Abdullah Öcalan
Diyarbakır’da “Demokratik İslami Kongre” diye islami bir heyet topladı ve yeni
bir kulvar açtı ya, İslami ümmetçilik
diye.. Dünkü yazımda değinmiştim, bugün bu kulvarda biraz daha yürüyelim...
Ne demişti
Öcalan? “Çağdaş İslami Ümmet”! Bu “ümmet”in “millet birliği”!
Yani tam bir
çorba! Kavramları at bir torbanın içine çalkala çalkala, içinden ne çıkarsa!
İçinden hiç bir şey çıkmaz!
“Tek millet, tek devlet tek bayrak
zırvalıktır.”
Yani Öcalan, çoklu
millet, çoklu devlet çoklu bayrak diyor.
Hadi iyimser
yaklaşalım: Belirli bir coğrafyada, çoklu millet, çoklu devlet çoklu bayrak altında
ümmet bayrağı altında beraber yaşamak.
Bu nerede var
bilemem. Ama İmralı’dan Kürt meselesinin çözümü böyle gözüküyor.
İslam neyi
birleştirmiş ki Türk ve Kürt coğrafyasını birleştirecek.
***
Ama Öcalan’ın
bu “çözüm”ü yeni değil, MİT ve hükümet ile yaptığı görüşmelerden çıkan
sonuçları açıklayan ilk tutanaklarında bu “fikir” vardı. Türkiye-Kürdistan
federatif veya konfederatif birliği! İslamcılıkla da o tutanaklarda oynuyordu
Öcalan. Tabii, Barzani ve tüm Kürtler adına konuşarak!
Öcalan Kürt
devletini var etmek için bir çıkış yolu arıyor. Bir yol, BDP-HDP’nin özerklik
uygulamalarında denenirken, Öcalan daha büyük resimden bakarak “büyük çözüm”
sunuyor.. “Medine Sözleşmesi” gibi, üzerinden sosyolojiler, kültürler,
uygarlıklar, imparatorluklar, empeyalizmler.. geçmiş, ulusal devletler
gerçeğine gelip dayanmış bir dünyada, 1400 yıl öncesinin, o günkü koşullarda o
da kısmen geçerli olabilmiş bir anlaşmayı, günümüzde gelip dayatmak, insanı
güldürüyor. Bufün orada hangi “Medine Anlaması” var? Biri anlatsa da öğrensek!
Bizim
“entelektüel müslümanlar”ın birikimi ve dünya algısı ancak bu kadar
diyebilirsiniz, ama ya Öcalan için ne diyeceğiz?
BÜYÜYEREK KÜÇÜLME POLİTİKASI
Şunu
diyebiliriz: Öcalan, Kürt Devleti, Kürdistan ve bu oluşumun öncülüğü için de
her yolu deniyor ve eldeki her malzemeyi kullanıyor. Her araç, kullanılabilir
bir siyaset aleti.. Elde din mi var, eh ne zararı var onu da kullanmakta?
Ama Öcalan’a bu
aracı verenlerin kim olduğu da açık seçik: Ümmetçi Davutoğlu ve Recep Tayyip
Erdoğan (*). Düünceleri: Kürt ayrılıkçılığını ortak payda “İslam”ı kullanarak
ve “biz ümmetiz” diyerek bertaraf edebelir miyiz ve Türk-Kürt federasyonu veya
konfederasyonu adı altında birleşip, Türkiye’yi “büyütebilir miyiz”?
Daha doğrusu,
aslında eninde sonunda küçülmeye denk gelecek bir politikası, büyüyoruz diye
yutturabilir miyiz?
***
Çağımızın en
temel gerçeği ulusal devlet varoluşudur. Ulusal devlet olmayan tek “devlet”
göstermek mümkün değil. Ancak henüz “devlet’ olarak örgütlenememiş “milletler”
vardır.
Ulusal devlet,
bu anlamda, sınırları içinde yaşayan yurttaşların refahını, canını, malını,
özgürlüğünü ve geleceğini korumakla yükümlüdür; ulusal devletin, insanlarına
yeteneklerini alabildiğine gerçekleştirme şansı ve olasılığı vermesi gerekir.
Benim ulusal devlet anlayışım, dayanışmacıdır, fırsat eşitliğini ve sosyal
adaleti mümkün olduğunca en üst düzeyde gerçekleştirmeye çalışır.
Özgür-bilimsel eğitimi baştacı eder, hem bireyi hem yurtseverliği gözetir.
Gelir farklılıklarını gerektiği kadar ve kabul edilebilir düzeyde tutar. Aynı
zamanda evrenseldir de, dışa açık ve dayanışmacı..
Peki ümmetçilik?
Tüm müslümanları bir ve bütün görmenin adıdır. Dini inanç herşeyin üzerinde;
dil, etnisite, kültür ise önemsiz veya ikinci, üçüncü planda..
Dünyada ise
böyle bir şey yok. Tek bir müslümanlık yok.. Ne kadar İslam ülkesi varsa o
kadar İslami-dini anlayış ve uygulama var. Hiç biri birbirine benzemez. İslam
ülkeleri örgütü gibi bir şeyler hep varsa bile, aralarında ciddi bir birlik ve
dayanışma da bulunmaz.
ÜMMET, KÜRT DEVLETİ İÇİN ARAÇ MI?
Öcalan’ın
elinde ümmetçilik aracı, Kürt devleti kurmanın bir adımı olabilir mi?
Davutoğlu/RTE
ikilisi de bu araca inandıkları sürece, evet, Öcalan haklıdır, bu yollla başarı
kazanabilir.
Zaten
RTE-Davutoğlu’nu Kongre’de okunan açıklamasıyla dövüp duruyor: kardeşim ümmetçilikle tek devlet tek devlet
tek millet bir olur mu, olmaz olursa ancak zırvalık olur...
Ama RTE’yi de
can damarından yakalamış durumda, buna ümük sıkma denir: Cumhurbaşkanı olmak
istiyorsan, yolu benden geçer...
Öcalan,
ümmetçilikten yakalarken RTE’yi...
Pervin Buldan
da zaten açıklamadı mı: İmralı ile Recep Tayyip Erdoğan “Bölgesel Özerk Yönetim Yasası” konusunda anlaştı.. “Devlet
heyeti” yani MİT ile Öcalan anlaşmışlar..
Recep Tayyip
Erdoğan, Öcalan’ın “zırvalıktır” açıklamasına yanıt verir mi bilmiyorum. Ama
RTE’nin iki seçim zamanına, yaklaşık 14 aya ihtiacı var.
Aralarında bir
anlaşma olduysa gerçekten, bu, BDP’nin
oylarını Cumhurbaşkanı seçilmesi için avlama anlaşmasıdır.. 14 ay nedir ki
gözaçıp kapayıncaya kadar geçer..
Yani bu
“anlaşma” ile 2015 genel seçimlerini de “avladılar” mı, mesele tamamdır.
RTE ve
arkadaşları, seçilebilmek için herşeyi göze aldılar mı?
CHP ne kadar
RTE’nin her tarafı bilinmezliklerle ve RTE çıkarlarına hizmetle dolu bu
“çözüm”ün içinde?
--
(*) Ulus
Yıkıcılığı Zamanları kitabıma bakın lütfen.. 2. Baskı, Cumhuriyet kitapları
---12 Mayıs 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder