İktidar,
Suriye’de El Nusra ve IŞİD gibi köktendinci terörist örgütlere her türlü
desteği verdiği üzerine günlerce reddiye döşesin, hatta Başbakan Davutoğlu IŞİD’İ desteklediğimizi kim söylüyorsa vatan hainidir gibi,
anlaşılan artık Yeni Türkiye’nin
gönderine çekilmek istenen ama bu ülkede asla sökmeyecek “otoriter bayrağı”
dillendirsin...
Büyük bir çöküş
yaşıyor RTE-Davutoğlu’nun Ortadoğu politikaları..
***
Ricciardone,
ABD eski Ankara büyükelçisi, Suriye’de
kimin terörist kimin ılımlı İslamcı olduğu konusunda, anlaşamadığımız konusunda
anlaştık, Türkiye’den Nusra gibi
köktendinci teröristlere yardımı kesmesini istedik, diyor..
Newsweek
dergisi, ülke içinde hepimizin bildiği bir gerçeği, yaptığı röportajlarla
dünyaya yayıyor: Türkiye, IŞİD’in adam devşirme kaynağı! Büroları var, para
topluyorlar, toplantı yapıyor, bayrak asıyor ve yüzlerce kişiyi savaşa
götürüyorlar.. İktidar böyle bir olayı seyrediyorsa, bu demektir ki, göz
yumarak IŞİD’e savaş gücü devşirtiyor...
O IŞİD’çiler
ki, Musul’da 49 görevlimizi derdest edip rehin/esir aldılar.. Davutoğlu, hangi
gerekçe ve düşüncelerle elçilik personelini boşaltmadı? Bunu açıklaması millete
bir borçtur! (*)
Akla gelen en
yakın olasılığı dillendiriyoruz hep: IŞİD
bize dosttur, onları destekledik, müttefikiz, bir şey yapmazlar..
Böyle değilse
eğer, doğrusunu söylesinler? Elçiliği neden boşaltmadınız, Musul Valisi bile
sizlere “korumalarım kaçtı, ben de gidiyorum, elçiliği neden boşaltmıyorsunuz?”
demesine rağmen!
IŞİD’çiler
şantaj mı yapıyor: Türkiye’deki
faaliyetlerimizi engellemeye kalkarsanız, esirleri... Bu rehineler nerede
tutuluyorlar, hepsi sağ mı, MİT ve TSK’nin bir operasyonla bunları kurtarma
umudu sıfır mı?
Hadi soralım:
Acaba IŞİD’in ülke içinde, istediği zaman ortalığı bombalayacakları gizli hücre
elamanları var mı yok mu.. Varsa ne kadarlar? Emniyet, MİT ne yapıyor? İktidar
bundan korkuyor mu?
ÜSLER IRAK’A MI
Türkiye aynı
zamanda, Avrupa ülkelerinden cihatçı müslümanların da Suriye ve Irak’a yol
geçen hanı! CİA açıklıyor: IŞİD’in silahlı gücü ikiye katlandı, 31 bine
yükselmiş olabilir.. 80 ülkeden 15 bin militanın gittiği sanılıyor.. (Batı
ülkeleri yurttaşı bu gençlerin cihada gitmesinin diğer yüzü: Batı’nın dünya
politikasının iflası, Batı’ya karşı duyulan büyük öfkenin, ezilmişliğin de bir
dışavurumu..)
Amerika’nın en
etkin medyaları bombalıyor iktidarı, son olarak Wall Stree Journal: “Ankara artık ABD’nin müttefiki değil.. Asker
gördermeye hazır Kürtler öne çıkıyor.. İncirlik’i, Kuzey Irak’taki Kürt
topraklarında başka bir hava üssüyle değiştirme zamanı geldi..”
RTE
/Davutoğlu’nun, IŞİD’i Suriye Kürtlerine
ve Irak Kürtlerine karşı bir baskı aracı olarak kullanma niyetleri ve
politikaları da tam çöktü. ABD’nin IŞİD’i temizleme kararlılığı, nünü göremeyen sıfır derinlikli bir dış
politikanın ülkeyi yönettiğinin kanıtı..
“Bölge “Gücü”, “Dünya Devleti”, “Lider Ülke”
propagandaları, birden kağıttan kaplanlığa, politikasızlığa ve masaya daha
oturmadan herşeyi kaybedenlerin oyununa dönüştü!
KÜÇÜK TÜCCAR
KAFASI
Siz hâlâ
IŞİD’den petrol alarak yandaş şirketlerin ceplerini doldurmayı politika sanın!
IŞİD tarafından döşenen onlarca küçük petrol borularına göz yumma tüccarlığıyla
uğraşın (Fehim Taştekin, Hürriyet).. Yemen iç savaşına, tüccarlarınızın silah
satarak para kazanmalarını, böylece ölüm ticaretini kazanca dönüştürebileğinize
güvenin. Türkiye’den yola çıkan silah
yüklü gemilerin Yemen civarında yakalanmalarının sizi bölgeden nasıl tecrit
ettiğini görmeyin..
Siz hala, silah
yüklü MİT tırlarının yasa dışı bir şekilde Suriye’ye sevkedilirken
yakalanmasını “hainlik” olarar görün, ama büyük suç işlediğinizi kabul
etmeyin..
***
İktidar,
İslamcı terör örgütlerini destekleyerek, Suriye’de Esad’ın iktidarını yıkma
olasılığının sıfıra yakın olduğunu,
bu oyunu kaybettiğini, hâlâ görmüyor mu? Esad ile yeni bir dönemi başlatması
için, politikasını 180 derece değiştirmenin, olaylar ve gerçekler karşısında
bir dış politik ve pratik zorunluluk olduğunu ve Ortadoğu’da neredeyse tüm
devletlerin böyle davrandığını görmüyor mu?
İktidarın,
büyük kazanç gördüğü çözüm sürecini nasıl sürdüreceği
konusunda da kafası iyice karışmış durumda.
Gülten Kışanak
baksanıza dün siyasi özerklik yetmez mali özerklik de istiyoruz, dediğine
göre..
Buradan, “Çözüm
Süreci”nde, hiç bir zaman açıklanmayan pazarlıklarda, siyasi özerkliğin zaten
verilmiş olduğunu mu anlamalıyız?
----
(*) Diyor ki Davutoğlu:” .. inşallah bu ülkede bir daha hiç bir başbakan, herhangi bir mahkeme
karşısında hesap verme zorunluğunda kalmayacak. Hesap vereceği makam, onu, o
iktidara getiren milletin tam kendisidir ve Allah’ın huzurudur..” Bu, hukuk
ve yasa tanımazlığın ilanı gibi.. Başbakanlar hukuk devleti ve yasalar
çerçevesinde o koltuğa oturur. Anayasayı yasayı çiğnediklerinde mahkemede hesap
verirler.. Bu iş yeryüzünde böyle işliyor.. Kul, yasa ve hukuk hakkı hesapları
burada görülür; Allah’a vereceğiniz hesap ise ayrı, onu o tarafın işi . Aman
yanılmayın ve “hesapları” karıştırmayın sayın Davutoğlu..
-- 14 Eylül 2014 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder