24
Haziran 2018 Pazar /Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Bugün siyaset yoksa
sanat siyaseti yaparız biz de, biraz sessizlik içinde umutlu oyunuzu
kullanırsınız siz de.. Değişik bir konuda kafanızı karıştıralım.
Bir soru ile başlayayım:
Şu ekonomi dünyası bir cangıl. Ekonomi insan etkinliklerinin esasını, belki de
yüzde 95’ini oluşturuyor. Ekonomi dışında nasıl bir insan etkinliği var diye
sormayın. Var. Siz düşünün. Ben de size bir başka boyut açayım.
Ekonomik faaliyetler
içine sanat faaliyetlerini sokar mısınız?
Evet. Çünkü para üzerinden tanımlayacağımız her şeyi ekonomik faaliyetin
bir parçası görmek zorundayız. Resim parayla,
görsel sanatlar, sinema, müzik, heykel, dans vb sanat etkinliklerinin
ürünlerini kullanmak, seyretmek veya satın almak isterseniz genellikle pamuk
eller cebe. Çoğu da el yakar.
Ama sanat
etkinliklerinin diğer ekonomik faaliyetlerden apayrı bir yeri var.
Sanat dışındaki tüm
ekonomik faaliyetler bir cangıl içinde sürer. Kıyasıya bir rekabet, dahası
savaşlara kadar süren insanlığı yiyip bitiren bir siyasetin unsuru
durumundadır. Şöyle başınızı kaldırıp dünyanın haline bakın! Ticaret savaşı
dünya savaşına yol açar mı diye korkular dile getiriliyor.
Ama sanat etkinlikleri
(bunlara şiir, roman öykü, ve diğer düşünsel ve yaratıcı etkinlikleri de katın)
tüm diğer ekonomik etkinliklerden
farklıdır. Savaş konusu olmaz. İnsanı yiyip bitirmez, zenginleştirir,
insanoğlunun yüce duygu ve düşünsel yönünü geliştirir, derinleştirir.
Sanat
barışçı ve evrenseldir
Barışçıdır, özellikle savaş konusu
olmadığı ve insanoğlunun başka bir dili ile iletişim kurdurduğu için.
Bu açıdan evrenseldir, dostluğu,
kardeşliği geliştirir. Saatlerde tartışırsınız, birbirinizle bir sürü keşifte
bulunursunuz, ve insanoğlunun geniş ve derinlemesine bitmez tükenmez
zenginliğini keşfedersiniz. Bu size büyük bir haz verir.
Sorum şu: Bu tür sanat ve düşünsel
etkinliklerin, içinde bulunduğumuz ekonomik faaliyetler içinde payı nedir?
Çok az. Bu soruyu ziyaret ettiğimiz Bayburt dağlarının düzlüklerinde,
yaşadığı köyün hemen yamacında Baksı
Müzesi’ni kuran, bir zamanlar Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Dekanlığını yapan Hüsamettin Koçan
dostumuza sordum. Orada, Müzeyi gezerken.
Yüzde
kaç mesela, yüzde 1’i bulur mu?
Hayır dedi. Bence de.
Sanatın
ekonomik payı
Bir kez daha yazmıştım, dikkatli okurlar
anımsar, peki sanat faaliyetleri bugünkü ekonominin mesela yüzde 10-20 sini
oluştursaydı, ekonomik bakımdan geniş kitlelerce de kolayca ulaşılabilir kılınabilseydi,
acaba ülkemizde insanlar arası ilişkilerin tümü nasıl değişmiş olurdu?
Bu konuyu düşünün, tartışın lütfen. Mesela
bir ülkenin, bir siyasi partinin böyle bir hedefi olabilir mi, olmalı mı?
Baksı Müzesi bir delice proje ve 12.yılını
tamamladı (*). Bir doğa harikası yerde. Koçan ile çevreyi konuşuyoruz.. Çorum
deresinin ötesinde uzanan yumuşak dav eteklerininin ötesinde ne var? Anzer
yaylası. Ne kadar zamanda gidilir, 60 km lik bir trekking yürüyüşü gidiş dönüş.
Müze’nin konuklama yerleri çok güzel.
Niçin
gittik?
Ne amaçla gittik? Alev Ebüzziya’nın dünyaca meşhur o “çanak”ları ile yerelde üretilen
ve insanlığın neredeyse varoluşu kadar eskiye gidebilen seramik çanakların
birlikteliğini ve ortaklığın vurgulayan bir serginin açılışında bulunduk. Alev
Hanım da geldi, Erol Bey’in Alev hanımın eserleri ve yerel seramiklerden oluşan
koleksiyonundan bir demet. Haldun
Dostoğlu da küratörlüğünü yaptı serginin.
Tabii Hüsamettin Koçan eşliğinde müzenin
diğer koleksiyonlarını da gezdik, büyük bir keyifle.
İki gün, olağanüstü geçti.
Baksı Müzesini yüceltelim. Gezi
programınıza alınız. Müze dükkanında çok da güzel eşyalara epey para
harcayacağınıza da bahse girerim.
Özel bir yer Baksı Müzesi ve doğası.
Ekonomik faaliyetlerimizden buraya pay
ayıralım ve sanatın payını arttıralım!
İlk fırsatta Baksı Müzesi’ne hem yazı hem
de gezi olarak dönmek vaadiyle..
(*)
Not: Geziyi düzenleyen ve
Sergi’nin sponsorluğunu yapan QNB
Finansbank’tı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder