1) Ben diktatör olsam, gazeteler bu manşeti
atabilirler mi?.. Evet Erdoğan ile medya ve yeminli
taraftarlarından son zamanlarda işittiğimiz laf bu! RTE bunu hatta TOBB
toplantısında bir adım öteye götürdü ve büyük şaşkınlık içinde şunu söylediğini
gördüm Kılıçdaroğlu’na: Ben diktatör olsam, sen ortalıkta
dolaşabilir miydin..
Bu
laf şuna götürür: Ben diktatör olsam
ortalıkta kimse kalmazdı, hepsinin icabına bakardım, ya zindan ya mezar..
O
zaman şöyle diyelim: Diktatörlerin de yöneteceği, üzerlerinde diktatörlüklerini
icra edeceği insanlara, kalabalıklara ihtiyacı var. Yoksa diktatör olamazlar.
Diktatörler hiç bir zaman muhalefeti yok edemezler, muhalefetle birlikte
yaşarlar, yaşamak zorundadılar..
2) Başbakanın
kafası, mesela Arjantin cuntası ve liderine gitmiş, kendini onunla kıyaslamış..
Cellatlar, 10 bir kişiyi yoketmişlerdi! Veya Hitler’e Mussolini’ye ve kendisine
bakmış.. Veya Afrika’da ne diktatörler var, halkını yüzlerce kesip doğrayan...
“Ben öyle miyim!”, demiş! Türkiye
askeri cuntalar zamanında bile hep muhalefete vardı! Gazeteyi falan
kapatıyorlardı ama gazeteler yazarlar durmadan yolunu yordamını bulup geçirip
dururlardı!
Bunları
düşünmüş, kıyaslamış ve kendini çok temiz bulmuş: Yahu ben diktatör değilim, olamam, bunlar diktatör görmemiş..
(Keşke bildiğim biçimde bir diktatör kesilsem, ey Kılıçdaroğlu, ey Aydın Doğan,
ey Koç falan...)
3)
Soma’daki kazayı mazur, normal, olağan göstermek için, işin fıtratında var dedi
ya.. ve 150 yıl önceki İngiltere’den ve başka yerlerdeki maden kazalarında
ölenlerin sayısını eline
tutuşurdular ya.. Diktatör deyince de, yine aklı taa o zamanlara ve Afrika
krallarına gidiyor. Oysa Türkiye toplumunda öyle bir diktatör çıkmaz, artık hiç
çıkamaz. Bunun nedenlerini hiç tartışmam. En azından: Ülkenin içinde bulunduğu
ilişkiler yumağı, Türkiye’nin esas kalbi, ileriye taşıyıcı, üretici ve yaratıcı
güçlerinin çağdaşlıkla olan güçlü bağları...
4) Erdoğan,
ancak bu koşulları zorlayarak, bir dereceye kadar “diktatörlüğünü” yapabilir.
Erdoğan yarının değil, bilinç ve kafa olarak dünün insanı. İktidar hırsı, tek
adamlığa olan muazzam eğilimi, zenginleşme- para- mal mülk tutkusu, kişiliğine
zamk gibi yapışmıştır. Dini inançları bile, mallaşma- mülkleşme tutkusu
karşısında bence zayıf kalır. Din, tipik bir otorite ve diktacı düşünce aracı.
Bu haliyle, RTE Orta Doğu İslam ülkesi yönetimine taliptir.. Ama burası orası
değil.. Ne diyor en büyük saydıkları dini allameleri, ama 1000 yıl öncesinin
sıradan yorumcusu? Esas olan şeriatttır,
Demokrasi ise oraya giden bir araç.. Adam insanlık ve uygarlıkten hiç bir
şey öğrenmemiş.. Ama RTE de demokrasiyi tramvaya benzetmemiş miydi? Şimdi indi!
5) RTE,
sadece otoriter bir kişiliğe sahip olsa.. Gönlü diktatörlüğe eğilimli, mesela
ülkede güç odağı denen ne varsa hepsine hükmetme isteğinde; emir vermeye,
yönetmeye, hepsini kendine bağlamaya çalışıyor. Anayasa Mahkemesi’nden tutun
Sayıştay’a- Danıştay’a- Barolar Birliği’ne.. Hatta muhalefete kadar uzatacak
listeyi (medyadaki uzantıları da, zaten mesela CHP’ye muhalefet yapamıyorsun, şöyle yap, böyle yap deyip durmuyorlar
mı!)..
6) RTE, sanki demokratik kurumlar kendi
fonksiyonlarına sahip-miş gibi..
Muhalefete izin veriyor-muş gibi.. Anayasa
Mahkemesi’nin, Yargı’nın, hatta girişim özgürlüğünün bile -mış gibi varolduğu bir düzen kurdu-kuruyor. Borsa dahil, Merkez
Bankası dahil (dün onlar da zılgıtı yedi, bakalım hızaya girerler mi, yoksa
RTE’nin bu konudaki aklı Jöleli tepelerine bindi binecek!)..
7)
Herşeyin mış gibi varolduğu bu düzene hadi gelin otoriter düzen diyelim!!! Bu anlayışın diktatörlükle ayrım çizgisi
şudur: Varlar ama yoklar da aslında!
Yani varmış gibi göstermelikler, hani mostralık! Hepsi tek kişiye bağlı, onun
talimatları çevresinde varolabilirler, yoksa anında yokolurlar, yani bir yandan
da yokturlar!
8)
RTE, 5.-8. Maddelerdekine benzer bir ülke istiyor ve bunu kuruyor. Kurdu mu,
kurabildi mi, hayır.. Ama adım adım ilerlemeye çalışıyor. Onu en iyi anlayan
alttakiler de liderlerinin siyasi çizgisi yazıyor: Ya eşşek gibi sessiz yaşayıp
gideceksiniz, ya da defolup gideceksiniz.. Tabii bunu yazan eşek,
ilişki içindeki çevresine verdiği rahatsızlığın farkında değil. Büyüklerinden
aldığı tepkinin özü şu: Ulan, biz bunu
böyle demesini bilmez miydik de ortalığı karıştırıyorsun!
9)
RTE bütün kurumların, parlamentonun, muhalefetin vb varmış gibi göründüğü düzeni kurabilmek, desteklemek,
gerçekleştirebilmek ve koruyabilmek için, tabii ki polis gücünü ve MİT gücünü piyasaya sürüyor!
10)
Peki soruya gelelim: Böyle bir düzeni kurabilir mi, greçekleştirebilir mi ve
işletebilir mi otoriter gibi görünümlü özünde diktacı düzenini? Hayır.. Soma
kazasında kafasında 150 yıl öncesi, diktatörlük deyince kitlesel asıp kesen
adam belirdiği için.. Türkiye böyle bir yer değil ve olamaz.
11)
Peki basın, işte yazıp çiziyoruz? Bu ülkede diktatörlük mü olur? Biraz
muhalefetin olması, herşeyin mış gibi olduğu düzeni etkilemez. Bunu da
Perşembeye yazacağım.. İnşallah uçakta diyeyim! 15 günlüğüne, sevinsin o minik
adam: Defolup gidiyorum! Ama fırsat
buldukça burası boş kalmayacak..
--- 26 Mayıs 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder