Orhan Bursalı
Metin Arditi: ‘Babam Omuzlarımda’,
MURAT AĞIREL’DEN VURGUN... ERSİN VE CANER’DEN GÖLGE ORDU..
Bu pazar size bazı kitaplardan kısaca bahsedeceğim.. Olağanüstü bir anlatı okudum, Yapı Kredi Yayınları’ndan. Türkiye doğumlu, babası tarafından 7 yaşında yatılı okuması için İsviçre’ye gönderilen, Metin Arditi’nin “Babam Omuzlarımda” etkileyici lirik anlatısı. İstanbul’da ailesinin ve arkadaşlarının sıcak kucağından koparılmasının ve yıllarca, ülkesine bile gelmemecesine yatılı okulda tek başına geçen bir hayatın sorumlusu olarak gördüğü babasıyla adeta ölümüne bir hesaplaşma.
Evet, ancak böyle tarif edebilirim. Baba çok başarılı, eski sosyalist, becerikli bir iş insanı, çevresini etkileyici bir adam...
Ve babasının etkisinde, ona hayran, ama sevgiye, eve, yuvaya özlem ve terk edilmişlik duygusu içinde, ama okul, eğitim ve iş hayatındaki sonraki başarılarını da adeta borçlu olduğu bir oğul.
Diş macunu, tüp ilaç ve kremleri delmek için ne yaparsınız? Kapağı çevirir çıkarır, üstündeki sivri ucu ters çevirir ve tüpün ağzındaki alüminyumu delersiniz. Metin Arditi’nin iş hayatındaki önemli bir buluşu... Fakat 50 yaşında iş hayatını sonlandırıyor ve babasının sadece “Kitap başka...” sözünün peşinde, ikinci hayatına başlıyor.
Sefarad Yahudisi bir aile, fakat henüz Hitler mezalimini yaşamış bir zamanda oğluna “Ama şunu unutma, Almanya önemli bir millettir” diyebilen büyük bir cesaret ve sağduyu.
Kitapta çok şey var. Anlatmayacağım, sırası geldiğinde korkak, dönek diye saldırdığı ve kendisini büyük olaylar karşısında yalnız bıraktığı babası için “Bana tek başıma da kalsam yürümeyi öğretti” diyebiliyor. Babasının “Olaya insanca bak, iyilikseverlikle. Bu seni daha mutlu edecektir. Her şeyden önce alçakgönüllü ol... Hep adil ol... Sağduyuyu terk etme...” öğretileri sonunda her şeyden ağır basıyor ve baba - oğul rekabetinin sonunda diyor ki “Sana hep borçlu kalacağım. Kabul ediyorum. Ben senin oğlunum. Sana benziyorum. Seninle ilgili her şey bana yardım etti.”... Yerle bir ettiği babasına sığınıyor yine son cümlesinde: “Şimdi her şey huzur içinde. Atalarımdan birisin artık ve beni kutsayıp korumanı istiyorum.”
Okuyun, çevirmen Ayşenur Cengiz’in diliyle, kitap sanki Türkçe yazılmış gibi.
MURAT AĞIREL’DEN VURGUN
Gazeteye gelen zarfta kuşekâğıda basılmış 5-6 sayfalık broşürde, Murat Ağırel hakkında olmadık zırvalıklarla karşılaşınca gülmüştüm. Broşürün içinden, bugün kendisini görevden alan RTE’nin paltosu altına sığınan eski belediye başkanının gölgesi sırıtıyordu. Hakkında açılan onlarca davadan sığınacak başka yeri yoktu. Stockholm sendromu!
Genç başarılı gazeteci arkadaşım Murat Ağırel’in, İ. Melih Gökçek’in başkanlığı zamanında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin belgelerle nasıl soyulup soğana çevrildiğinin öyküsünü önce Parsel Parsel kitabında anlatmıştı. Parsel Parsel - 2, Vurgun adıyla yine KırmızıKedi’de yayımlandığını anımsatayım.
Bu kez, Ankara Büyükşehir’den Fethullahçılara nelerin peşkeş çekildiğinin, parasal ve siyasal ilişkilerinin dökümü var. Ağırel, milletin varlıklarının peşinde koşuyor. “Kalemin namusu adına Orhan Bursalı’ya” diye imzalamış.
Bir Ankara Polisiyesi, dermişim.. Ama bir Ankara soygun belgesi, tabii ki polisiyelik, adliyelik.. Tepeden tırnağa hesabı verileceklerin listesi kitaplarda. Eline sağlık Murat. Kitabın gecikmesi olmaz!
ERSİN VE CANER’DEN GÖLGE ORDU
İki genç gazeteci arkadaşımız Ersin Eroğlu ve Caner Taşpınar’ın Gölge Ordu kitabını da analım. “SADAT’ın sır perdesi aralanıyor” anonsu ile duyurdukları kitapta, son yılların en çok konuşulan kişisi, bir zamanların Erdoğan’ın resmi danışmanı, emekli asker Adnan Tanrıverdi’nin Türkiye’de ve İslam ülkelerindeki “İslam Ordusu” ve “askeri” faaliyetlerinin belgesel dökümü... Bu adam İstanbul’u da İslam dünyasının başkenti ilan etmişti! Herhalde kendisini Mehdi olarak görüyor da olabilir.
İktidar ile FETÖ örgütü ile iç içelikler, siyasi ilişkiler, destekler, bir vakıf üniversitesi ile yoğun alışverişler..
Ersin ve Caner, Gölge Ordu ile sır perdesini aralıyor... KırmızıKedi’den bu da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder