Bir süredir Hürriyet ile iktidarın
liderleri arasında açık bir “çatışma” yaşanıyor. Bu ülkenin birliğini ve
beraberliğini temsil etmekle yükümlü, sözde tarafsız ve partisiz Cumhurbaşkanı
RTE ile AKP liderliğine ve başbakanlığa atadığı Davutoğlu, Hürriyet’in
haberciliğine, manşetlerine, konuları verişine veryansın ediyor.. Miting
alanlarında seçim malzemesi yapıyor, seçmen kitlesini Hürriyet’e, nesnel
gazeteciliğe, basın özgürlüğüne karşı adeta kıştırtıyor; her zamanki gibi
kamplaşma yaratmaya, nefret ekmeye ve bunlardan sandık oyu yaratmaya
çalışıyor..
Tabii iktidara yapışık bazı basılı kağıt
parçalarının da, bu kampanyaya “paralel” Doğan Medya’ya karşı aşağılık
yayınlarını izliyoruz. Onlar zaten tam bunun için varlar.
Hürriyet de birinci sayfa yazılarıyla,
sadece gazetecilik yaptıklarını iktidarın bu liderlerine anlatma uğraşı
içinde..
Sadece bu görüntü bile, ülkemizde
medyanın iktidarca tam bir çukunun içine itildiğinin, ve basın özgürlüğünün
sıfırı tükettiğinin net fotoğrafıdır.
Bir iktidar üstelik kendisi ile de ilişki
içinde olmayan bir manşete nasıl karışır, o manşetin nasıl atılması gerektiği
konusunda fikir beyan eder, gazeteye saldırır? Bu sansür bile değil, tam bir
yoketme politikasıdır..
Apaçık
çarpıtma
Hürriyet, Mısır’da Mursi için verilen
kararı “Dünya şokta, yüzde 52 ile seçilen cumhurbaşkanına idam” diye duyuruyor.
RTE de miting alanında Hürrtiyet’e bindirdi ve haberi “yüzde 52 ile idam” biçiminde verdiğini söyledi. Aslında böyle bir
başlıkla, Hürriyet’in bizzat kendisini hedef aldığı düşüncesinden hareket etti.
“Ben de yüzde 52 oy ile Cumhurbaşkanı
seçildim, demek benim de idam olabileceğimi ima etti..” biçiminde fikir
yürüttüğü görülüyor. İşin ilginci, başbakanlığa atanan da aynı çarpıtmaya ortak
oluyor.
Ki RTE aynı gün bir toplantıda “Mısır’da halkının yüzde 52 oyuyla
seçilen Mursi ile ilgili idam kararı verildi” cümlesini, yani Hürriyet’in
başlığını aynen tekrar ettiği halde!
Gazetenin başlığı çok net.. Bunun yanlış
anlaşılabilmesi mümkün değil. Ama maksat bağcıyı, yani Hürriyet’i ve sahibini
dövmek, ama her fırsatta.. İlgisi olsun olmasın.. Nesnel gazeteciliğe
saldırmak. Gazeteciliği batırmak, basın özgürlüğünün yerlerde sürüklendiği
Türkiye’de ayakta hiç bir gerçek gazete bırakmamak; her türlü medyayı, yandaş
medya çirkefliği içine sokarak batırmak; gazete okurunun güvenini sıfırlamak.
Muktedir, bunu yıllardır deniyor, ama
halkın parasıyla satın aldığı, yandaş olmayan medyayı henüz istediği gibi
batıramadığı ortada.. Hürriyet’te gerçek gazeteciler işbaşında olduğu sürece bu
mümkün değil. Uşaklık ve yalancılık yapmaktansa gazeteciliği bırakmanın en
namuslu iş olduğunu bilirler.
Patronu, her açıdan, hukuki, yasal,
anayasal, insan hak ve özgürlükleri, anayasa hürdür sansür edilemez anayasa
ilkesi, uluslararası dünyaya güvendiği dayandığı ölçüde, dimdik ayakta kalır,
büyük destek bulur. En sonunda hep diktatörler, muktedirler, anayasaya yasalara
özgürlüğe inanmayanlar yıkılıp gitmiştir ve gerçekler ayakta kalmıştır.
Hürriyet, muktedirin ne saldırılarını, kayıplar hasarlar verse de atlatmıştır.
“Özgürlükleri sonuna kadar savunacağız”
Ülkede henüz herşey çökmüş değil. Çökmez,
çökemez de..
Bir de iktidar sahiplerinin Hürriyet’e
“paralel ile işbirliği” suçlamasını yöneltmeleri ki, akla, “katilin psikolojik olarak suç mahalline
gidip yakayı ele vermesi” trajedisini getirmektedir sadece. Evet paralelle
işbirliğinden dolayı yargılanması gereken varsa, iktidarın ta kendisi olabilir!
En büyük işbirlikçi!
Hem Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin hem Hürriyet imzasıyla, sıkı bir gazetecilik duruşu sergilenmesi umut
vericidir, yasadışı muktedirlik uygulamalarına ancak karşı çıkarak, özgürlük,
yasal ve anayasal haklar savunulabilir, geriletilebilir.
Gazeteciliği, haber verme özgürlüğünü
savunmak bir nolu demokratik görevdir.
Bugün Muktedirlik korkusundan büyük
çoğunluk, etkin kurumlar, yasa uygulayıcılar, suskunluk içinde ve boyun eğme
eğiliminde. Bu gidişle yarın diktatörlüğün, halk üzerinde tam bir sopasına
dönüşürler.. Paylaşacakları sadece iktidarın kaderi olabilir..
Ne utanç verici bir durum!
Hürriyet diyor ki:
“Eğer kastınız, Anayasa’nın güvencesi altında olan basın özgürlüğü, ifade
özgürlüğü, eleştiri özgürlüğü gibi haklarımızı kullanmaktan korkmak ise... Bu özgürlükleri hiç korkmadan savunacağımızı bilmelisiniz.”
Başka söz söylemeye gerek yok.
--21 Mayıs 2015 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder