İlk kez bir siyasi liderin bilime, bilgiye teknolojiye yolculuğu
“Bilgi ekonomisi”, “bilim ve teknoloji üretimi”, “bilgiyi ekonomik yarara dönüştürmek”, “ülkeyi bilgi üzerine yeniden inşa etmek”, “bilgi üreterek halkın refahına katkıda bulunmak”... “Üniversiteler gerçek bir üniversite olmaktan uzaklaştı”, “Üniversitelere liyakat değil yandaşların iktidarın ideolojisine uygun kimseler atanıyor”, “Farklı fikirlerin dile getirilmediği, seslendirilmediği, bilim insanlarının merakının peşinden koşamadığı üniversitelere dönüştü...” “Büyük çoğunluğu üniversite değil”... “Katma değeri yüksek ürün üretemiyoruz.” “Teknoloji geliştiren ülkelerin pazarı mı olacaksınız yoksa siz de teknolojiyi geliştirecek misiniz..”
***
THY’nin Boston uçağında havada, ilk kez bir siyasi liderden, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bu kez çok farklı ama o kadar gerekli sesler duyduk. “Bilgi ekonomisi yaratmalıyız” diyor, “yoksa Osmanlı gibi batarız”.
Bir örnek veriyor, Covid mRNA aşısını geliştiren Almanya’ya milyarlar kazandıran Türk kökenli iki ünlü bilim insanımız Özlem Türeci ve Uğur Şahin... (Madem Türeci ve Şahin, o zaman bir bilim yolculuğu da onlara, Almanya’nın etkin bilim kurumlarına yapmak şart oldu!)
Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu aşı üretim tesislerini “dışarıdan daha ucuza alırız” berbat kafasıyla kapatan siyasilerin yönettiği bir ülkedeyiz. Programlı bir şekilde tek yürüyen, 1990’lı yıllarda başlatılan milli sanayi programı var. Sözde bir aşı yaptılar ama tek bir bilimsel açıklamasını yapamadılar. Öyle rafta duruyor. Turşusunu kurdular! Ağır aksak işleyen iyi hedefler konmamış, inşaatçı bir iktidarın yaratabileceği bir şey değil “bilgi ekonomisi”. Bu uzun vadeli, ülkenin ana çıkarı. Oysa iktidar cebini dolduracağı, yandaşlarını zengin edeceği, iki üç yılda parayı gördüğü inşaat peşinde. Oysa ilk 13 yılında ülkeye akan trilyonlarla Türkiye’de bilgi ekonomisinin altyapısı kurulmuş ve ülke tüm bilim dünyası için bir cazibe merkezine dönüşmüş olurdu.
İktidar despotik baskılar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler, kötü üniversiteler ile tüm yeteneklerimizi dışarıya yolcu ediyor. Arkalarından da “byeee” diye el sallayarak!
***
Kemal Bey Boston’a inmeye üç saat kala, neden bu yolculuğa çıktığını anlatıyordu.
Ülkenin bilgi ve teknoloji üzerine yeniden üretiminden, ülkenin geleceğinden, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim 2023’te başlayacak İkinci Yüzyılını inşasından...
Gördüğüm kadarıyla bir gelecek programı inşa etmeye çalışıyor Kılıçdaroğlu ve arkadaşları.
Böyle bir inşa, şaşmaz ve geri dönmez bir iradeyi, büyük bir adanmışlığı ve çok akıllı, danışarak, konuşarak sistemik davranmayı şart koşar. Geleceği yeniden kurmak, orta ve uzun vadeli, aman yarın seçim var diye düşünmeyecek ve köprüleri yakmış bir politik bakış ister.
***
Kılıçdaroğlu’nun “bilime-teknolojiye yolculuğu”nun ilk ayağı ABD’nin dünyaca ünlü MIT ve Harvard üniversiteleri oldu. MIT’in çok ünlü laboratuvarlarını gezmesine, direktörleriyle konuşmasına buradaki bilim insanları ve öğrencilerle buluşmasına eşlik ettik. Canan Dağdeviren ve laboratuvarı var, Türk öğrencilerle buluşma var, Bilge Yıldız var, Mehmet Toner var, Gökhan Hotamışlıgil var...
***
Diyor ki: Ülke kısır çekişmelerin içinde kalamaz. Ülkeyi içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal krizlerden, zorluklardan kurtarmanın yollarını aramalı ve bulmalıyız. Gelişmiş ülkeler ekonomik ve sosyal refahlarını bilgi ekonomileri üzerinde inşa ettiler. Üniversiteler özgür olacak, bilgi üretecek, buralarda üretilen bilgiyi teknolojiyi sanayici hayata geçirecek..
Haydi hayırlısı, şüphesiz bu politikanın kararlı izleyicisi olacağız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder