile Akademi üyeliğinden istifasını
açıklamıştı:
“Akademik
dünyanın tüm saygın ülkelerinde bilim akademisi üyeliği ve başkanlığı bilimsel
liyakat temellidir. Bu kuruma üyeleri ve başkanı, sadece ve sadece Bilimler
Akademisi’nin üyeleri seçer. Türkiye’deki uygulamayı doğru bulmuyorum. Bunun ne
üretime, ne bilime, ne de ülkemize ve seçilenlere bir yararı olacağı kanısında
değilim. Bu yanlışın mimarları bu uygulamayla ülkenin imajını tahrip
ettiklerini görmelidir. Bu nedenle, böyle bir Bilimler Akademisi üyeliği
olmadan da değerli kalınabileceğine inananlardanım...”
Bu görüş
doğrultusunda TÜBA’dan istifa eden bilimciler, İstanbul merkezli Bilim
Akademisi’ni kurdular.
Bu haftaki Herkese
Bilim Teknoloji’de beyin cerrahı Türker
Kılıç’ın önemli yazısı var. Sonraki hafta da yine aynı dergide başka bir
yazı yayımlanacak.
Dünyadan adam gibi bir adam geçti. Beyefendi,
paylaşımcı, destekleyici ve özverili.. Hepimizin başı sağolsun..
25 Eylül 2016 /Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder