Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

31 Mayıs 2018 Perşembe

RTE İÜ Rektörünü görevden alacak, veya..


27 Mayıs 2018 Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet


Kaç gram artış yapacaksınız demokraside, hukukta, adalette, özgürlüklerde?


RTE, eminim İstanbul Üniversitesi Rektörünü görevden almaya hazırlanıyor. Bugün yarın rektöre, tıpkı belediye başkanlarına olduğu gibi, birer mesaj gider koltuğu boşaltması için; dahası Cumhurbaşkanı bizzat, bu ne kepazelik o koltukta nasıl oturabilirsin, diyecektir.
Artık bu kadar kör gözüm parmağına böyle bir rezalete yol açılabilir mi bir rektör?
Hayır RTE buna izin veremez ve göz yumamaz. Mutlaka kulağından tutup bir kenara koyacaktır!
Neden böyle diyorum? Daha dün açıkladığı manifestosunda ve seçim bildirgesinde bu ülkeye daha fazla demokrasi daha fazla hukuk daha fazla özgürlük vaat eden bizzat Cumhurbaşkanı değil miydi?
 Şimdi aynı Cumhurbaşkanı bizzat o koltuğa oturttuğu, üniversitenin seçmediği bir rektörün kalkıp da Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi tıp fakültesine sokulmaması için dekana talimat vermesine, üstelik tüm yardımcılarıyla birlikte görevden alınmasına, YÖK’ün de alet edilerek, nasıl göz yumar?
İÜ Rektörü Cumhurbaşkanına YÖK ile birlikte kumpas mı kurdu yoksa?

“Sen hangi dünyada yaşıyorsun?”

Evet eminim okurken böyle diyorsunuzdur bana.
Üstelik izah da ediyorsunuzdur: İÜ’nün seçtiği rektörü atamayıp siyasi mezhebinden seçip atadığı rektör, orada siyasi bir figür olarak durmuyor mu, üstelik Cumhurbaşkanını da temsilen? Cumhurbaşkanı atamasaydı, o koca dünyanın başına geçeceğini rüyasında görse inanır mıydı?
Diyorsunuz ki: Ne amaçla o koltuğa oturtulduğunu bilir. Saraydan bir işaret alasına gerek yoktur. Önemli anlarda görevini yerine getirir, tıpkı İnce olayında olduğu gibi..
Rektörün kendi mi inisyatif kullanarak harekete geçti, yoksa Saray YÖK ile birlikte rektörü mü harekete geçirdi.. bütün bunlar önemsiz ayrıntılar.
Bu süreçte tek önemli bir nokta var: Cumhurbaşkanının ne tutum aldığı.
Bunca zaman geçtiği halde bu rezalete susulduğuna göre, Saray yönetiminde “rektörün görevini tıkır tıkır yerine getirdiği” konusunda bir fikir birliği var.
Tamamen siyaseten atanmış rektörlerin görevlerini çok iyi yerine getirdiğine şüphe mi var?

Emrinize hazır ve nazırız efendim

Mesela Ege Üniversitesi Rektörü, bakın sosyal medya hesabından neler yazdı:
Ege Üniversitesi Ailesini temsilen 382 kişilik akademik ve idari kadromuz ile Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ı karşıladık. Kentimize hoş geldiniz Sn. Cumhurbaşkanımız @RT_Erdogan onur verdiniz. https://twitter.com/ProfNecdetBudak/status/990215964150173696/photo/1pic.twitter.com/6nwWMOSWDO 
Olay bir ay önce gerçekleşti, yani 26 Nisan’da. Rektör bey, öğretim üyelerine çağrı yaptı, haydi Cumhurbaşkanını karşılamaya geliyorsunuz diye. 382 kişi toplanmış. Kimi rektör istediği diye, kimi gitmezsek başıma ne gelir endişesiyle, kimi zaten RTE – iktidar hayranı olduğu için, kimi kendisine rektör tarafından kadro açılması minnettarlığıyla vb.
Sadece bu saydığım nedenler bile üniversitelerin ne hale sokulduğunu, akademik ve siyasi özgürlüklerin sıfırı tükettiğini gösterir.
Şüphesiz çağrıya uymayan ve gitmeyen yüzlerce akademisyenin varlığını da anımsatalım.

Nesine inanacağız?

Cumhurbaşkanı seçim manifestosunda adalet, özgürlük, hukuk, yargı konusunda vaatlerde bulunuyor.
Hayır ucuz polemik yapmayacağım: Yahu 16 yıldır iktidardasınız, bu ülkede adaletsizliği de, özgürsüzlüğü de, hukuksuzluğu da, yargı bağımlılığını da bugüne kadar görülmemiş bir ölçüde peydah eden sizlersiniz, demeyeceğim.
Şimdi 16 yıllık iktidarınızdan şikayetçi olmak da neyin nesi? Yoksa onlar sizler değil miydiniz” cümlesini de kurmak istemiyorum.
Sadece tek soru soracağım: Osman Kavala’yı hangi hukuki gerekçeyle, iddiasız ispatsız hâlâ hapiste tutuyorsunuz? Hangi vicdanla?

Kaç gram demokrasi ve hukuk?

Seçim bildirgenizde demokrasi, hukuk, adalet, bağımsız yargı vaadinizi ciddiye alalım, peki?
Bu kavramları gündeme getirirken, düşüncenizde bu kavramların evrensel içerikleri, ağırlıkları, değerleri mi var?
Yoksa bugüne kadar hep söylediğiniz “hukuk devletiyiz, yargı bağımsız, demokrasi tüm kurallarıyla yürürlükte” gibi, gerçekle ilişkisiz söylemlerinizin özgül ağırlığında bir kaç gram değişiklik mi yapmayı düşünüyorsunuz?
Kaç gram? Veya kaç miligram?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder