Herhalde
bakanlık bu okulları “laik sistemin son kaleleri” olarak görüyordu ve şimdi ise
top ateşleriyle onları yerle bir ediyor..
Gözde, iyi eğitim verilen ve tercih edilen okulların
hemen hepsini, 100 kadarını iki yıl önce “proje okulu” diye ilan etti bakanlık.
Üzerinde fazla durulmadı önceleri ama uygulama başlayınca proje okulu
kavramının, kaliteli okulları darmadağınık etmek amacına yönelik olduğu
görüldü.
Proje okulu kapsamına alınan mesela İstanbul (Erkek)
Lisesi’ni geçen yıl atanan müdürü, bu okullara öğretmen ve müdür atamalarını
doğrudan üstlenen Bakanlığın icrasıydı. Müdür bey “yönetim tarzı” ve
yasakları-müdahaleleri ile okulu karıştırınca, öğrenciler geçen yıl okul
kapanış töreninde müdürlerine sırtlarını dönerek protesto etmişlerdi. Bu eylem
daha sonra diğer okullara da sıçramıştı.
Siz, sizi desteklemeyen ailelerin öğrencilerinin
okullarına bir imam müdür atarsanız, doğal olarak müdürün uygulamaları,
anlayışı, dünyaya bakışı sorun çıkartır. Zaten istediğiniz de bu.
Deneyimli
öğretmenler kapı dışarı
Şimdi de “proje okulu” uygulaması kapsamında, yılların
nitelikli okullarının 8-9 yıllık öğretmenleri dağıtılıyor.
Vefa Lisesi (lisem) öğretmenlerine yol gözüktü.
Diğer benzer okullarda bakanlık dağıtıcı fonksiyonunu
icra etmeye başladı.
Okulları nitelikli kılan sistemi parçalıyorlar. Bu
işlevlerini de “ülkemizin ihtiyacı olan
ve dünyada rekabet edebilecek çağdaş öğrenciler yetiştireceğiz” gibi bir
tepeden tırnağa yalan gerekçenin ardına sığınarak yapıyorlar.
Pöh! Bunu gidin de kendini kanıtlamış ve zaten dünya
insanları yetiştiren okullarda değil, sıradanlığın daniskası okullarda deneyin!
Temel soru
bu mu?
Neden bu nitelikli okulları yerle bir etme peşindeler?
Bakanlığın eğitim politikalarını ve anlayışlarını,
ideolojisini, yeni Türkiye tasarımını bilenler için anlamak zor olmasa gerek..
Bu okulların büyük bir kısmı büyük bir “laik kesim”in
çocuklarını gönderdikleri yerler. İyi eğitim verdiklerini kanıtlamış ve
seçkinliğini bugüne kadar koruyabilmiş yerler.
Bu nedenle hedef aldıkları okulları, “laik sistemin son kaleleri” olarak
görüyor olsa gerek.
Bu nedenle de top ateşiyle yıkıyorlar.
İyiyi
yakalamak projedir
Bir okulu sıradanlaştırmak için ne yapılması
gerektiğini biliyorlar.
Sistemi dağıt ve çökert.. Sistem dediğimiz, okulda yılların deneyimi ve
birikimi ile oluşmuştur.
Bir okulun, “nasıl
daha kaliteli eğitim veririz ve öğrenciler başarılı yetişir” die bir
meselesi varsa, yıllar içinde bu konuda mükemmeliyete doğru yol alırlar.
Bunun için okulda iyi bir yönetişim oluşur. Yani müdür
ve yardımcılarıyla öğretmenler arasında iyi bir etkileşim ve eşgüdüm. Çatışma
yok, ama iyiye odaklanma var.
Böyle bir atmosfer yaratırsanız, öğretmenler ve
yönetim birbiriyle uğraşmaz (çeşitli
ideolojik siyasi farklılaşmalar okul dışında bırakılar), iyi ve kalite üzerinde
yoğunlaşır. Araştırır ve bulur.
Yıllar içinde de edindikleri deneyimleri üst üste
biriktirerek, eğitimde hep daha iyiyi yakalar.
Çökertmek
kolay
İyiyi yakalayan bir okulu çökertmek kolaydır: Kurduğu
sistemi dağıt. Müdürü değiştir, öğretmenleri dağıt, birbiriyle ilişkisiz
insanları oraya ata.. Olayı bitirirsin.
Şimdi tam da bu iktidarın yaptığı şey. Vefa Lisemde
9-10 yıllık nitelikli öğretmen kadrosu dağıtılıyor. Hedef konan başka okullarda
da benzeri saldırı devreye sokuldu.
Mesela geçmişin önemli fen liseleri de benzer yazgıya
uğramıştı. Az sayıda kuruldular. Ülkenin öncelikle bilim insanı ihtiyacını
karşılamak amacıyla. İyi bir model, bu kez fen liseleri adıyla
yaygınlaştırıldılar. İş sulandırıldı. Kalite dütü, amacından saptı,
ortalamaları düştü. Oysa bir ülkenin nüfus dağılımında üstün okullara gidecek
öğrenci sayısı belirgindir.
MEB Ölmüş
haberimiz yok
İzmir’deki başarılı Cihat Dora Anadolu Lisesi’ni de
Proje okulu yaptılar. Yani sistemini yerle bir etme hedefine oturttular. 9
yıllık öğretmenleri oradan aldılar.
Bir anne, Nadiye
Karlıca yazıyor:
Okuldaki 700 civarı öğrenci ve
46 öğretmenin, o gözyaşlarında MEB’nın cenazesini gördüm bugün…Kurumunun
personeli olan öğretmenini önemsemeyen, aldırmayan hizmet verdiği kesim olan
öğrencilerini sevmeyen, duygusal durumlarını ve akademik başarılarını
umursamayan; yaşayan bir MEB olamazdı çünkü. Acı çekerek gördüm, meğer MEB
ölmüş ve biz de yeni öğrenmişiz.
İntikam sürüyor.
26 Eylül 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder