obursali@cumhuriyet.com.tr
Sürekli ütülüyoruz: Servet transferi ve artan sefalet
Yukarıdaki grafik Türkiye’nin gelir eşitsizliğinde Avrupa’nın bir No’lu ülkesine dönüştüğünü net gösteriyor. Şampiyonuz.. İlk üç en eşitsiz ülke, son üç ise en eşit ülkeler. Gini katsayısı, dünyada gelirler arasındaki farkı gösteren uluslararası bir yöntem. 0’a yaklaştıkça eşitlik büyüyor (gelirler arasında daha eşitlik), 0’dan uzaklaştıkça eşitsizlik büyüyor. Slovakya en iyi durumda mutlu ülke!
Herhalde 0.434 katsayısıyla, şimdiye kadar hiçbir zaman böyle tepe yapmamıştık! AKP döneminde Gini katsayısı 0.39’un altına bir iki kez göz kırptı, hepsi o kadar, yani eşitsizlik hep büyük kaldı. AKP sürekli olarak sermayeyi desteklerken daha büyük sermaye birikimini çalışan kitlelerin sırtından gerçekleştirdi. Yani sermaye zenginleşti, kitleler yoksullaştı.
Bunu da sendikalaşma ve hak aramayı baskılayarak, yer yer yok ederek, sendikalaşmayı kontrolü altına alarak, grevleri yasaklayarak yaptı.
Tabii en büyük numarası da her zaman ve her yıl, kitlesel ücret artışlarını, asgari ücret belirlemelerini, emeklilere zammı, sürekli enflasyonun altında yapmak oldu. TÜİK’i bu amaçla çalışanları kandırma aracı olarak kullandı.
SUÇLU BİZ DEĞİL, ONLAR!
Yüksek enflasyon ama düşük zamlarla millet sürekli olarak eziliyor. “Biz çalışanlarımızı asla ezdirmeyeceğiz” sık kullanılan lafları ise ülkenin en büyük iktidar palavrasıdır. Güya çalışanları ezenler marketler! Stokçular! Etiket kontrolleri, halkın uğradığı büyük soygununu gözden kaçırmak için toplumun önüne sürülen yemler: Biz değil, suçlu onlar!
Şüphesiz kontrol her zaman iyidir, kötü niyetliler mutlaka çıkar.
Ama esas mesele, halkı enflasyon aracı ile soydurma politikasındadır.
Gelirlerin hiçbir zaman enflasyon artışına yetişememesidir.
İktidar, çalışanlara en büyük saldırıyı da son 3-4 yıldır yapıyor.
Ekonomiyi uçuruma sürükleyen politikalar karşısında iktidarın gereksinim duyduğu parayı, ücretleri baskılayarak, yani halkı soyarak elde ediyor.
Geçen yıl ve bu yıl enflasyon ile gelirler arasındaki fark tam bir uçuruma dönüştü.
BİR TAŞLA İKİ KUŞ, BİR DE POST
Burada bir taşla vurduğu ikinci kuş ise düşük emek maliyeti ile ihraç mallarını dış rekabette ucuz tutmak ve “ihracat rekorları” kırmak. Çünkü neredeyse en büyük gelir kalemi olarak, ihracattan gelen dövizler kaldı ellerinde.
Bu emek soygunundan da bir başka post daha çıkarmayı ihmal etmiyorlar: İhracat rekorları kırıyoruz! Hem emeği soy, emekten çal ve sonuçta bunu sermayenin kârına ekle, üstelik bundan bir de büyük iktidar, büyük Türkiye propagandası çıkar.
Valla helal..
Şu “kur korumalı mevduat” hesabı numarası da zengin ile yoksul kesimler arasındaki eşitsizliği büyük ölçüde artırıcı finansal araca dönüştü. İktidar dolar kurunu 11 küsur TL’de tutamayınca (tutacak dövizi olmayınca kasalarında, ve ekonomi politikaları ile kuru daha yükseltici etki yapınca), Hazine’den zenginlere, büyük para sahiplerine muazzam yeni bir servet transferi kapısı açtı.
KKM: ZENGİNLERE SERVET TRANSFERİ
Mart sonuna kadar KKM hesaplarına yatırılan para 591 milyar TL!
Bunların ne kadarı yerli veya yerli kılıklı bilmiyoruz, ama kurun o noktada kalmayacağını iyi biliyorlar, bankaların yüzde 18’e varan faizini alıyorlar, yükselen kur farkı olarak da 136.3 milyar TL Hazine’den alıyorlar. Mahfi Eğilmez, bunun Hazine’ye bir yıllık yükünü 545 milyar TL olarak hesap ediyor.
591 milyar dolarlık KKM hesabının herhalde çalışanlara ait olduğunu söylemeyeceksiniz. Hadi diyelim yüzde 10’u çalışanların payı.. Onlara helal olsun.. Ama geri kalanının büyük servetlere ait olduğu çok açık ve net.
Böylece iktidar, üç aylık KKM hesap sahiplerine 136 milyar TL Hazine’den para ödeyerek servet ve gelir eşitsizliğine büyük katkı yapıyor.
Maliye Bakanı’nın gözleri, bu büyük servet transferini görünce parlamıştır bir işadamı olarak!
Notlar:
1. Gelir eşitsizliği Gini katsıyı ile ilgili bilgi, Bayram Ali Eşiyok’un, Herkese Bilim teknoloji, sayı 313; dergi www.herkesebilimteknoloji.cm portalından tek sayı olarak alınabilir.
Bayram Ali Eşiyok, “Milli gelirin emek ve sermaye arasında nasıl bölüşüldüğünü” milli gelir değerlerinden de hesaplıyor. 2016’da emeğin (ücret) payı yüzde 36.3 iken, sermayenin payı yüzde 47.5 olarak gerçeklemiş. 2021 yılına gelindiğinde bölüşüm emek aleyhine dramatik ölçüde bozuluyor: 2021’de emeğin payı yüzde 30.2’ye düşerken sermayenin payı yüzde 52.6’ya yükselmiş. Fark 11.2 puan iken 2021 yılında 22.5 puana yükselmiş. “Bu bulgular kısa sayılabilecek bir dönemde dahi emek payının büyük bir şokla karşılaştığını göstermekte.”
2. Kuru Hazine koruyacak da Hazine’yi kim koruyacak? www.mahfiegilmez.com/2022-03/kuru-hazine-koruyacak-da-hazineyi-kim.html?utm_source=feetburner&utm_medium=email
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder