3
Ekim Perşembe 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
İki olgu üst üste geldi. İlki
AKP’nin oy kaybettiği; daha doğrusu Cumhur ittifakının yüzde 47,5’a indiği.
İkincisi de Cumhurbaşkanı seçilmek için yüzde 50+1 oy gerekliliğini yüzde
40’lara çekmek.. Artık yüzde 50’yi aşmak ittifakla bile olanağın dışına çıkınca
AKP’liler yeni formüller peşine düştü. Ne demişti bir AKP büyüğü: “Cumhurbaşkanı Erdoğansız biz hiçiz!”
(Hiç’in önünde bir ‘koca’ var mıydı, unuttum)
İşte bütün mesele bu, olmak ya da
olmamak.. Bir “hiç”ten bir şey olmaz.
Hiç bir şey... Yoklar dünyası.. Ama varlar, konuşuyorlar, gidiyorlar geliyorlar
toplantılar yapıyorlar. Erdoğan sayesinde tabii. Demek ki partide tek varlık
Erdoğan. Nitekim öyle de.. Ama “yıldız” sönmeye parlaklığını yitirmeye
başlayınca, çekim gücü de azalır, giderek söner ve o da hiçler dünyasına
karışır.
Bu evrensel bir yasa. Dünyada
hayatı var eden Güneş (ışıkları). Kozmolojik takvimde ömürler milyarlarca yıl
ile ölçülüyor! Güneşimiz giderek sönecek 5 milyara yakın ömrü var. İçindeki
yanma olayı, cevher bitmeye başlayınca Güneş etkisini, cismini, çekim gücünü
kaybetmeye başlayacak. Güneş Sistemi bitecek.
Toplum bilimlerinde, siyasette de
bu evrensel yasa geçerli.
Erdoğan yıldızı sönmekte olan bir
olgu.
Bazıları, henüz çok sayıda “hiç”,
etrafından dönüp duruyor. Ama etrafında dönenler giderek azalacak. Çekim gücü
zayıflıyor. Merkezden, odaktan kaçanlar çoğalıyor.. Baksanıza, bu çekimden
kurtulanlar başka odaklar bile oluşturmaya başladı. Ama “hiç”lerin bir geleceği
yok.
Şimdiden 2023 hesapları başladı. Acaba Erdoğan’ı nasıl odakta tutabiliriz..
Biz de varolabilelim.. Erdoğan’a koltuk çıkacak ve onu orada tutacak başka
partiler mi arasak.. İYİ Parti olur mu.. Kurulması kaçınılmaz yeni partileri de
Cumhur ittifakının içine mi alsak...
Henüz 4 yıl var, ama kafalar buna
çalışıyor.
Ülkenin o kadar sorunu var; o
kadar kafa boşta dolaşıyor, ama varsa yoksa iktidarda kalmak, cukkaları
götürmek.
Hayır. Olay bitmiştir. 4 yıl bile
uzatmaların uzatması. 4 yıl sürer mi, bilinmez.
OKURDAN
NOTLAR
Topkışla
deprem için yerinde kalmalı
Enver
Arslan: İstanbul’daki kışla (topkışla) boşaltılacak ve
satılacakmış. Bu kışla bildiğim kadarıyla çok büyük. Anılan kışla ve askeri
birlik bu deprem için hafif piyade tüfekli olarak muhafaza edilmeli. Büyük bir
depremde, hiçbir yeri emniyete alamayacağız.. kurtarma çalışmalarına başlamakta
bile zorlanacağız. Çünkü AFAD birimleri kendi derdine düşecek. Bu birlik
komutanları olmasa da nöbetçi heyeti ile kurtarma ve emniyet için kullanılarak
halkın yalnız bırakılmadığı anlatılmış olur. Birlik kışlasına yapılacak çadırlı
barınma yerleri çok kolay kurulabilir
“Deprem konusu
siyasidir”
İlkfer Akman: Depremin kaçınılmazlığı, yeri ve etkileyeceği
alanı, büyüklüğü/şiddeti belli, zamanının ise bilinemeyeceği bilimsel olarak
ispatlanmış bir gerçek ise, toplumu ilgilendiren konuların depremin yaratacağı
etkileri ve çözümleri olması gerekmez mi? Einstein'a dünyayı kurtarmak için 60
dakika verilse zamanınızı nasıl kullanırsınız diye sorulduğunda, Einstein 55
dakikamı sorunun ne olduğunu anlamaya, kalan 5 dakikayı çözüm için harcardım
dediği söylenir. Bu süre kullanımını bizde sorunun ne olduğunu bildiğimize göre
bir saatin 5 yada en çok 10 dakikasını sorunun yeni durumunu, kalan süreyi de
çözümleri ve alınması gereken önlemlerin durumunu tartışmalıyız.
Ancak alınacak önlemlerin başında gelen
binalar, yapılar ve şehirleşme konularının bilimsel olarak konuşulmalı. Uzmanlarca
ve siyasilerce asıl sorgulanması ve tartışılması gereken bu konulardır.
Kısaca deprem sorunu ülkemiz için bence siyasidir. Bu konular için uzmanların
gerçekten bilim yapan üniversitelerimizden, bağımsız kalabilmiş
akademisyenlerden ve TMMOB gibi meslek örgütlerinden seçilmesi uygun olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder