Siz
oyunuzu kullana ve çevrenizdeki insanları da bu yurttaşlık görevini mutlaka
yerine getirmesi için iteleyedurun, biz burada sandıklardan sonra bu akşam
neler olur, ona bakalım..
1)
İlk turda seçilmeyi garantilemek istiyor... Dışarıdan beklenen oylara kar
yağınca, mezhep ve etnisite ayrımcılığına ve gazetecilere saldırılara sarıldı
yine. Umudu MHP’lileri çekebilmekte. Yüzde 50+1.. İşin zorluğu var.
2)
Yine yollara düşüp köşe bucak dolaşmasının ikinci nedeni, mümkün olan en yüksek
oyu alarak, partisi içinde yapacağı bütün düzenlemeler için “bak millet
arkamda”, güç gösterisi yapmak. Köşke oturmadan başbakanı, parti başkanını
falan herşeyi istediği “tasarlamak”.
Ki, tepeden herşeyi bal parmak yönetebilsin..
***
Erdoğan’ın
siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan
tedirgin, liderinin de tedirginliğini yansıtıyor. Yine iktidarın adamlarından A. Selvi’ye “İki başlılık olmaz”
demiş. Erdoğan’ı köşke çıkarıp, hükümeti ve partiyi yönetmeye talip olanlara
gözdağı veriyor: Siyasal dinci akımın Cumhuriyetçilere ve laiklere karşı
zaferini tarihsel bir dava olarak görüyor “Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı bir misyondur” diyor! Erdoğan’a kayıtsız şartsız biad
etmeyenlere de sopa sallıyor:
“Ama bu arada herkes kendi imtihanını verecek…Bu davaya
hizmet edenler şeref kazanıyor… Şimdi birileri bundan sonrada kendi
pozisyonlarını korumak için davaya muhtaç davanın devamı için bizler halen bazı
koltukları ve makamları işgal etmeliyiz gibi düşünceler içindelerse bunu dile
getiriyorlarsa bir nevi davayı kendi makamları için kullanıyorlarsa bunu doğru
bulmam...”
“Bu hareketin
lideri belli, biz genel başkan seçeceğiz.. Genel başkan ve Başbakan aynı ve tek
kişi olmalı..” Yani bu bakışın pratik anlamı, A. Gül’ün seçimlere kadar
tasfiyesidir.
***
RTE, seçilirse, Köşke çıkmadan
herşeyi belirlemeke için faaliyete geçti. Zaten ilan de etmişti, Köşk ile uyumlu hükümet.. Bakanlar
Kurulu’na sık sık başkanlık edecek. Maliye Bakanı Nihat Zeybekçi başbakanlığı kaldırdı:
“Türkiye’de artık başbakan
olmaz, bakanlar kurulu başkanı olur, Erdoğan aktif bir Cumhurbaşkanı olarak
İcranın, devletin başı olur..”
Yani hem parti başkanlığına hem
başbakanlığa, emir ve talimatlarını yerine getirecek bir çiftlik kahyası geçirmek istiyor... Davulu onun boynuna asacak,
bakanları da belirleyecek ve tokmağı elinde tutacak, gümbede gümgüm.
Ama, tarihte de örnekleri görülen
“tek ve üstün lider”, işi garantiye
alma niyetinde, çünkü partinin önde gelenleri A .Gül’ü istiyor. RTE ve şürekası, bunları ihtiyarlar olarak dışlıyor.. Gençlere
yol açmak gerek diyorlar, yani ne
desek yapacak olanlara.
Önceki günkü Cumhuriyet’te Emine Kaplan arkadaşımız, kongre kulisi
savaşını yazdı; seçilirse resmen Cumhurbaşkanı olmadan, yani 28 Ağustos’tan
önce, henüz Başbakan ve parti başkanı ünvanını koruyarak olağanüstü kongreyi
erken toplamak ve herşeyi belirlemek istiyor. Peki ilk turda kazanır ve YSK
Cumhurbaşkanlığını ilan ederse? C. Çiçek ve B. Arınç, “başbakanlığı ve parti başkanlığı hemen sona erer” diyor. Yani 13
Ağustos’ta ilan edilirse, olağanüstü kongreyi toplayacak zamanı kalmaz..
RTE kazanırsa, göstereceği siyasi
parti faaliyetleri; anayasal sistemi zorlamalar hatta dışlamalar ve çiğnemeler
nedeniyle, çivili koltukta oturacak.
“ASKER VE SİYASET” VE “SAKINCALI
AMİRAL”
Uzun zamandır anımsatmak istediğim
iki kitabı tüm okurlara öneriyorum. İlki İsmail
Hakkı Pekin- Ahmet Yavuz imzalı “Asker ve Siyaset” (Kaynak Yayınları).
Ergenekon ve Balyoz’un zulmüne uğramış iki güzide emekli subayın gerçekten çok
değerli bir çalışması. Lütfettiler önsözünü de bana yazdırdılar. Böylece
“kaçak” olarak, önsöz aracılığıyla ikinci kez Silivri külliyatına girdim!
Asker ve Siyaset diğer kitaplardan ayrı bir özellik taşıyor. “Osmanlı’dan günümüze kadar sivil–asker
ilişkileri”ni inceliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı da çeşitli
açılardan eleştirelbir bakışa sahip olması, ve bunu yapanların aynı zamanda
“içeriden” subaylar olması kitabın değerini artırıyor.
Zengin bir araştırma yapmışlar.
Pekin ve Yavuz, TSK nasıl olmalı, Asker-Siyaset ilişkilerinde temel ilkeler
neler olmalı, sorularını da yönelterek yanıt arıyor ve Türkiye’nen esas sorunu yönetimdir, diyorlar. Peki, “Ordu yenildi mi?” sorusuna da, ordu
yenilirse millet yenilir yanıtını veriyorlar.. Okuyun lütfen.
***
Hürriyet’te iyi haberlere imza
atmış değerli gazeteci Toygun Atilla’nın
Sakıncalı Amiral kitabı (Kırmızı Kedi), çok haber oldu..
Amiralimiz sır değil, Nusret Güner!
Donanma komutanıyken, salt Balyoz davasına dikkatleri çekmek, içerideki masum
arkadaşlarına destek çıkmak için büyük bir fedakarlık yaptı ve 2013 Ocağında
istifa etti.
Toygun Atilla Deniz Kuvvetleri
komutanı olacakken ayrılan Oramiral Nusret Güner’i konuşturuyor. Deniz
Kuvvetlerine kurulan kumpası, tamamen içeriden bir komutan, hiç sözünü
sakınmadan, o zaman yapılan bütün gizli görüşmeleri de katarak anlatıyor.
“Deniz kuvvetlerinin altın çocukları”nı öğreniyoruz! Necdet Özel ve RTE’nin
istifayı önlemek için çabalarını.. Güner’in 14 yaşındaki kızının ismini
İzmir’deki başka bir ahlaksız dava Casusluk davasına bulaştırmışlardı.. Bu
komplocuların gidecek ve yatacak yeri yok.
Sakıncalı Amiralı’ı alın ve su
gibi bir çırpıda okuyun..
--- 10 Ağustos 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder