Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

25 Şubat 2013 Pazartesi

Silivri’deki “Değerli Hakimler”


Savunmalarınızı kısa sürede bitirin, adalet yerini bulacak. Hem, Silivri’de çok değerli hakimler de var.” 
Henüz Balyoz davası savunmalar aşamasında.. Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel, Ekim 2011’de Hasdal’ı ziyaret ediyor; bazı general ve amirallere bu sözleri söylediğini, Semih Çetin Bir İhanetin Öyküsü’nde naklediyor. Savunmalar bitince tahliyeler olacağı umudu tavana vuruyor. Öyle ya “koskoca Gn. Kr. Başkanı böyle demişse mutlaka bir bildiği vardır”.
Biliyorsunuz, bırakın “değerli”lisini, Silivri’de gerçek anlamda hukuka-yasaya bağlı sıradan hakimlerin bir tane bile olmadığı kısa süre sonra ortaya çıkacak ve sıradan-normal bir mahkemenin dikkate alabileceği ortada tek bir delil olmadığı halde, subayların defterleri dürülecekti.
Özel bu sözleri söylediyse eğer, olasılıklar şöyle: 
İktidarın kendisine verdiği mesajı –inanarak– iletmiştir.. Bu komplo davada hiç bir mahkemenin mahkumiyet kararı veremeyeceğine inanmaktadır.. İçeri tıkılan subayları ziyaret ettiğine göre, onlara güç verecek bazı sözler vicdanen söylemek zorunda kalmıştır... Komutanları olarak, içerideki büyük gerilimin gazını almak istemiştir...
Hangisi, bilemem, ama Semih Çetin’in kitabı boyunca dikkat çektiği konuyu gündeme getireceğim. 
Komutanlar Balyoz komplosu konusunda gerekeni yaptılar mı? Hayır tabii ki, hepsini sırayla darmadağınık edecek büyük darbeyi daha başından aciz içinde seyrettiler ve üstelik iç hizmetlerin emrettiği üstün astının haklarını koruma talimatından bile yan çizdiler.. Şimdi bakalım!
***
Donanma Kurmay Başkanı Semih Çetin, iki kez tutuklanıp salıveriliyor, üçüncü tutuklanması eli kulağında.. Bu süreçteki ilişkileri yer yer özetleyip kitapta dağınık haldeki saptamaları bütünleştireceğim.
Donanma Komutanı Oramiral Murat Bilgel: “Çaresiz gibi, deprem yaratması gereken haberleri çok da olağanüstü bulmuyor gibiydi. Komutanda en ufak bir kızgınlık isyan hatta üzüntü belirtisi yoktu, olanlar umurunde değil gibiydi.. Kurmay Başkanı olarak beni ifadeye çağırıyorlar ve ama kendisi arayıp da merak etmiyor.. acaba uzun süreli bir şoka mı girmişti? Tutuklanmamız üzerinden 15 gün geçmiş donanma komutanından bir haber çıkmıyor”. 
Çetin’in teyzesi olanlara teşhisi koyuyor: “Ordunun neden bu hale düştüğü belli oluyor..”
Semih Çetin, sonunda Donanma Komutanı hakkında şu saptamayı yapar: 
Aslında dürüst insan, hiç bir kahramanlık yapmamıştı. Bizlere bu oyunu oynayanları çok iyi biliyordu, ama engel olacak gücü ve cesareti yoktu, isterlerse beni bile alabilirler diyecek kadar gerçekçiydi, herkes gibi başına bir iş gelmesinden korkuyor bunu dillendirmekten de kaçınmıyordu.. Deniz Kuvvetleri Komutanını da hiç zorlamadı, sorumluluğu ona bıraktı, ama olayların bu noktaya gelmesinin sorumlularından biri olarak tarihe geçti..”
Düşünün, kendisi komutan ama amirallerinin ve albaylarının tutuklanmasına vesile yaratan sahte Suga planını bile okumamış ve merak etmemiş.. 
Ama sadece o mu?
***
Genel Kurmay, yazılı kağıtlarda adı geçen amiralleri Ankara’ya çağırıyor.. Genel Kurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Semih Çetin’in önüne belgeleri koyuyor ve “bunları biliyor musunuz?” diye soruyor. 
Çetin bu yüzden 4 ay hapiste yatmış, yeniden içeri alınacak... İstihbarat Başkanına olan biteni özetliyor ve soruyor:
-“Bütün bunları bilmiyor musunuz?” 
İstihbaratçı Başkan: “hayır”!!!
-“Peki ben hapisten çıkınca neden sormadınız? (yanıt yok!)
- “Siz istihbarat başkanı olarak bu davayı nasıl görüyorsunuz, bize inanıyor musunuz, yoksa hala tereddütünüz var mı?”
Yanıt: “Eskiden vardı ama artık yok, herşeyin sahte olduğunu biliyoruz!” (İsmail Hakkı Pekin, daha sonra Andıç davasından tutuklanacaktı!)
Düşman içlerine girmiş sahte belgeler ve komplolarla Orduyu dağıtıyor, istihbaratçıdan tutun genel kurmay başkanına kadar kimse işin aslını astarını araştırıp öğrenmiyor. Ama “doğru olabilir belki de” tutumu içinde!
***
Semih Çetin kendisine "sen olsan ne yapardın" diye soran Deniz Kuvvetleri Komutanı komutanı Oramiral Uğur Yiğit’e şunları söylüyor (Yiğit ki, üstelik o ana kadar olan bitenler karşısında subaylarını koruyan tek komutan olarak da takdir toplamış biri):
-“Tutuklanan subaylarınızın ardında duracaktınız, peşinen suçlu ilan edilmelerine karşı çıkacaktınız, hemen ziyaretlerine gidecektiniz.. Genel Kurmay Başkanlığı Adli müşavirliği sınıfta kaldı, ortada bu kadar ciddi suçlama varken soruşturma açmadı, kimse bana neden tutuklandığımı sormadı, Donanma Komutanı bile bilmiyor.. Çünkü bilmeyince olayı kabullenmek daha kolay.. nasılsa yargı çözecek deyince iş bitiyor. Bu davalar kişisel değil orduya karşı açılmıştır. Genel Kurmay (İlker Başbuğ) bu tutumunu sürdürdüğü sürece bakın daha neler olacak..”
-“Hemen bir heyet oluşturun, çıkan belgeleri incelettirin, bulduğunuz sonuçları da kamuoyuna açıklayın, yoksa medyadaki bu bilgi kirliliği sürer.” (Bu öneriyi aylar sonra yerine getireceklerdi!)
Yiğit’in yanıtı: “Artık tutuklama olmaz, bunu aklınıza getirmeyin”.. 
Sonraki süreçte ise tutuklamalar 265 subayı buluyor! Başbuğ dahil!!!
***
Semih Çetin diyor ki: 
Bunca olaya rağmen TSK kurumsal olarak bir strateji geliştirememiş, hep baskı altında ve savunmada kalmıştı.. İstihbarat konsunda tam sınıfta kalmıştık, bu saldırı Bazı personel hatası sonucu istemeden, veya içimizdeki hainler tarafından bilinçli olarak dışarıya bilgi sızmasını engelleyemiyorduk, suçluları tespit edemiyorduk.. aleyhimize yürütülen kampanya karşısında halka gerçekleri açıklayamıyorduk. Hukukçularımız açık hukuk ihlallerini engelleyecek çözümler üretemiyordu.. Gn.Krm Adli Müşvarliği tam aciz tutum içindeydi.
TSK’nın tutumu: 
Konu yargıya intikal etmiştir, hukuk sürecine saygılıyız, adalete güveniyoruz.. Deliller sahte, dava bile açamazlar..”
Çetin: “Bir yıldır subaylarına kefil olacak bir komutan bulmamamıştık, sonunda adalet yerini bulacak diye bize sabır tavsiye ediyor ve ‘Gerçekler ortaya çıktı, basın bile farkına vardı bu dava kısa zamanda biter’ diyorlardı..”
Olan biteni, saldırının hedef ve amacını bu kadar da göremeyen bir “Genel Kurmay”..  
Yarın sürdüreceğim..
--25 Şubat 2013 / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

1 yorum:

  1. Sayın bursalı devam edin açıklamaya bizlerde bunları face de paylaşıyoruz.Okurken içimiz acıyor.

    YanıtlaSil