Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 1 Kasım Pazar, 2020
Bir can pazarı, içler acısı, kurtarmak için çırpınan insanlar, kurtulunca göz yaşı dökenler, annesini köpeğini soranlar arayanlar.. Eşinden dostundan kardeşinden çocuğundan ana babasından umutla haber bekleyenler...
Kadim Kandilli deprem merkezinin 6,9 ve dünyanın en önemli deprem araştırma izleme birimlerinin 7 büyüklük olarak verdikleri İzmir’i vuran deprem her an ülkeyi yoklamayı sürdürüyor. Hükümete göre 6,6. Yapmayın, düzeltin bunu.
Türkiye’nin coğrafyası, jeolojik özellikleri ülkenin kaderidir.
Bu en önemli gerçektir. Ne yazık ki, deprem olduğunda ortaya çıkan görüntüler ülkemizin siyaseti ve insanının bu gerçeği umursamadığını gösteriyor.
Deprem için kader dedim, ama bu kader alınlarımıza yazılı değildir, Tanrısal bir olay değildir, beklenmedik sürpriz değildir...
Coğrafyamızın kaderi
Bu kader veya yazgı, ülkemizin topraklarına yazılıdır.
Üzerinde bulunduğumuz yer kabuğunun özelliğidir. Yer kabuğu hareket halindedir. Üzerinde bulunduğumuz levha batıya doğru hareket halindedir. Ege’nin denize doğru akan parçalanmış yapısı, bu depremlerin ürünüdür. Yunanistan’a doğru yılda 2,5 santim kadar bir hızla hareket etmektedir.
Tıpkı Kuzey Anadolu Fayı’nın Boluları, Adapazarları, İstanbul’u ve Marmara Denizini yarıp Tekirdağ ve Saroz’a uzanması gibi.
Bu coğrafyanın kaderidir deprem.
O halde tartışmasız ve kesin olarak buna göre bir bina yaşam standartları kurmak zorundayız.
Bu yoksa, gördüğümüz gibi büyük bina çöküşleri ve büyük acılar vardır.
Neden yıkıldılar
Doğanlar Apartmanına, Kamil bey apartmanlarına bakıyorum. İki büyük bloktan biri tam çökmüş, ikincisi de yıkılmak üzere, vinçlerle yanlardan destekle tutuluyor.
Apartman altında dükkanlar var. Kolonlar mı kesilmiş, veya çok özel bir zemine mi sahip, bilmiyoruz.
Bütün yıkılan apartmanların altları dükkan.
Bu apartman ve diğerler çok iyi incelenmeli, her uzmanın katkısıyla her açıdan ayrıntılı bir ‘olay yeri raporu’ sanırım hazırlanacaktır.
Neden yıkıldılar?
Ve bölgedeki binalar da bu rapor eşliğinde gözden geçirilmelidir. Kolonlar mı kesilmiş?
Siyaset gereğini yapsın
Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında İzmir depreminden siyasi kazanç elde etmeye yöneldi ve “Vesayetçi zihniyetin en çok ihmal ettiği alanlardan biri de afetlere dayanıklı yapı inşasıdır” dedi.
Yanlış yapıyorsunuz. Topun ağzında olan İstanbul’da depreme yönelik özel bir programınız yok. Büyük depremde 70 bin can kaybı senaryoları var. Mesela yassı kadayıf olacak 5 katlı eski yapılara yönelik bir özel siyaset geliştirebilmiş değil iktidar. Belki İstanbul Büyükşehir bu konu için için özel ir çalışma yapar.
Tsunamı daha önce de oldu
Seferihisar’da Foça’da Sığacık’ta tsunami – deniz taşması- caddeleri ve evleri basmış. Bazı deprem uzmanları “bu ilk kez oluyor” diyor.
Ali Akurgal, daha önce de yazmıştı, tekrar anımsattı: 1955’te Foça’da benzer bir “deniz taştı” olayını ben yaşadım. Babam o sırada Eski Foça’da arkeoloji kazıları yapıyordu. 7,5 yaşındaydım. Ayağımda tahta nalın (ufacık), çekilen denizin tabanına girip ardında bıraktığı çırpınan balıkları, suya gitmeye çalışan ahtapotları kovaya doldurduğumu çok iyi hatırlıyorum. Su geri geldiğinde bizim iskele neredeyse suyla örtülmüştü. Demek ki -40…+40cm bir tsunamicik olmuştu. Bu gelgitlerin arası 15 dakika kadardı. Babama sormuştum, “annene sor” demişti. Annem de “büyük bir geminin dalgası” olarak açıklamıştı kendince.”
Kayıtlara bakıyorum, 1955 Depremi Söke'nin güneybatısında Ms=6.8 büyüklüğünde Balat ovasında ve Samos (Sisam) adasında oldukça büyük hasar yapmış, İzmir, Manisa, Uşak, Denizli, Aydın ve Muğla'da hissedilmiş. 300 ev enkaza dönüşmüş. Prof. Dr. Okan Tüysüz 1955’i bugünkü depremle yer olarak da benzer diyor.
55 yıl sonra, yeniden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder